CHP İLÇE BAŞKANI PEKBÜYÜK: "Alan Bazlı Gelir Desteğinin Seçim Yatırımı Olacağı Korkusunu Taşıyoruz"
.jpg)
Üreticilere verilecek olan alan bazlı gelir desteğinin Ocak, Şubat derken Mart ayına ertelenmesi üreticiler başta olmak üzere tarımın ekonomiye can verdiği bölgelerde insanların umutlarını kararttı. Alan bazlı gelir desteklemelerinin Ocak 15’te verilecek iken Şubat 15’e ertelenmesi ve Şubat ayında da verilmeyerek –Mart ayına ertelenmesi üreticileri üzdü.
Alan bazlı gelir desteklerini seçim yatırımı yapılacağı endişesini taşıdıklarını dile getiren CHP İlçe Başkanı Pekbüyük: “Bu konuda çok iyimser olduğumu söyleyemem. Çünkü biz 22 Temmuz 2007 seçimlerinde de 2004 yılından kalan o don paralarının seçimden bir hafta önce ödenmesi örneğinden yola çıkarak bu paranın da siyasi bir seçim yatırımına dönüşmesinden korkuyoruz” dedi.
Alan bazlı gelir desteğinin şu günlerde ödenmesinin üreticiye büyük fayda sağlayacağının ve piyasalarda önemli bir rahatlama olacağının altını önemle çizen Pekbüyük: “Alan bazlı destek paralarının yılbaşına kadar hazırlanıp Ocak ayının 15’inde ödeneceği söylenmişti. Eğer rekoltenin düşük olduğu 2009 yılında fındık alımlarını TMO yapmış olsaydı bugün fındığın değeri 7 TL civarında olacaktı. Çünkü fındık azdı ve tüccar fındık bulabilmek için fiyatı arttıracak ve üretici de yüksek fiyatta fındığını satarak rahatlayacaktı. Dolayısıyla hükümetin alan bazlı desteği vermesine gerek kalmayacaktı. Nedense TMO’yu rekolte düşük olduğu halde devreden çıkardılar ve tüccarla üreticiyi başbaşa bıraktılar. Sadece; siz oluşan fiyata göre fındığınızı satın biz dönüm başına -alan bazlı destek dediğimiz- 150 TL’yi üreticiye 3 yılda vereceğiz şeklinde bir taahhütte bulundular. Fındık sezonu bitti. 2010 yılına girdik. Bu paralar bu sıkışıklıkta eğer ödenirse üreticiler gerçekten bu parayı olumlu yerlerde kullanırlar ve piyasa da biraz rahatlamış olur diye düşünüyorum fakat Ocak 15 olmadı Şubat 15 olmadı Mart uzamalarından sonra sanki bu parayı muhtemelen bir erken seçim ya da seçim öncesi bir yatırım şekline dönüştüreceklerinden korkuyorum. Umarım bu paraları verirler ki verirlerse en çok biz sevineceğiz ama sanki bir oyalama yapılıyormuş gibi hissediyorum. Ben yetkililere sesleniyorum: madem bu dosyalar hazırlandı, eğer bu teğet geçti dediğiniz kriz döneminde üreticinin eline bu para geçerse çok makbule geçecektir” şeklinde konuştu.
İÇ İŞLERİ BAKANI
ATALAY HAKKINDA GENSORU
Eski DEP milletvekili Hatip Dicle’nin, teslim olan 34 pkklı teröristin serbest bırakılacağı yönünde İç işleri Bakanı Beşir Atalay’dan söz alındığına yönelik iddialarıyla ilgili de görüşlerini dile getiren Pekbüyük : “Eğer bu iddialar doğru ise Türkiye’de hukukun üstünlüğü kavramı ortadan kalkmıştır ve hukukun bağımsızlığı söz konusu değildir” dedi.
Pekbüyük şöyle konuştu: “Türkiye’ye gelen 34 pkklı teröristten sonra bazı konular gündeme geldi ama eski DEP milletvekili Hatip Dicle’nin: "Habur'da savcılar ayarlandı" iddiasını ortaya atana kadar bu kadar sansasyon yaratmamıştı. Hatip Dicle Diyarbakır'da çıkarıldığı mahkemede, İçişleri Bakanı Beşir Atalay'ın kendisini ziyaret eden Ahmet Türk'e "Kandil ve Mahmur'dan gelen 34 PKK'lının bırakılacağı sözünü verdiği"ni ileri sürmüştü. Dicle, Atalay'ın "Hakim ve savcılar ayarlandı, geldikleri gibi geçecekler" dediğini iddia etmişti. Bu iddialar üzerine İç İşleri Bakanı Beşir Atalay böyle bir görüşmenin olmadığını bizzat açıkladı. Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek de adaletin bağımsız olduğunu ve hiçbir baskı altında kalmadığını söyledi. Fakat teröristlerin Türkiye’ye giriş yaptığı 19 Ekim 2009 tarihinden 2 gün önce 17 Ekim tarihinde Atatürk Orman Çiftliğinde Tarım ve Köy İşleri Bakanlığı’na ait bir binada İç İşleri Bakanı Beşir Atalay ile kapatılan DTP’nin genel başkanı Ahmet Türk’ün görüşme yaptığı kesindir. Ve bu görüşmede 34 teröristin sözde yargılama ile serbest bırakılacağı taahhüdünden sonra sınıra gelen terör örgütü üyeleri, orada kurulan çadır mahkemesinde yargılandıkları ve o yargılama esnasında Anayasanın 221. Maddesine göre pişmanlık yasasından -kendi ifadelerine göre terör örgütü lideri abdullah öcalanın elçisi olarak geldikleri ve pişmanlık duymadıklarıdır- faydalanmışlardır ve bu teröristler pkk üniformalarıyla otobüsün üzerinde kahramanlar gibi karşılanmak suretiyle kendilerini karşılamaya gelen grubu selamlamışlardır. Buradan konumuza dönersek hakim ve savcıların ayarlandığı ve söz alındığı yönündeki suçlamalar çok ağır suçlamalardır. Bu iddialar doğru ise Türkiye’de hukukun ne hale geldiğini ve hukuk üzerindeki siyasi baskıyı net bir şekilde görmüş oluyoruz. Hakim ve savcıyı ayarlamak ne demektir ya da hakim ve savcıyı ayarlayan iç işleri bakanını ayarlayan, ona direktif veren kimdir ki yargıyı etkisi altına alarak istekleri doğrultusunda karar verilmesini sağlamıştır. Demokratik ülkelerde hukuk yara almışsa o rejimin devamlılığı da tehlikeye girer. Yargının bağımsızlığını koruyamazsak ülkenin bağımsızlığını da tehlikeye atmış oluruz. Bu tür bir davranış ne kürt açılımı ne kardeşlik açılımı ne de demokratik açılım adı altında sunulmakla örtbas edilemez. Bu gerçekten çok vahim bir durum. Cumhuriyet Halk Partisi olarak bu yargıya müdahale olayını meclise taşıyarak İç İşleri Bakanı Sn. Beşir Atalay hakkında gensoru önergesi vereceğiz. Bu gensoru neticesinde oy çoğunluğu nedeniyle İç İşleri Bakanı’nın düşürülmesi belki söz konusu olmayacaktır ama en azından kamuoyu bu konu hakkında biraz daha bilgilenecektir” dedi.