FATSO BAŞKANI TAYFUN KARATAŞ: "KARADENİZ'E BİR AÇILIM GEREKİYOR"

Ahmet ALTAY
Karataş, konuya ilişkin yaptığı açıklamasını şöyle sürdürdü: “Ülkede aylardır süren ekonomik sıkıntılara karşın gündemde, bir demokratik açılımdır gidiyor. Kimse esnafın, tüccarın veya KOBİ’lerin içinde bulunduğu durumdan bahsetmiyor. Aslında açılım Karadeniz’e lazım, çünkü 5 km sahilden iç kesime geçildiğinde ne yol, ne eğitim, ne de sağlık alanında bir yatırım var. İlk iki çeyrekte eksi büyüme açıklandı ve kimse buna bağlı olarak bir çalışma içerisinde değil. İşsizlikte dünya ikincisi olduk medya bunun üzerine gitmiyor. Karadeniz Bölgesine bir açılım gerekiyor, çünkü ekonomik verilere baktığımız zaman bu açılımın şart olduğunu açıkça görmekteyiz. Ordu merkez ve ilçeleriyle her türlü yatırımı hak etmiştir. Bunlardan en önemlisi de hep söyledik. OR-Gİ Havaalanının gündeme alınması ve Karadeniz-Akdeniz yolunun gereğinin yapılarak Ordu’nun başta Sivas olmak üzere 6 ille buluşmasını mutlak suretle sağlamak zorundayız. Ordu ili altyapı eksiklikleri tamamlanınca ilçelerimizle beraber çok iyi noktaya gelecektir. İlimizde ve ilçemizde özel hastane yatırımları sağlık konusunda çok önemli bir yere gelmemizi sağladı. Bundan sonraki süreçte eğitimde başarıyı, Ordu merkez ve ilçelerimizde yakalamak zorundayız. Ordu ilimizin ülke genelinde eğitimde düşmüş olduğu nokta kabul edilir değildir” dedi.
Ordu-Giresun İlleri Fındığın Anavatanıdır
Karataş: Gelelim bölgemize halk arasında açıklanan fındık politikaları ve bu politikaların sektöre yansıması konusunda çok büyük soru işaretleri var. Fındık fiyatı bu yıl istenilen seviyelerde; tabi bunun nedeni rekoltenin düşük olması. Ancak önümüzdeki yıllar için büyük bir muamma bizi beklemektedir. Fındık denilince akla Ordu-Giresun gelir ama bir yasa çıkıyor; yüzde 6 eğimli 750 rakım üzeri fındık bahçelerinin sökülmesi isteniyor. Tamam, bu politika kısmen doğru bir yaklaşımdır ancak kesinlikle fındığın ana vatanı olan Ordu-Giresun illerini kapsamamalıdır. Öyle ki sadece bu kapsamda bizim ilimizde 8 ilçe bu durumdan olumsuz etkilenmektedir. Kesinlikle bu geçiş döneminde devlet eli olmalı. Alım; Fiskobirlik, TMO ya da başka bir kurum tarafından gerçekleştirilmeliydi.
Hâlâ bitmeyen çevre ilçeler bağlantı yolları, fındık politikası üzerindeki muammalar gibi konularla bir bayramı daha karşılıyoruz. Sonuç olarak umarım bir sonraki bayramlarda kaliteli demokrasi ve güçlü ekonomi anlayışının yerleştiği bir durumla karşılaşırız. Ülkemizde yaşanan küresel krize karşın, hükümetimiz geçenlerde düzenlenen teşvik sistemini bölgesel ve sektörel olarak hayata geçirdi. Yeni teşvik sisteminde bölgelerin sosyo-ekonomik gelişmişliğe göre gruplandırılmış, bölgeler gruplara ayrılmış ve bu bölgelerdeki sektörlerde belirlenmiştir.
Yatırıma, Mevcut Firmalar Mı Teşvik Edilmeli Yoksa Yeni Yatırımcılar Mı Desteklenmeli?
Karataş, Bu teşvik sisteminin bölgesel ve sektörel olmasını Fatsa Ticaret ve Sanayi Odası olarak her defasında ve her ortamda istemiştik. Dolayısıyla bu şekli ile de bizim istediğimizle de paralel doğrultudadır. Bu teşvik kapsamında bizim bölgemiz 4. bölgede yer almaktadır. Bu sistemde 4. Bölgede sunulan imkânlar; kurumlar/gelir vergisi indirimi, SGK primi işverenin hissesinin hazine tarafından karşılanması, faiz desteği gibi yatırımı çok cazip kılan avantajlar ile sunulmuş bir sistem. Tabi bu sistemde yeni yatırım yapacak olan firmaları kapsarken mevcut yatırımcıları kapsamamaktadır. Acaba ilk olarak bu kriz ortamında bulunan mevcut firmalarımı teşvik etmek ve korumak daha doğru olur yoksa yeni yatırım yapacakları mı desteklemek doğrudur?
15 Temmuz’da açıklanacak yönetmelikte amaçlar göz ardı edilmemeli
Karataş: “Sonuç olarak siz bu yeni teşvik sistemi ile yeni yatırımcıya kurumlar vergisinde %18’lik bir avantaj sağlıyorsanız, mevcut yatırımcıya da % 10 -12 arasında avantaj sağlamanız gerekir çünkü bu kriz ortamında kâr marjlarında 1 puanın bile önem arz ettiği durumda mevcut işletmeye bu imkânı sağlaması gerekir. Tabi yeni yatırımcı ile mevcut işletmeler arasında fark olmalı, çünkü bu ortamda yeni işletmelerin pazar bulması, yatırım riski gibi unsurlar bulunmaktadır. Dolayısıyla mevcut işletmelere göre daha fazla risk taşımaktadırlar. Tüm bu söylemler doğrultusunda bu teşvikin ilk amacı, mevcudu korumak; ikinci amacı ise yeni işletmelerin kurulmasına yardımcı olmak olmalıydı. 15 Temmuz 2009 tarihinde yayınlanması beklenen olası teşvik yönetmeliğinde bu durumlar göz ardı edilmemeli ve bu konular dikkate alınmalıdır” dedi.