MEHMET ŞEREF KİBAR
MEHMET ŞEREF KİBAR
Bir Fatsa sevdalısı..
Bir Fatsa aşığı...
Yaşamını Fatsa’nın gelişmesi, büyümesine adamış soyadı gibi Kibar ve koca yürekli bir adam...
Benim yaşamımda çok ayrı bir yeri olan Şeref amcamı nasıl anlatırım bilemem ki...
Rahmetli babam, yakın bir dostu, arkadaşı vefat ettiği zaman içi burkulur, çok üzülür ve haberini benim yazmamı isterdi. İçi acırdı... yazamazdı... Bende elimden geldiği kadar ölüm haberini yazmaya çalışırdım.
Şimdi ise çok sevdiğim, saydığım ailemizin bir ferdi olarak kabul ettiğim Şeref amcamızın ölüm haberini yazmak bana çok acı verdi.
Şeref amcamız o kadar çok Fatsa sevdalısıydı ki, anlatamam...
İlçemize bir eser kazandırmak için gecesini gündüzüne kadar, yazar, çizer, sonuç alıncaya kadar da takip ederdi.
Fındık konusunu işlemek onun için bir ayrıcalıktı...
Fındığımızın iyi para etmesi üreticinin alın terinin karşılığını alması demekti onun için. Müstahsil para kazanınca esnafa da yarayacaktı. Hep onun için mücadele etti durdu...
Titizdi de Şeref amcamız.
Daktilo ile yazdığı yazıları gazetemiz bürosuna getirip dizgisini gördükten sonra da en ince teferruatına kadar inceleyip, bir noktasının olmaması dahi gözünden kaçmaz düzeltilmesini isterdi.
Uzun yaşamayı da çok isteyen Şeref amcamız, “Ferudun, günler çok çabuk geçiyor. Daha dün çocuktuk, büyüdük. Eskiden bayramlarda büyüklerimizin yanına gider el öperdik. Şimdi ise eli öpülen yaşa geldik. Ama dualarımda Allah’a çok uzun yaşamak için dua ediyorum. Bir de Güneş gazetesinin 50. Yaş gününde yazı yazmak en büyük arzum” dediğinde de, Şeref amca, inşallah duaların kabul olur. 50. Yaşımıza çok az bir süre kaldı. İnşallah 50. yaşı da 75. Yaşı da yazarsın” diye aramızda sohbetlerimiz olurdu.
Bu gazete yaşayacak...
13 Eylül 1991 yılı. Günlerden Cuma. babam Hacı Hikmet Altuntaş’ı kaybettiğim gün. Babamı 14 Eylül Cumartesi günü toprağa verdik. Dünya başıma yıkılmıştı. Çok üzgün ve çaresizdim. Ne yapacağımı bilemiyordum. Pazar günü gazeteye geldim. Başım eğik, koltukta oturuyorum. Hıçkıra hıçkıra ağlarken, omuzumda bir el hissettim. Başımı kaldırdım. Karşımda Şeref amca. Hemen yanında Av. Mehmet Yıldız.
Şeref amca sakin bir şekilde;
Ferudun üzüntünü anlıyorum. Hacı ağabey senin baban, bizim de çok sevgili bir ağabeyimizdi. Rabbim mekanını cennet eylesin. Ama şunu unutma ki, bizler senin yanındayız. Bu gazeteyi yaşatmak için elimizden ne geliyorsa yapacağız. Hiç dert etme” diye sözleri halen kulaklarımda.
O günden sonra bir hafta olsun yazılarını aksatmadan sürdüren, bir şeye ihtiyacımız olup olmadığını soran Şeref amcamız bugün aramızda yok.
Fatsa dışında olduğum için cenazesine katılamadığım Şeref amcamıza Allah’tan rahmet, kederli ailesine sabırlar diliyorum.
Seni unutmayacağız Şeref amcamız, Ruhun şad, mekanın Cennet olsun.