GÜLSEREN ABLA …. Prof. Dr. Oktay GÜVEMLİ

Gülseren Ömeroğlu, 1 Aralık 2012 tarihinde evde düşerek geçirdiği beyin kanaması sonucu vefat etti. Nur içinde yatsın. Gülseren Abla’nın yaşamı yeni kuşakların bilmesi gereken roman derinliğinde bir öyküdür. İşte bu çilekeş ömürden birkaç çizgi…
Prof. Dr. Oktay GÜVEMLİ
Gülseren Ömeroğlu, 1 Aralık 2012 tarihinde evde düşerek geçirdiği beyin kanaması sonucu vefat etti. Nur içinde yatsın. Gülseren Abla’nın yaşamı yeni kuşakların bilmesi gereken roman derinliğinde bir öyküdür. İşte bu çilekeş ömürden birkaç çizgi…
Hakkı ve Aliye topaloğlu çiftinin ikinci çocuğu ve en büyük kızları.. O zamanlarda ki, Topaloğlu ailesinden ilk gelin giden kız. Öte yandan, geçen yüzyılın başlarında Doğu Karadeniz’in doğu ucundan Fatsa’ya göç eden ve uzun yıllar Fatsa’nın dış dünya ile bağlantısını motoruyla denizden kuran reislerden Şevket Reis’in kurduğu aile. Şevket Ömeroğlu ve Sadıka Ömeroğlu çifti. Ve en büyük oğulları Ömer Lütfi. Gülseren abla bu aileye gelin gidiyor, Ömer Lütfi ile evleniyor, henüz on yedisinde. Bu yolu daha sonra 2009’da vefat eden rahmetli Hüseyin Ağabey ile evlenecek Tülin Topaloğu ve Hacı Bey ile halen evli bulunan Şahende hanım izleyecekler ve bu üç genç kız Ömeroğlu ailesinin Fatsalı üç gelini olacaktır.
Başlangıçta her şey güzeldir. Ama hepimizin biricik Gülseren ablasını 1958’de Ankara – Samsun yolunda kötü bir sürpriz beklemektedir. Henüz sekiz yıllık evlidir. Şevket (1951), Hilmi (1953), Şükriye (1956) adında üç çocuğu vardır. Üç çocuğu ile Fatsa’nın bu en güzel gelininin biricik eşi Ömer Lütfi trafik kazasında vefat eder. Ve Gülseren ablanın bir süre sonra dördüncü çocuğu, biricik eşinin adını verdiği Ömer dünyaya gelir. Ve henüz yirmi beş yaşında dört çocuğu ile dul kalır. Büyük bir dram yaşayan ailenin düzenli bir geliri de yoktur. İşte, Fatsa’nın sevgi dolu, herkes ile dost ve güler yüzlü Gülseren Ablası’nın yaşam mücadelesi bu noktada başlar.
Bu örnek bir yaşamdır. Yıllar çabuk geçer, çocuklarını sağlıklı bir şekilde büyütür ve hepsini evlendirir. Torunları olur. Onları o kadar sever ki, sanki bütün ömrü dört çocuğunu büyütmek, onları ortaya çıkarmak uğraşı ile geçmemişçesine onlarla da tek tek meşgul olur. Tabii gücü yettiğince. Aile yapısını sağlam temeller üzerinde özenle korur. Büyük bir dost çevresi vardır. Hayatın acımasız koşulları onu Fatsa’nın sosyal yaşamından koparamaz. O Fatsa’nın her zaman aranan ablasıdır. Son yıllarında Yapraklı’da Martı evlerinde oturur. Bu büyücek bir sitedir ve orada kendisini sevdirir. Muhit edinir. Balkon’a oturur. Çocuklarını, torunlarını görmediği günlerde, okula giden çocuklar onun torunlarıdır. Onlara ekmeğe erimiş çikolata sürer ve pencereden ikram eder. Orayı çok sevdiğini söyler. Oysa bütün ömrü, Şevket Reis’in Fatsa’ya geldiğinde yerleştiği Dumlupınar Mahallesinde geniş bir komşu ilişkileri içinde geçmiştir. Bütün ömrünü geçirdiği bu mahalle önemlidir. Orada en zor günlerini geçirmiştir. Ve o zor günlerde onun iki can yoldaşı olmuştur. Birisi hem kardeş çocuğu ve hem de eltisi olan Tülin Ömeroğlu, öteki de gelini Fatma’dır. Tabii yakın arkadaşları da olmuştur. Örneğin Ferudun Cumhur Altuntaş’ın annesi muhterem Beytiye Hanım onun ahretliğidir. Birbirlerini çok severler. Ağabey’i İhsan Topaloğlu’nun ve eşi Bedia Abla’nın her zaman ona yakın ilgileri olmuştur. Bu ilgiyi İhsan Ağabey’in vefatından sonra, onun çocukları Lahuri, Kübra ve özellikle Suha çok yakından devam ettirmişlerdir. Kardeşi Gülderen’in de Fatsa’ya yerleşmesi ile artan ilgi çemberi, kendi çocuklarının ilgisine ek olarak zenginleşince, Gülseren Abla son yıllarını, geniş aile ortamı içinde geçirmiştir. Hepsinden Allah razı olsun.
Bu satırların yazarına gelince, Gülseren Abla ömür boyu benim ablam olmuştur. Aile fotoğrafı içinde onun yeri, kız kardeşim ve annemin arasındadır. Son yirmi senedir, Fatsa ile ilişkim artınca onu daha yakından tanımak fırsatını bulan bir kişi olduğum için çok mutluyum. Bazen haber vermeden evine gitsem bile mutfağı her zaman sevdiğim Fatsa yemekleri ile dolu olurdu. Pancar çorbası, yufka böreği nasıl unutulur… Rahatsızlığını haber alınca Romanya’nın uzak bir köşesinde bir konferansta idim. On iki saatte Fatsa’ya geldim ama yetişemedim. Onun ellerini öpemedim.. Ah Gülseren Ablam, o kadar kişiyi öksüz bıraktın ki.. Nur içinde yat; ailesinin, yakınlarının, sevenlerinin ve bütün Fatsa’nın başı sağolsun. Onun yaşamı, bir kasabada çilekeş bir gelinin öyküsü çerçevesinde geçer. Ama bu çerçeve, onun ve etrafının yarattığı sevgi çemberi ile kuşatılmıştır… Unutulmayacak ve sevdiklerinin kalbinde her zaman yaşayacaktır.. Ama onu çok arayacağız..