BOCUTOĞLU İŞ ADAMLARINA SİYASİ GELİŞMELERİ ANLATTI
.jpg)
Fatsa Belediyesi Kültür Sarayı’nda gerçekleşen konferansa Belediye Başkanı Hüseyin Anlayan, Fatsa Deniz Bilimleri Dekanı Prof.Dr. İsmet Balık, sivil toplum kuruluşu temsilcileri ve çok sayıda iş adamı katıldı.
Konferansın açılış konuşmasını FASİAD Başkan Yardımcısı İbrahim Karamolla yaptı. Karamolla kısa konuşmasında, “Global ticaretin konuşulduğu günümüzde bulunduğumuz her ortamda komşu ülkemizin durumu ne olacak gibi meseleler çokça konuşuluyor. İş adamlarımıza ufuk olması için gelişen gündemden haberdar etmek için bu konferansı düzenledik” dedi.
KTÜ Rektörü Baş Danışmanı Prof.Dr.Ersan Bocutoğlu ise Türkiye’nin 2002 yılından sonra kazandığı ivme ile bölgesel bir güç haline geldiğini belirterek, “Türkiye son gelişmelerle de bölgesel güçten global güce doğru küresel güce doğru bir yürüyüş içerisine girdi. Bu durum batı dünyasının olduğu kadar doğu dünyasının da dikkatlerini çekti ve Türkiye’nin bu gelişimi karşısında alınması gereken tedbirler gündeme getirildi. Şimdi önümüzde duran en önemli sorun Suriye meselesidir. Bizim güneyimizde sorun çıkaran Suriye yönetiminin en büyük müttefiki İsrail’dir. Dikkat ederseniz İsrail bütün olaylarda derinlemesine sessiz beklemektedir. Amerika Birleşik Devletleri Irak’ı işgal etti. Buranın nüfusunun yüzde 60’ı Şii ağırlıklıdır ve İran’a sempati duyar. Amerika Birleşik Devletleri oradaki Sünni yönetimini ortadan kaldırdı, oranın Sünni yönetimini Şiilere teslim etti, sonra da aniden askerlerini çekti ve çekildi. Irak’a demokrasi getirildiğinde seçmen kitlesinin yüzde 60’ı Şii ise nasıl bir hükümet kurulabilir? Şii bir hükümet kurulabilir. Peki İran’daki Şii Hükümet Amerika’nın düşmanı mıdır, evet. Amerika bunları bilir. Öyleyse sessiz sedasız neden oradan çekiliyor. Niye oraya demokrasi getiriyor ve Irak’ı niçin Şiilere teslim ediyor. Buradaki temel mesele şudur. Türkiye ile İran birbirine takıştırılacaktır. Geçmişte tıpkı Irak ile İran’ın birbirine takıştırılarak 10 yıl geri götürüldüğü gibi. Amaç, Türkiye’nin elde ettiği bütün kazanımları, batılı hiçbir kuvvetin müdahalesi olmaksızın 2 Müslüman ülkenin birbirini öldürürcesine ortadan kaldırılmasıyla telafi edilmesi düşünülmektedir. Uygulanan temel plan budur” dedi.
Sürekli olarak Türkiye’ye telkin yapıldığını ifade eden Bocutoğlu, “Senin komşun Suriye’de Müslümanlar ölüyor, senin buraya müdahale etmen gerekiyor” denilmektedir. Bu çok tehlikeli bir oyundur ve Türkiye bu oyuna asla düşmemelidir ve düşmeyecektir. Özetle, Türkiye Irak’a asla tek yanlı olarak müdahale etmeyecektir, ettiğini varsayalım. Önce Türkiye teşvik olarak oraya sokulacaktır. Sonra da Arap alemine denilecektir ki; 1917’de topraklarınızdan çıkan Osmanlı Emperyalizmi tekrar sizin yüce değerlerine ekonominize musallat olmak için geri dönmektedir. Buradaki mesele Türkiye’nin bölgesinde meydana getirdiği bu yumuşak olumlu etkileyeceği gücün ortadan kaldırılmasıdır. Bu nedenle Türkiye asla buraya tek başına askeri bir müdahalede bulunmamalıdır. Batının telkinleriyle Türkiye asla Irak’la ve İran’la bir çatışmaya girmemelidir. Batının söylediği yönlendirdiği istikamette planları düşünürken, mutlaka Amerika Birleşik Devletleri’nin yanında Rusya’nın ve mutlaka Rusya’nın yanında Çin’in ne düşündüğünü de takip etmelidir. Dikkat ediyorsanız Türkiye’nin izlediği plan esasen budur. Bir ayağımız Washington’da, bir ayağımız Avrupa’da Nato ile ilişkilerimizi geliştirirken bir ayağımız da Moskova’dadır. Dolayısıyla Türkiye son derece dengeli bir siyaset gütmektedir ve siyasetini konuşmadan yapmaktadır. Türkiye’nin Amerika Birleşik Devletlerine verdiği mesaj şudur; “sen benim müttefikimsin ve senden vazgeçmem, Amerika Birleşik Devletleri ve NATO’yla ortak hareket ederim, Ancak senin dediğini mutlaka senin dediğin şekilde yapmam. Bunu yaparken mutlaka Rusya’nın ve Çin’in görüşlerini alırım. Komşularımla asla kavga etmem. Ne kadar gerilimli olursak olalım Tahran’la görüşleri alırım” demektedir. Bu bence en dengeli siyasettir. Şu anda Türkiye’nin yürüttüğü ikinci kanal siyasetin alt yapısı şudur. Türkiye Arap Birliği ve İslam Birliği’nin onaylamadığı hiçbir politikayı gütmeyecektir. Buradaki temel mesele şudur. Osmanlı olarak terk ettiğimiz topraklara tekrar geri dönmek niyetinde değiliz. Bizim Türkiye olarak vermek istediğimiz mesaj sadece Türk Dünyası’na sadece İslam Dünyası’na sadece Arap Dünyası’na değildir. Türkiye bütün insanlığa mesaj verebilecek bir ivme yakalamıştır. Türkiye’yi yok etmek istiyorsanız onun üstüne bombalarla silahlarla saldırmanıza gerek yok. İç istikrarını bozduğunuz zaman mesele kendiliğinden hallolur. O halde bizim sivil toplum örgütleri ve aydınlar çevresi olarak, vurgulamamız gereken en önemli nokta, Türkiye’nin birlik ve bütünlüğü Türk Milletinin yüksek çıkarlarını kalbimizde tutmak suretiyle içeride dışımızda gelişen U çembere karşı birlik ve beraberlik sergilememiz gerekmektedir. Nitekim bu birlik ve beraberlik sergilenmektedir. TBMM’sinde ana muhalefet partisi ve diğer parti liderlerinin sert söylemleri oluyor ise de bunlar siyasetin tuzu biberidir. Yani sen her şeyi iyi yapıyorsun diyen olur mu? Mutlaka kötü yapıyorsun diyenler de olacaktır. Ben iddia ediyorum ki Türkiye koordineli olarak gereken yerlerden onay alarak, Arap Birliği’nden İslam Birliği’nden Rusya’dan Çin’den, batı dünyasından ve organize bir tarz da Suriye’ye doğru girmek mümkün olur ise bilmeliyiz ki iç siyasetten destek görecektir. O bakımdan benim hükümetten ricam uyguladığı politikalarla güttüğü niyetleri mutlaka meclisteki parti liderleriyle ve parti ileri gelenleriyle paylaşmalarıdır. O halde içeride birlik dışarıda da tek bir gücün inisifiyatiyle hareket etmemek doğru siyasettir” dedi.