Yardımcı Doçent Dr. Ebru Karpuzoğlu "BABAYA YAKIN OLAN ŞİRKETTE SÖZ SAHİBİ"
.jpg)
Şirketlerin devamlılığının önemli olduğunu vurgulayarak, “ babaya hangi çocuk daha yakınsa, şirket yönetiminde daha büyük görevler kendisine veriliyor. Bu bağın böyle kurulması yanlış bir tutumdur. Doğrusu, şirketi yönetebilecek, parayı tanıyan çocukların söz ve yetkilendirilmesidir.”dedi.
Her işletmenin, ne kadar küçük olduğuna bakılmaksızın ölçülebilir bir performans ile ailede ki genç bireylerin takip edilmesi gerektiğini aktardı. Üst pozisyon için yapılacak takibin de belirli maddelerinin konulmasını bildirdi. Üst pozisyon için aday gösterilmeleri uyarısında bulundu. Kurumsal yapının, değişen piyasa koşullarına uyum sağlamakla kuvvetlenmiş olacağını aktaran Doçent Dr. Ebru Karpuzoğlu, “Mutlaka sistemi kurup takip etme noktaları oluşturulmalıdır. Yüzde yüz müşteriyi memnun eden bir sistem yok. Bu ancak teoride var. Ama kurumsallaşma ile buna yaklaşılır.”dedi.
Türkiye’den ve dünyadan şirketlerin uzun ömürlü ve kuşaktan kuşağa geçmelerini örnekler ile değerlendiren Doçent Dr. Ebru Karpuzoğlu, salonda bulunan dinleyicilerin zaman zaman cep telefonlarının çaldığını, bunun şirketlerinde kurumsallaşmanın ne ölçüde gerçekleştiğinin bir işareti olarak değerlendirilebileceğini vurguladı.
Doçent Dr. Ebru Karpuzoğlu, Rahmi Koç’un teknesiyle bir dünya turuna çıkabilmesinin ve sahibi olduğu şirketinde işlerinin devam edebilmesinin kurumsallaşmanın bir göstergesi olarak nitelendirerek örnek gösterdi. Türkiye’de feodal yapının Doğu’dan Batı’ya hüküm sürdüğünü, bunun kurumsallaşma önünde en büyük engellerden biri olduğuna işaret eden Doçent Dr. Ebru Karpuzoğlu, “Bu feodal yapı kurumsallaşmayı engelliyor. Bakın etrafınıza kaç şirketin yönetim kurulu başkanlığını, kaç bayan yapıyor ? Veya bakın yine etrafınıza kaç firma yönetiminde bayan görebiliyorsunuz. Bu sayılar kurumsallaşmanın ülkemizdeki boyutunu ortaya koymaktadır.”dedi.