ATEŞ MEMET ÖLDÜ
Ateş Memet kim!!! diyecek olursanız?? Ateş Mehmet Cevahir. Nüfus kağıdında İlk ismi ismi Ateş ti halim, selim olduğu için biz ona Ateş olsan ne yazar diye takılırdık. Uzun zamandır rahatsızdı. Mehmet’le uzun yıllar Fatsa Sporda yöneticilik yapmıştık. Kendisi Ordu da SOYA Fabrikasında Gen Md. Yar. yaptı. Sonra soyadan yağ çıkartmak için, küçük bir işletme kurdu. Aslında onun para işleriyle pek arası yoktur. Onun en güzel yaptığı iş , kabiliyetli olduğu konu Ressamlıktı ömrünün son günlerini çok sevdiği iş olan ressamlıkla geçirdi.
Geçtiğimiz günlerde ona Ziraat Bankasının önünde rastlamıştım. Bana direkt KANSER olmuşum dedi. Sanki o değil de başkası kanser olmuş gibi söyledi. Bende Sittir lan sen kanser olur musun?? dedim. Ben ona şaka değil ciddi olarak söyledim. Öylemi dedi.!!! Mehmet naif yaratılışlı saf temiz egosu olmayan yaşama sevinci olan, sanatkar ruhlu arkadaşımızdı.
Biz 1952-1955 doğumlu NESİLİZ. Fatsa’nın çeşitli mahallelerinde İlkokulu bitirdik. Fatsa Ortaokulunun bahçesinde birbirimizi tanıyıp arkadaş olduk. O yıllarda İlkokul larda beyaz yakalıklı siyah önlüklü ayağına naylon ayakkabı giymiş çocuklardık. Orta Okula gelince Takım elbiseli beyaz gömlekli kravat lı ayağına iskarpin giyen, Başında kokartlı Ortaokul şapkası takmış Ortaokul çocukları olduk.
O yıllarda sabah kalktığımızda Radyoda YURTTAN SESLER çalardı. Akşam ARKASI YARIN dinlenirdi. FATSANIN SOKAKLARI Arnavut kaldırımlıydı yol kenarları da ise tiken Ağaçları vardı. Evler çok katlı değil genellikle iki katlıydı. Biz ortaokuldan arkadaştık ama annemiz babamızda birbirlerini tanırdı. Çünkü o yıllarda Fatsa nın nüfusu 7000 di.
Biz 1960 İhtilal ini hatırlar 12 Martı,11Temmuz Nokta Harekatını, 12 Eylül İhtilalini yaşadık biliriz. 1969 YILINDA Amerikalıların Ay’a çıkışını radyolardan dinledik. Siyah Beyaz Televizyon bizim zamanımızda geldi. UZAY YOLU, GÖREVİMİZ TEHLİKE vs. gibi filmleri heyecanla izlemiştik. Ortaokuldayken TOMMİKS, TEKSAS, KİNOVA gibi çizgi romanlar vazgeçilmezlerimizdi.
Yıllar yılları kovaladı. Kimimiz Ortaokulu bitirip yoluna devam etti. Kimimiz bitiremedi, kendi yolunu seçti. Ama bitirende bitiremeyende birbirini hiç unutmadı. Bazen SUCULARIN Kahvesinde bir araya gelip İSKAMBİL , MAÇAKIZI oynardı. Bazen TABYABAŞIN’DA öğretmenler Lokalinin altında bilardo oynadı. Oyun bittikten sonra yaz akşamları Atatürk parkında CANLI MÜZİK dinledi.
Daha sonra yıllar yavaş yavaş geçerken, Fatsa’nın nüfusu 7000 den 150.000,bine çıktı. Çok katlı binalar, Fatsa yı Güney den Kuzey e doğru deniz kıyısına kadar çevreledi. Artık eski arkadaşlar Fatsa da yaşadığımız halde, birbirimizi göremez olduk. Eskiden birbirlerini tanıyan ailelerimiz birbirlerini tanımaz oldu.
Eskiden paranın alım gücü yüksekti. Vasat gelirli aileler bile, aynı anda iki çocuğunu İstanbul da bir Üniversitede okutabiliyordu. Kapitalizm Çok kanallı Televizyon reklamlarıyla Türkiye nin TÜKETİM TOPLUMU olmasını tetikledi Enflasyonlar paranın değeri düşürdü. Aile reisleri ailesinin masrafını karşılayamaz oldu. Herkes gergin herkesi STRES bastı yüzler gülmez oldu. Bu durum bizlerinde sağlığını etkiledi diyebilirim.
Şu an eskisine göre daha iyi besleniyoruz, yaşama konforumuz arttığı halde, TIP gelişti, yeni İLAÇLAR BULUNDU. Ama çaresiz hastalıklara yakalanıyoruz. Bizim 1952-1955 arası NESİL Erol Gündüz, Erdoğan Arıca, Tevfik Demirkan, Kamil Güzeler, Mahmut Bıçakçı, Selami Yıldız, Hüseyin Yenigün, Mesut Bıçakçı, Şükrü Çullu, En son. Yavuz Bıçakçı, Mehmet Cevahir. Hep Kanseden öldü. Bu tesadüf olabilir mi?
Geçmiş bir günde İstanbul da Sultanahmet Camiinde Cuma günü Türkiye’nin en önemli din adamlarından GÖNENLİ MEHMET EFENDİ, Mimberden cemaate Allah dermansız hastalıklardan ölen kullarının günahlarını çekmiş oldukları acılardan dolayı MİSLİ HAZAN (Sonbaharda ağaçların yapraklarını dökmesi) misali üzerinden döker demişti. Bu dermansız hastalıktan ölen arkadaşlarımızın da çektikleri acılardan dolayı günahları af folur derim. Ben demiyorum bu ALLAHIN bize vaadi.
SON SÖZ: Dikkat edin, Fatsa’nın bir nesli yavaş yavaş kayboluyor. Biz Ortaokulun bahçesinde birbirimizi tanıdık. Bugünlerde CAMİ AVLULARIN’DA Helalleşip birbirimizle bir daha karşılaşmamak üzere, ayrılıyoruz. Mehmet’in cenazesinde dikkat ettim. Kaybolan bir NESİL’İN geride kalanları, o tanıdık simalar DOLUNAY CAMİSİNİN önünde birbirlerinin gözlerine sevgiyle bakıp konuşuyorlardı. Belli ki 15-20 yıl içinde bu nesilde sessizce bu dünyayı terk edecek.