TİYATRO SALONLARININ VARLIK NEDENİ…
Birbirimizi anlamıyoruz...
İletişim kuramıyoruz...
Çok defa duygu ortaklığında bulunamıyoruz...
Boş ya da dolu, hep “biz” anlatmak istiyoruz...
Bizi anlatsınlar, bizden söz etsinler istiyoruz...
Anlatanı dinlemiyoruz...
Başkalarından söz edilmesine tahammül edemiyoruz...
Dinlemek istemiyoruz...
Yine çok defa, konuşurken göz göze bakmıyoruz...
Başka hayatları çok fazla umursamıyoruz...
Umursamadığımız gibi ya uzaktan, ya tepeden bakıyoruz...
Bizden başkasına öfke duyarken...
Bize duyulan öfkeye “savaş” açıyoruz...
Yakın-uzak çevremizin güzel başarılarında takdirlerimizi esirgerken...
Küçücük jestlerimizde bile dünya kadar övgü ve takdir bekliyoruz...
Bencillik ve eziklik girdabında “uzmanlık” diyarına seyahat ediyoruz...
Yeterince aç olan zihnimiz ve ruhumuz, duyduklarımız ve duyumlarımızla besleniyor. Ama yetersiz besleniyor...
Aksi halde bilgimiz olmadan “fikrimiz” olabilir miydi?
Sözde özgüvenimiz tavan yapmış durumda...
“Ben bu gün Cumhurbaşkanı olsam...”
“Ben Fenerbahçe’nin başkanı olsam...”
“Ben Diyanet İşleri Başkanı olsam...”
“Ben ülke ekonomisinin başında olsam...”
Ben, ben, ben...
Hâlbuki “ben” zehrinin prangalarından kurtulmadan sen de, ben de huzura, güzelliğe, gelişmeye ulaşamayacağız.
Bunu gör ve anla artık...
Eğitimi, sağlığı, tarımı, hayvancılığı, ekonomiyi, terörle mücadeleyi, yönetim biçimini ve daha birçok konuyu şimdilik bir kenara koy...
Kültürde, sanatta neredesin?
Bana bunun cevabını ver.
Bu alanda başarılı olmadan diğer alanlarda doğru-düzgün yol alacağını mı sanıyorsun?
Birbirini anlamayanların oluşturduğu bir toplumun, “uzaya-fezaya” gittiği nerede görülmüş?
“Mala davara” ne faydası olmuş?
Kültürü ve kültürünü hor, sanatı lüzumsuz görenler, ortaçağ karanlığından ne zaman kurtulmuş?
Eğer bu alanda yoksan, diğer alanların aktörü ya da kahramanı olmayı ne hakla ümit edersin?
Elin oğlunun teknolojik ürünlerini kullanırsın ama kültürde ve sanatta neler yaptıklarını, neleri başardıklarını zerrece takip etmez ve ilgilenmezsin.
Şunu iyice kazı aklına...
Kültür ve sanata rağmen uygarlığa-medeniyete ulaşmak mümkün değildir.
Eğer bu, kafana yatmadıysa senin yerin ya Ortadoğu bataklığı, ya da Ortaçağ karanlığıdır.
Esnaf, çiftçi, zanaatkâr, doktor, mühendis, mimar, eğitimci, veteriner, turizmci, ekonomist, yönetici, iş adamı... vs.
Her ne olursan ol, yolun kültür ve sanattan geçmedikçe sen bir hiçsin...
En geri kalmış ülkelerde bile bu saydığım meslek gruplarının neredeyse tamamı var.
Ama yerlerinde sayıyorlar.
Neden acaba?
Kurtuluş, tiyatro salonlarından başlayacaktır.
Çünkü bu milletin toplu bir hasb-ı hale, yoğun bir duygu alışverişine ve ruhsal ve zihinsel birlikteliğe ihtiyacı vardır.
Ve de önyargılardan uzak, düşünce-düşünme olgusunun gelişmesine...
Bunlar olmadan diğer alanlarda ciddi beklentiler içine girmeyin.
Yineliyorum:
Bu milletin kurtuluşu, tiyatro salonlarındadır.
HOŞÇA KALIN
Merhum Eruzun’un son olarak kale aldığı yazısı
(19.08.2022 GÜNEŞ GAZETESİ)