REKTÖR
Bu nasıl bir rektördür ki, yer yerinden oynadı, her yer karıştı, kılı kıpırdamadı. ‘Asla istifayı düşünmüyorum, bana dokunmak devlete dokunmaktır, buraya rektör olmak en büyük hayalimdi‘ dedi. Kendini sistemin bir parçası olarak görüp; düşünen, hisseden tarafını inkar etti. İçinde biraz vicdani duygu, insana ait hassas bir taraf varsa, onun o koltuktan çoktan kalkması gerekirdi. Fakat farklı bir şeyler var bence bu işin içinde.
Aslında böyle göreve getirdikleri bu insanların klonlarını kullanıyorlar. Tıpkı rektör gibi, böylece herşeye tepkisiz kalabiliyor. Aynı sözcükleri tekrar edip, aynı tepkileri veriyor. Biz de boş yere istifa etsin, görevden ayrılsın diye bekliyoruz. Oysa o program maalesef çoğu klonun beynine yüklenmemiş. Yıllardır bunun örneklerini sürekli görüyor ve halen aynı insani tepkiyi görmek umudunu taşıyoruz.
Bir kaza oluyor, tren devriliyor, bariz insan hatası ama TCDD sorumluları trende kazaya uğrayan yolcu gibi davranıyor. Maden çöküyor, yüzlerce işçi göçük altında, hatalar birbiri ardına sıralanıyor, sorumlular adeta maden altında kalanlardan daha yüzlü açıklamalar yapıyor. Bombalar patlıyor çıt yok, terör var ses yok. Dolar almış başını gidiyor, ekonomi dipte dış güçler istifa deniyor.
Siyasilerin klonları birilerini suçlamaya programlı. İktidar muhalefeti, muhalefet iktidarı, o da yoksa olay neyse ona karışanı suçladın mı sistem rayında gidiyor. Sayın İçişleri Bakanı, sorumluları buldu. Olayları provake eden terör örgütü üyeleri bunlar dedi. Üstelik öğrencileri sayılarla ifade ederek, her bir terör örgütüne bölüştürdü. Maksat eşitlik bozulmasındı. Yine ortada hiçbir sorun yokken, terör örgütleri üyesi gençler elele verip, etrafı karıştırmaya çıkmıştı. Bir de sapkın insanlar vardı, renk renk bayrakları olan onlar da durmadan sesini çıkarıp, varlıklarını görünür kılmaya çalışıyorlardı. Klonlar böyle bir şeye tahammül edemezdi. İnsan dediğin tek renk, tek duygu, tek düşünceden öteye giderse ayarlar bozulurdu.
Klonların çipleri karşı çıkmayı ve itirazı hep tehdit olarak algılamak üzerine programlı. İnsan demokrat haklarını kullanabilir, farklı düşünebilir, eşitlik, özgürlük ister, yaşam hakkı herşeyin üzerindedir, adalet herkese aynı işler, liyakat mühimdir, önemli kararlar birlikte alınır, hatalarda sorumluluk üstlenilir gibi lügatlar maalesef çiplere yüklenmemiş. Renk olarak da sadece siyah ve beyazı algıladıkları için, diğer renkler tehdit olarak görülüyor. Duyguların yaşanması ise alarm halini gösteriyor. Sevgi, aşk, vicdan, acıma, empati gibi hissiyatlar kaçınılması gerekenlerin başında geliyor. Gözyaşından, kahkahadan kaçınmalı, mümkünse renk vermeden, coşkuya kapılmadan, aynı çizgi üzerinde uygun adım yürünmeli. Koşanları, yalpalayanları, bir yerlere çarpıp yaralananları klon sisteminden çıkarmalı. Yeşilden uzak, topraktan ayrık, çiçekten, böcekten, ağaçtan, kuştan gayrı, betondan yana olmalı.
Bütün bunları düşününce onlardan, olaylara sağduyu ile yaklaşmayı, izah beklemeyi, ortamı yatıştırmayı, demokrasiye inanmaları beklenemeyeceğinden çok da şaşırmamalı…
Fakat Boğaziçinde çok güzel bir şey oldu. Klon olmayan insanlar biraraya geldi ve istemedikleri rektörü sonunda gönderdi. Rektöre görevini yaptırmadılar, kabul etmediler, sırt döndüler, öğretim üyesi, öğrencisi her biri ayrı direndi ve rektör görevden alındı. Klon olmayan insanların zaferidir bu, düşünen, okuyan, yazan ve karşı çıkmayı bilen insanların zaferi….