“TİYATRO BANA NE VERECEK?”
Çok eski sanat dallarından biridir tiyatro...
Nice medeniyetler onun azami katkısıyla yol almış, büyümüş ve varlığını sürdürmüştür.
Önemini bilmeyenlerin çöküşünü de ibret ve dehşetle izlemiştir.
Toplumun büyük bir kesimi aslında tiyatronun “ne işe yaradığını” hala bilmemektedir.
İtiraf etmek zor olsa da gerçeğimiz budur.
İşte size iddialı bir söz:
Gaye; bireyin ruhsal, zihinsel, fiziksel gelişimiyse tiyatrosuz yapamazsınız.
Öyleyse tiyatrodan yana öksüz ya da yetim kalmak niye?
Tam da bu noktada tiyatronun ne işe yaradığını ele almak işimize yarayabilir. Önce tiyatroyu icra eden açısından yararlarına bir bakalım:
Dayanışmayı öğretir.
Toplum yaşamı için gerekli olan sorumluluk duygusunu aşılar.
Toplumun kişiliği ezmesini önler.
Düşünceyi eyleme dökme refleksini geliştirir.
Düşünerek ve yorumlayarak okumayı öğretir.
Topluluk içinde konuşmayı öğretir.
Dil kaygısı dolayısıyla doğru ve güzel konuşmayı sağlar.
Oyuncunun vücut dilini kullanma becerisini artırır.
Çeşitli sanat dallarına ilgiyi sağlar.
Ve tabi ki; estetik algılama yeteneğini geliştirir.
Gelelim seyirci tarafına... Tiyatro, seyirciye ne yararlar sağlar:
Toplumun bir üyesi olarak özeni aşılar.
Kamu bilincini sağlar.
Sorunlar üzerinde düşünmeyi ve yargılamayı öğretir.
Sanatın değiştirici ve geliştirici gücünü gösterir.
İnsanı daha yakından tanıtır.
Toplumu bilinçlendirir ve sorunlara nesnel gözle bakılmasını sağlar.
Düşünce gücünü ve özgürlüğünü öğretir.
Toplumun aşama yapmasındaki süreci hızlandırır.
Toplumsal duyarlılığı artırır.
Toplumu ortak bir estetik düzeye ulaştırır.
Birey-toplum ilişkilerinin kökenine iner.
Ve toplumun kültürel birikimini yansıttığı oranda, bu birikimin zenginleşmesine aracı olur.
Gördüğünüz gibi tiyatronun yararları saymakla bitmiyor.
Tiyatrocu arkadaşlarımız şu olayı çok yaşamıştır:
Tiyatroya davet edilen birçok vatandaşımız şöyle saçma bir cümle kurabiliyor:
“Boşver, ben gelmeyeyim... Benim hayatım tiyatro...”
Bir başka saçma cümle de şu:
“Tamam, geleyim de; tiyatro bana ne verecek?”
Böylesine anlamsız tepkiler verilen bir ülkede, bu günden yarına tiyatro sanatının arzu edilen düzeye ulaşmasını bekleyemezsiniz.
Kendimden biliyorum.
Günümüzde bile tiyatroyla ilgilenmeye çalışanlara karşı; “Boş işlerle uğraşıyor” yaklaşımı hala devam ediyor.
Üstelik bu tepkiler en yakınlarımızdan gelebiliyor.
Daha otuz-kırk sene öncesine kadar tiyatroyu “ayıp birşey” zannettiği için, bir oyunu izlemeye giden oğluna kıyasıya fırça atan ebeveynler biliyorum.
İkinci Dünya Savaşı’nda yerle bir olan elin Almanya’sı ilk iş olarak tiyatro binalarını onaracak ve toplum bilincini tiyatroyla sağlayarak büyük hamleler ve dev adımlar atacak ama sen hala; tiyatroya “boş işler” gözlüğüyle bakacaksın.
Sonra da diyeceksin ki; “Batı bizi kıskanıyor”
Emin ol, batı seni kıskanmaz.
Olsa olsa sana acıyabilir.
Çünkü gerçekten acınası durumdayız.
21. yüzyılda bile tiyatronun önemini yeterince kavrayamadıysak, sonraki yüzyıllar bize ne yapsın?!
HOŞÇAKALIN