SEVİMSİZ OLMA PAHASINA…
Hayatımızın her alanında sevimsiz ve sinir bozucu bazı konular vardır.
Orta düzeyde aklı olanlar, bu tür konulardan mümkün olduğunca uzak dururlar.
Çünkü bilirler ki; bilumum sevimsiz konular, o konudan söz edenleri de sevimsiz kılar.
Böylece meselenin sevimsiz olması yetmezmiş gibi, diline dolayanı da bir anda sevimsiz hale getirir.
Tıpkı çamura bulanmak gibi…
Sanırım; nasıl bir riske girdiğim anlaşılmıştır(!)
Peki; sevimsiz konulardan söz etmeden, yine de sevimsiz olmaktan kurtulmak mümkün müdür?
Rahmetli Demirel’e göre mümkündü.
Ona göre; “Meseleyi, mesele yapmazsanız ortada mesele filan kalmaz”dı.
Oysa doğrusu şudur: Meseleyi mesele yapmasanız bile, o mesele çözüme kavuşmuş olmaz.
Rahmetlinin yapmaya çalıştığı bir çeşit illüzyondu belki…
Dileyen, cümle sonundaki “belki”yi kaldırabilir(!)
Gelelim sevimsiz konuya…
Bu ülkede çalışanların yüzde kırkı asgari ücretli…
O yüzden de her yıl kasım-aralık aylarında Asgari Ücret Tespit Komisyonu toplanır.
“Toplanır” dediysem, tek bir toplantı diye almayın konuyu…
Şu ana kadar üç kez toplandılar.
Sanırım yılbaşına kadar bir ya da iki kez daha toplanacaklar.
Peki; bu toplantıların sacayakları kimler?
Çalışan, işveren ve hükümet tabi ki…
Niyeyse Avrupa’nın en çok asgari ücretlisinin olduğu bir ülkede, tek bir toplantıyla ücret tespiti yapılamıyor.
Yoksulluk sınırı 8 binlerde… Açlık sınırı 3 bine yaklaşmış durumda…
TL cinsinden rakamlar ortada…
Ama biz, her nedense asgari ücretle çalışanın 2021 yılı ücretinin netini de, brütünü de birinci toplantıda belirleyemiyoruz.
Niye?
Bu arada muhalefet 3100 TL olmasını istiyor.
İşçi temsilcisiyse “insanca yaşam için” 3800 TL talep ediyor.
TÜİK ne diyor peki? 2790 TL 10 kuruş…
Neye göre tespit edildiğini anlamadığım “10 kuruşa” dikkatinizi çekerim.
“Alın! Bu da benden olsun” der gibi…
Bonkörlüğün böylesi ancak göz yaşartır(!)
Gayesi insanca yaşamak olanlarla alay etmek değilse nedir bu?
Bilmiyorum; bazıları durumun farkında mı?
Asgari ücretlinin, çalışan kesimin yüzde kırkını oluşturduğunu belirtmiştim.
Yani ülkedeki sistemin kolonları ve kirişlerinden söz ediyoruz.
Mühendisler daha iyi bilir. Bu kısımlar zayıf bırakıldıysa, muhtemel ilk depremde binanın yıkılması kaçınılmazdır.
Yapmayın, etmeyin… Malzemeden çalmayın…
Bu anlamsız cimriliğin bedelini, enkazın altında kalarak siz de ödersiniz.
Asgari ücretlinin insanca yaşamasının, sizi de rahatlatacağını anlayın artık…
Bırakın sizi, devlet de rahatlayacaktır.
Ne demiş Şeyh Edebali; “İnsanı yaşat ki; devlet yaşasın.”
Ekonomik sıkıntılar yaşadığımız, pandemi sürecinden geçtiğimiz doğrudur.
Ancak yapılan hataları görmezden gelmek doğru değildir.
Dönüp dolaşıp aynı kişi ve kurumlara 204 milyar dolarlık ihaleler verirken ekonomik sıkıntımız yok muydu?
Ayrıca bu kesimin vergi borçlarını bir kalemde silerken, durumumuz çok mu iyiydi?
Ekonomi biliminden ve bilincinden bihaber, doları baskılamak için bu milletin 130 milyar dolarını savururken her yer güllük gülistanlık mıydı?
Şimdi; bu ve benzeri bariz hatalar ortada dururken, bunun vebalini, “pandemi sürecinden geçiyoruz” gerekçesiyle çalışan kesimin sırtına mı yıkacaksınız?
Neden ve ne hakla?
Hem de asgari ücretliden vergi almaya devam ederek, öyle mi?
Sevimsiz olma pahasına ben derim ki; eğer niyetiniz samimi ve halis değilse, boş yere toplantılar düzenleyip durmayın.
Sizin zamanınıza, milletin de umutlarına yazık!
HOŞÇA KALIN
.jpg)
