FATSA’YA DÖNÜŞ
Fatsa’nın en çok nesini seviyorsun derseniz, şöyle diyebilirim ki, ben bu şehre dönüşü seviyorum en çok! Fatsa’da doğmuş, büyümüş ve çocukluğunu ve ilk gençliğe adım atış yıllarını burada yaşamış biriyim ben. Ne kadar tarafsız olabilirim bu yazıyı yazarken bilmiyorum. Çünkü nereye giderse gitsin bu şehre dönmüş, hayatının göçebeliğini yine burada bırakıp, yaşam amaçlarını burada gerçekleştirmeyi kendine hedef edinmiş birinin gözüyle yazarım ben Fatsa’yı, kendi gözümle ve kendi hissettiklerimle!
Yemyeşil dağların mavi bir denizle kesiştiği, üzerinde doğanın binbir çeşit renginin akıp gittiği, güzeller güzeli bir diyardır Fatsa. İçinde tarihi, eskiyi, yeniyi aynı anda barındıran; geçmişiyle geleceğini birbirine bağlayan bir anılar şehri.
Şehrinde modernliğin izleri, doğasında sessizce akıp giden tarihin kalıntıları. Hangi yıllardan göz kırptığı bilinmeyen koca çınarın gölgesinde sesiz sedasız içilen akşam çayları.
Parkları, bahçeleri, dağları, ormanları, yağmur sonrası yüzünüze vuran toprağın serin kokusu…
Nice devirler görmüş, nice insanların yaşam mücadelesine tanıklık etmiştir Fatsa. İçinde birçok kültürü aynı anda barındırmış, farklı insanları aynı sıcaklıkla bağrına basmıştır.
Gürcüsü, Çerkezi, Lazı, Rumu, Ermenisi, Sünnisi, Alevisi, asırlardır aynı çınar ağacının gölgesinde dinlenmişler, aynı toprağın meyvesiyle büyütmüşlerdir çocuklarını. Yağmurlu akşamlarında komşu sohbetleri yapmışlar, birbirleriyle geçmişlerinin en uzak anılarını paylaşmışlardır. Farklı dillerden, farklı dinlerden gelseler de sadece yan komşu, bakkal amca, şekerci dede oldukları için sevmişlerdir birbirlerini. Kimsenin geçmişi, kimsenin dili, dini ayrılık sebebi olmamıştır bu topraklarda. Herkes Fatsalı’dır burada, herkes aynı sıcak tokalaşmanın diğer tarafıdır. Birbirine uzanan eller, aç kalana yardım etmeyi, sofrasındaki ekmeği komşusuyla paylaşmayı, öğütler herkese.
Bu şehirde gerçeklik vardır. Bu şehirde yaşanmışlık vardır. Bu şehrin çamurlu yollarında el elele verilip örülen taşların mücadelesi vardır. Bu şehir her geleni kendinden sayar, her gelen yabancı, günahıyla sevabıyla kabul görür burada. Hem kendi olur, hem Fatsa’lı. Hem Sivas’lı olur hem buralı, hem İzmir’li olur hem buralı. Bu şehrin büyüsü yabancılığa izin vermemesindedir. Kimseyi dışlamamasında, herkesi besleyip büyütmesindedir.