EVET-HAYIR
Pehlivan tefrikası gibi bu sütunları Anayasa değişikliği ile ilgili yazılarla dolduruyoruz. Şimdi ey kardeşim sen başka bir konu bilmez misin şeklinde düşünenler olabilir. Bazen dalıp gittiğim oluyor. Kendi kendime diyorum ki düşün düşünebildiğin kadar, çünkü ya bu paket halkın onayını alıp da yürürlüğe girerse o zaman belki düşünmek de yasak olacak. Yazmaktan vazgeçtik, düşünmemiz bile yasaklanabilir.. Bu şartlar altında elbette pehlivan tefrikası gibi hep paketi gündeme getireceğim.
Bu sefer evetin zararlarını, hayırın faydalarını anlatmayacağım. Kamuoyunda bu konularla ilgili çalışma ve tepkileri değerlendirmek istiyorum. Gerek yazılı ve görsel basında, gerekse bire bir ilişkilerde insanlar o kadar fanatikleşmişler ki anlamak mümkün olmuyor. Evet diyenler, hayır diyenleri, hayır diyenler evet diyenleri nerdeyse vatan haini ilan ediyor. Spor müsabakalarında genellikle hayır sempatizanlarının coşkusunu görüyoruz. İzmir marşı ile ya da Mustafa Kemal’in Askeriyiz sloganları ile renk vermeye çalışıyorlar. Son hafta bir maçta bu defa az sayıda evet taraftarı evet oyu vereceğiz diyenlerle ortak dilde slogan attılar. Bazı basın organları daha önce hayır lehine atılan sloganları övgü ile yayınlarken bu defa spor alanlarını siyaset alanlarına çevirdiler diye eleştiri yağmuruna tuttular. Ben de hayır oyu kullanacağım. Buna rağmen evetçiler aleyhine uygulanan çifte standartı da kabul edemiyorum.
Öte yandan devlet memuru olmayan herkesin fikrini söylemesi kadar doğal bir şey yoktur. Sadece devlet memurları kamu hizmeti verdikleri için ve verdikleri hizmet de güven telkin etmeleri adına tarafsız gözükmek zorundadırlar. Bu nedenle Onlar renklerini belli edemezler. Ancak serbest iş yapanların iradelerini açığa vurması kadar doğal bir şey olamaz. Hiç kimse de bu durumda olanları yani ne yönde oy kullanacağını belli edenleri yerden yere vurma hakkına sahip değildir. Aslında bu gerginlik siyasi iktidarın işine yaramaktadır. Çünkü siyasi iktidar semereyi bu gerginlikten elde etmektedir. Değişiklik teklifi görüşülürken yaptıkları görülmesin diye Meclis Televizyonunun yayını durdurulmuştur. Evet lehine anlatabilecekleri olmadığı için bloklaşma sayesinde oy alabilmeyi hedeflemektedirler.
Sonuç olarak gönlümden geçen; herkesin demokratik ortamda, birbirini küçümsemeden, aşağılamadan, hukuk ölçüleri içinde tartışıp, duygusal değil mantıklı bir karar vererek oy kullanmasıdır.
NOT: Kurucularından birisi olduğum ve yaklaşık 3 yıl kurucu başkanlığını yaptığım Demokrat Ordulular Platformu 26. Şubat 2017 Pazar günü İstanbul Gayrettepe’de bir kahvaltı, 05.Mart 2017 Pazar günü de ‘Türkiye Nereye? Yeni Anayasa Ne Getiriyor?’ konulu Şişli’de bir panel tertiplemiştir. Tüm hemşerilerimiz her iki etkinliğe de davetlidir.