LOZAN ANTLAŞMASI
LOZAN BARIŞ ANTLAŞMASI; MİLLİ KURTULUŞ SAVAŞI ZAFERİMİZİN TESCİLİ, TÜRKİYE
CUMHURİYETİNİN TAPUSUDUR
Sayın Cumhurbaşkanı, 29 Eylül 2016 tarihinde, muhtarlar toplantısında, 24 Temmuz 1923’te imzalanan Lozan Barış Antlaşması için;“Birileri bize Lozan’ı zafer diye yutturmaya çalıştılar. Şöyle bağırsan sesinin duyulacağı adaları biz Lozan’la verdik” dedi. Sözü edilen “birileri” ile Ebedi Başkomutanımız, Ulu Önder Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK ve Lozan görüşmelerindeki baş delegemiz İsmet İNÖNÜ’nün kastedildiği anlaşılmaktadır. Sayın Cumhurbaşkanı, 24 Temmuz 2016 tarihinde Lozan Barış Antlaşması’nın imzalanmasının 93. yıl dönümü nedeniyle yayımladığı mesajda ise;
“Bugün Cumhuriyetimizin kurucu belgesi olan Lozan Barış Antlaşması’nın imzalanmasının 93. yıldönümüdür. Aziz milletimizin inanç, cesaret ve fedakârlıkla elde ettiği zafer, Lozan Antlaşması ile diplomasi ve uluslararası hukuk alanına taşınarak tescil edilmiştir. Bu antlaşma, yeni kurulan devletimizin tapusu niteliğindedir.”Sözleriyle, Lozan’ı;
-Türkiye Cumhuriyetinin kurucu belgesi,
-Kurtuluş Savaşı Zaferinin uluslararası hukukta tescili ve devletimizin tapusu, olarak nitelendirirken, başta Gazi Mustafa Kemal olmak üzere, antlaşmanın mimarı olan tüm devlet adamlarımızı rahmetle andığını belirtmiştir.
Görünen büyük bir çelişki ve tarih sayfalarının farklı bir biçime büründürülmesidir.
Şöyle ki; 1830 tarihine kadar Osmanlı İmparatorl uğu’nun egemenliği altında kalan Ege adaları, Yunanistan’ın bağımsızlığını elde etmesiyle beraber Türk egemenliğinden çıkmaya başlamıştır. Trablusgarp Savaşı esnasında İtalya’nın Menteşe Adalarını ve Balkan Savaşları sırasında da Yunanistan’ın belli başlı diğer adaları işgal etmesi ve bu işgallerin I. Dünya Savaşı boyunca devam etmesiyle Ege adaları üzerindeki Türk egemenliği fiilen sona ermiştir.
Osmanlı hükümetinin imzaladığı Sevr Antlaşması ile Ege adaları da dâhil olmak üzere diğer yerler işgal devletleri tarafından paylaşılmış ancak ATATÜRK’ün önderliğinde verilen kurtuluş mücadelesiyle, bu antlaşma, Türk Milleti tarafından tarihin çöplüğüne atılmıştır.
Ege Adaları; Osmanlı hükümetleri döneminde, 1830’dan itibaren Birinci Dünya Savaşı öncesi ve süresince tamamen kaybedilmiştir. Genç Türkiye Cumhuriyeti Devleti ise Lozan Barış Antlaşmasıyla; Gökçeada, Bozcaada, Tavşan Adaları ve Anadolu sahillerine üç milden az uzaklıkta bulunan adalar ile haklarından feragat etmediği ada, adacık ve kayalıklar üzerindeki Türk egemenliğini kazandırmıştır.
Bugün siyasi iktidara düşen görev, Ege’deki hak ve menfaatlerimizin korunmasıdır. Bu çerçevede, Yunanistan’ın antlaşmalara rağmen gayri askerî statüdeki adaları silahlandırması ve egemenliği antlaşmalarla kendisine devredilmeyen ada, adacık ve kayalıkların kendisine ait olduğunu öne sürmesi ve bunu bayrak dikme, deniz feneri inşası ve resmi ziyaretler gibi uygulamalarla meşrulaştırma girişimlerine etkin bir şekilde karşılık verilmelidir.
Oysa Yunanistan tüm bu işleri yaparken, siyasilerimizin ses çıkarmadan izleyici olduğunu görüyoruz. BUGÜN YAPILMASI GEREKEN, LOZAN BARIŞ ANTLAŞMASI VE KAHRAMANLARINI
İTİBARSIZLAŞTIRMAK DEĞİL, ANTLAŞMADAKİ KAZANIMLARIMIZI KAYBETMEMEKTİR.