Nerede Duruyoruz?
Bu katliamları yapanlar işledikleri cinayetlerle herhangi bir siyasi hedefe ulaşamayacaklarına göre neden böylesine alçakça saldırılara girişmektedirler? Netice almanın mümkün olmadığını bile bile bir terör örgütü elinden geleni yapmak için çabalar?
Eylemlerin yapılış biçimi terör örgütünün profesyonel yapılarla birlikte hakaret ettiğini veya bazı profesyonel servislerin terör örgütünü sahaya sürdüğünü göstermektedir. Esas itibarıyla bölgemizde yaşanan savaşa ‘vekalet savaşı’ dendiğini göz önünde tutarak şu söylenebilir ki; bölgedeki bütün terör örgütleri başta PKK/P,YD,DEAŞ olmak üzere, bu savaşta kendileri için değil başkaları için kendilerine verilen rolü yerine getirmekten başka bir işleve sahip değillerdir.
Kim ne istiyor?
Burada Batı sisteminin takip ettiği stratejinin altı çizilmelidir. Başından itibaren eleştirdiğim bu strateji, esas olarak bölge halkının kendi geleceğine karar verme süreçlerinin dışında kalmasını ön gören, küresel süreçte ‘yeni sömürgecilik’ denilen bir anlayışa dayanmaktadır.Buna göre; Ortadoğu toplumlarının modern ekonomik ve toplumsal ilişkilere katılması, kaçınılmaz bir biçimde siyasal sistemin demokratikleşmesi gibi bir sonucun oluşumuna yol açmaktadır. Bu durumda , yüzyıldır bu bölgeyle kurulan bağımlılık ve sömürü ilişkilerinin sürdürülmesini sağlayan siyasal yapıların değişmesi kaçınılmaz olacaktır.
Batı bölgesel hakimiyetine tehtid olarak gördüğü, demokratikleşmenin önünü açacak olan bu eğilime ‘bahar devrimleri sürecinde’ karşı tavır alarak, zaten bölgede demokrasinin gelişmesinin, kendi hakimiyetini tehlikeye sokacağı konusunda bir denklem kurduğu için Mısır’da Sisi’yi desteklemiş Suriye’de BAAS dikdatörlüğüne karşı mücadele eden muhalefete karşı tavır alırken PYD terör örgütüyle işbirliği yaptığını açıklamıştır.
Önemli bir diğer konu, Türkiye’nin durduğu yerdir. Türkiye ekonomik gelişmesiyle , takip ettiği büyüme stratejisiyle, toplumsal modernleşme ve demokratikleşme süreciyle aslında bütün Ortadoğu bölgesi için kendiliğinden model olarak yükselen büyük bir değerdir.
Katil kim?
Meselenin can damarı burasıdır. Türkiye örneğinin bölgede yaygınlaşması Türkiye merkezli bir ekonomik ve siyasal güç merkezinin oluşumu eğiliminin yükselmesi demekti. ‘’ Bunun için Batı sistemi, bölgenin eski statükosunu korumanın mümkün olmadığı gerçeğinden hareketle , politik coğrafyayı değiştirerek hem Türkiye’yi kuşatıp Arap coğrafyasıyla irtibatını kesecek bir stratejiyi, hem de mezhep/din veya etnik temelli siyasal bölümlere dayanan bir harita çizilmesine dönük bir yaklaşımı benimseyerek, bölge ülkelerindeki demokratikleşmeye karşı kapalı otoriter rejimlerden yana tavır almış görünmektedir.
İşin ilginç tarafı batı bu eğilim içersindeyken Rusya, Ortadoğu’nun siyasal coğrafyası yeniden çizilirken yüzyıl önce olduğu için dışarıda kalmayıp masa başında bulunmak istediğini gösterir bir biçimde, doğrudan kendisini sahneye atmış bulunmaktadır. İran’ın mezhep eksenli emperyal bir vizyona sahip olduğu da dikkate alınınca meselenin rengi iyice görülebilir. Dahası bugün Ortadogu’da Irak’tan Suriye’ye uzanan daha da genişletilmek istenen bir savaş yaşanmaktadır. Bu savaşa müdahil olanlar yeni bir siyasi coğrafya için mücadele etmektedirler. Bu coğrafyanın merkezindeki Türkiye , terör üzerinden etkisiz hale getirilmek onun yıldızının parlaklığı gölgelenmek istenmektedir.
‘’Türkiye’nin demokratik bir siyasal yapıya sahip olmasını , terörle mücadelede zaaf olarak gören BAAS’a destek veren otoriter rejimlerin, içeride PKK/PYD çizgisinde siyaset yapan unsurların , hesaba katmadığı şey ; katliam yaparak terör faaliyetleriyle ülkeyi sindirme çabalarının asla amacına ulaşamayacağıdır. Bu saldırılara karşı oluşan demokratik tepki terör karşısında dayanışma bilincini yükselterek ‘gün birlik günüdür’ diyenleri ayağa kaldıracaktır. Kaynak Kişi: Vedat BİLGİN