Novus Ordo Seclorum - 58
Yeni Dünya Düzeni
Taliban'dan, IŞİD'e ne değişti?
Bu sorunun cevabını yazımın sonunda vermek isterdim ama bir değişiklik yapayım, yazımın başında vereyim. İnanın hiçbirşey değişmedi. Taliban'dan önce de aynıydı, Taliban ve IŞİD'den sonra da aynı olacak. Çünkü bu tip örgütleri besleyen kaynakta, sonra onlarla savaşan kaynakta aynı: ABD ve ABD'yi kontrol eden, çokuluslu şirket sahipleri.
Onlar bir ülkeyi elde etmek istiyorlarsa, bunu sadece silahla yapmazlar. Planlarını çok önceden yaparlar. İlk etapta oradaki etnik kökenleri, muhalif güçleri, farklı din gruplarını ve genç beyinleri tespit ederler. Bu tespitlerden sonra, CIA destekli NGO'ları ( Sivil Toplum Kuruluşları) ile, hedefledikleri ülkelerde ya sivil toplum örgütü kurarlar veya olan bir sivil toplum örgütlerine destek verirler. Bu destek hem fikridir, hemde maddi. ABD'nin Cumhuriyetçiler kanadını IRI (Internacional Republic Institute), Demokrat kanadını ise NDI ( National Democratic Institute) adlı sivil toplum örgütleri temsil eder. Bu iki örgüt, ülkemizde de faaliyet göstermektedir. TESEV, TESAV, gibi sivil toplum örgütlerine büyük destekler verir. ABD'nin dilinden düşürmediği 'Demokrasi getirecegiz!' cümlesi bu örgütler ile can bulur. Çünkü onlar ilk önce bu tip kuruluşlarla halkı yanlış bilgilendirir ve halkı kutuplaştırır. Çoğu yazımda belirttiğim 'Böl-parçala-yönet' ilk önce halktan başlatırlar. TESEV, TEMAV, TESAV yıllardır tüm ilgisini Güneydoğu Anadolu Bölgesi'ne yoğunlaştırması bir tesadüf değil, planın parçasıdır. IRI ve NDI örgütleri, bu bölgedeki seminerler -toplantılar-çalıştaylar için, milyonlarca dolar para akıtmıştır, ülkemizde ki yandaş derneklerine. Onlarda, bugün gördüğümüz üzere, aldıkları paralarının hakkını verdiler. Akil adamları ve çözüm sürecinin mucitleri de, bu adamlar desem, herhalde şaşırmazsınız! PKK'nın bu bölgede artık kaymakamları, onlara tahsis edilen resmi araçları bile var.
Diğer etap ise, genç beyinleri CIA kanalıyla, ABD'de, Rhodes, Rockefeller veya Heritage gibi burslarla eğitim aldırmaktır. Mesela Bülent Ecevit, Deniz Baykal gibi isimler, Rockefeller Foundation bursu ile Amerika'da eğitim görmüştür. Ve hocaları da, küreselleşmenin mimarlarından olan, Henry Kissinger'dır. CIA'nın bu çalışmaları Harvard Üniversitesi'nde yoğunlaşmıştır. Yabancı devlet adamları, subaylar, yabancı devlette üst yönetimlere gelmesi olası parlak isimler ve gazeteciler, ya bu okulda kurs görmüştür ya da mezundur. Tabi heryerde olduğu gibi, Harvard'ın da içinde iyi insanlar var. Onlar bu yapılaşmayı ortaya çıkarmak için, Harvard Committee'yi kurarlar. CIA'nın baskılarına rağmen bir rapor çıkartır bu komisyon. Başlıca 3 madde şöyledir;
-ABD'nin çıkarlarına uygun yürütülen projelere, ilgili ülke ya da bölgelerden getirilmiş iyi eğitimli ve yetenekli kişiler aracılığıyla, akademik çalışma adı altında, birinci elden bilgi devşirmek ve operasyonlara beyin gücü sağlamak.
-Örgütün bazı sinsi operasyonlarına maliyeti düşük, akademik görünüşlü örtü yaratmak.
-Üçüncü dünya ülkelerinden devşirilmiş, yetenekli öğrencilerden bazılarının, 'yarının liderleri' olacağı varsayarak, CIA, yarının önderlerini, yolun başında devşirmiş olurlar.
Bunlarla da istediklerine ulaşamazlarsa, Nikaragua'da Contra'cılara, Guetamala'da 'ölüm çetesi' (CIA tarafından eğitilip, 7000 yerliyi palalarla biçtiler.), Afganistan'da Taliban ( Rusya'ya karşı mücahitlere AK-47(kalaşnikof) ve stinger verilip, milyonlarca ABD doları verdiler.) Irak'ta IŞiD gibi terör örgütleri ile istediklerini, devletin başına getirirler. Dünün PKK'sı ise, şimdinin kurtuluş ümidi bile olabilir onlar için.Bundan öncesi ve sonrası Obama'nın açıklamasında gizli; "Ancak, Amerikan halkının, bu çabaların Irak ve Afganistan’daki savaşlardan farklı olacağını bilmelerini istiyorum. Yabancı bir toprakta, çatışmalara, Amerikan muharip güçlerinin müdahiliyeti durumu olmayacak. Bu terörle mücadele kampanyası, sahada partner güçleri destekleyerek ve hava saldırı gücümüzü kullanarak nerede IŞİD varlığı varsa, bunları ortadan kaldırmak için istikrarlı ve durmak bilmeyen bir mücadele şeklinde yürütülecek. Ön cephede savaşan partnerlerimizi desteklerken bizi tehdit eden teröristleri yok etmeye dayanan bu strateji, aslında yıllardır Yemen ve Somali’de izlediğimiz başarılı stratejinin aynısı." Sahi, bizim 49 rehineye ne oldu? Sen hala uyu Türkiye!