Büyük Nutuk – Mustafa Kemal Atatürk
ERZURUM KONGRESİ MANDANIN KABULÜ HAKKINDA KARARSIZ
Bu sözlerden anlaşılacağı üzere Rauf Bey’in görüşüyle, gerek Sivas Kongresi Heyetinin gerekse Erzurum Kongresi Heyetinin anlayışları arasında bir görüş ayrılığından doğan yanlışlık şüphe götürmez. Rauf Bey’in görüşünün yorumu niteliğinde olan bu sözlerin yedinci maddesindeki yazılış şeklinden kaynaklandığına hükmedilebilir. Gerçekten de bu iş maddenin yazılış şeklinde, belki de mandacılıkta çok ileri giden ve sonu gelmeyen propagandalarıyla kamuoyunu bulandıranları susturmak ya da belki bundan çok, onların iddialarına cevap olacak bir özellik vardır.Madde metni dikkatle okunur ve incelenirse ne manda ne de Amerika’nın mandaterliğini istemek düşüncesinin yer almadığı kendiliğinden ortaya çıkar.Bu noktayı açıkça göstermek için, söz konusu olan maddeyi aynen hatırlatmak isterim.
Madde : 7- Milletimiz çağdaş amaçların bütünlüğüne inanır; teknik, sanayi ve ekonomik durumumuzu ve ihtiyacımızı takdir eder.Bu itibarla devlet ve milletimizin hakimiyet ve bağımsızlığı ile vatanımızın bütünlüğünün korunması şartıyla altıncı maddede de belirtilen sınırlar içinde milliyetin gereklerine saygılı ve memleketimizi ele geçirme emeli beslemeyen herhangi bir devletin teknik, sanayi ve ekonomik yardımını memnunlukla karşılarız. Böyle adaletli ve insancıl şartları içine alan bir barışın bir an önce gerçekleşmesi, insanlığın güvenliği ve dünyanın huzuru adına başta gelen milli gayemizdir.
Efendiler, bu maddenin hangi noktasında manda ve mandaterin Amerika olacağı görüşü vardır. Olsa olsa “herhangi bir devletin teknik, sanayi ve ekonomik yardımını memnunlukla karşılarız” sözlerinden manda düşüncesi çıkaranlar olabilir. Ancak, mandanın anlam ve amacının bu olmadığı bir gerçektir.Her zaman bugün de, bu açıklık çerçevesinde yapılacak yardımları kıvançla karşılamaktayız. Nitekim Ankara Ereğli ve Keller-Diyarbakır demiryollarının yapımı için bir İsveç firmasının; Kayseri- Sivas –Turhal hatlarının yapımı için de bir Belçika firmasının teknik, sanayi ve ekonomik yardımını severek kabul ederiz. Yeter ki, memleketimize sermaye getirecek olanların, içeride ve dışarıda devlet ve milletimizin hakimiyet ve bağımsızlığı ile vatanımızın bütünlüğünü bozmaya yönelmiş gizli emelleri bulunmasın. Bu maddede de yer alan “milliyetin gereklerine saygılı ve memleketimizi ele geçirme emeli beslemeyen herhangi bir devlet “ ifadesinden, Amerikan Devleti anlamının çıkarılması da yanlış olur. Çünkü, milliyetin gereklerine saygılı dünya devletleri arasında yalnız Amerikalılar yoktur. Mesela İsveç Devleti, Belçika Devleti de aynı nitelikteki devletler değil midir? Bu devletlerden herhangi birinin mandaterliği de söz konusu olabilir mi? Bir de eğer dolaylı olarak Amerika Devleti kasdedilmek istenseydi, “herhangi bir devletin” ifadesi yerine “bir devletin kelimeleri ya da sadece “devletin” ifadesi yerine “bir devletin kelimeleri ya da sadece “devletin” kelimesi ile yetinilmesi gerekirdi. Bu bakımdan maddenin açıkladığı şartlar çerçevesinde teknik,sanayi ve ekonomik yardımın iyi karşılanacağı konusunun bütün devletler için söz konusu olduğu açıktır.
Efendiler, bu manda konusu üzerindeki görüşümün - bu görüş bundan önce yapılan ve şu anda yüksek heyetinizin de öğrenmiş olduğu bunca yarışma ve tartışmalarımızla ortaya konmuştur.
-aylardan beri gece gündüz yanımda bulunan bir arkadaş tarafından hala anlaşılmamış olduğuna hükmedilebilir mi? Öyleyse Rauf Bey ya aslında benimle aynı görüşte değildi. Veya aynı görüşteydi de, Sivas’ta, İstanbul’dan gelenlerle yaptığı konuşmadan sonra görüş değiştirmiş oluyordu. Bunu kestirmek çok güç. Şimdi biraz da Rauf Bey’i dinleyelim; Rauf Bey sözüne şöyle devam ediyor: “Ateşkes Anlaşması yapıldığı sıralarda Almanların barış anlaşmasını imzalamayacakları sanılırken,İngiliz basını bazı sırları açığa vurdu.Bunun birinci bölümü, Almanya’nın barış anlaşmasını imza edeceği konusuydu. Bu gerçekleşti. İkinci bölümü de Türkiye’nin bölüşüleceği konusu idi.Çok şükür bu gerçekleşmedi. Bu bölümde, konferansın aldığı karar gereğince Kızılırmak’ın Doğu tarafı Ermenistan sayılarak Amerikan himayesine veriliyordu.Belki Gürcistan ile Azerbaycan da Amerika’ya bırakılıyor deniliyordu. Kızılrmak’ın Batısındaki topraklarda, İzmir ve İstanbul bunların dışında kalmak üzere, denize çıkış yeri Antalya olarak Türkiye’yi oluşturuyordu. Bu bölgenin kuzeyi, İtalyan ve Fransız, Güneyi de İngiliz himaye ve yönetimine veriliyordu.İzmir’in işgali, bu açığa çıkan sırların doğruluğunu ispatlıyordu. O halde, böyle bir tehlike karşısında memleketimize karşı en tarafsız olan Amerika’nın desteğini kabul etmek zorundayız. Ben bu görüşteyim.”
Rauf Bey’in düşüncesini anlamak için bundan sonra daha da devam eden sözlerini dinlemeye bilmem gerek kaldı mı?
Efendiler, gayet uzun ve tartışmalı bir şekilde geçen bu manda meselesi, taraftarlarını susturacak ortalama bir çare bulunarak sona erdi. Hem de bu çareyi teklif eden yine Rauf Bey oldu : “Amerika’da yıllardır aleyhimize yapılmakta olan olumsuz yöndeki propagandaların doğurduğu düşünceleri düzeltmek için, her şeyden önce ve Amerikan Kongresinden memleketimizin durumunu inceleyecek ve gerçeği görecek bir heyet davet etmek gerekir.” Bu teklif oy birliği ile kabul edildi. Kongre Başkanlık Divanının imzalarıyla bu yolda bir mektup yazıldığını hatırlıyorsam da bu mektubun gönderilip gönderilmediğini pek iyi hatırlamıyorum. Kaldı ki ben bu mektubu çok da önemsememiştim. Efendiler, sırası gelmişken kısaca şunu da belirtmeliyim: Belge olarak başvurduğum Kongre tutanakları, Başkanlık Divan katipliğinde bulunan Afyonkarahisar temsilcisi Şükrü ve manda lehindeki konuşmalarını dinlediğimiz Hami Beyler tarafından tutulmuş ve Hami Bey’in yazısıyla, düzgün bir deftere, temize çekilmiştir.
-Devamı Haftaya-
Artık bugün, demokrasi fikri, daima yükselen bir denizi andırmaktadır. 20.yüzyıl birçok müstebit hükümetlerin, bu denizde boğulduğunu görmüştür. -1930-
Servetin meşru yolu, bilgiyle ve fedakarlıkla çalışmak ve tasarruf etmektir. -1930-
Mustafa Kemal Atatürk