19 MAYIS 1919
19 Mayıs 1919’da Samsuna’a çıkarak, milli egemenliğin ve tam bağımsız Türkiye’nin kuruluşunun ilk adımlarını atan, Musatafa Kemal ve silah arkadaşlarından 94 yıl sonra Türkiye’de yaşananlar, o günlerin ruhundan artık bizlere pek bir şey kalmadığını gösteriyor. Artık ulusal bayramlarımız, hakettiği gibi kutlanmıyor bu ülkede. Sanki bir görev gibi, sanki olması gereken bir vazife gibi. Ne okul törenleri insanı duygulandıran, ne sokaklarda bando sesleri günler öncesinden çalışılan, ne şiirler stadyumlardan yayılan... Sessiz sedasız, kısaca geçiştirilen, adı bile anılmayan günler oluverdi ulusal bayramlarımız.
Tüm bunlar olurken de, birkaç akil adamı ülkenin muhtelif yerlerine gönderip, insanlar arasında birlik ve beraberliği sağlamaya, onlara bir arada yaşadığımız gerçeğini anlattırmaya çalışmak, vatan görevi addedildi. Akil adamlar, gitikleri yerde bayrakları sermekten, bayrak açılmasından rahatsız oldular, marşımız çalınırken ayağa kalkmayı yük saydılar. Zaten olan ortak değerlerimizi elimizden alıp, ortak zeminde uzlaşamayacağımız değerler üzerinden birleştiricilik rolü oynamaya başladılar.
Bir ülkedeki insanları asıl birbirine bağlayan ortak geçmiştir ve bu geçmişe duyulan saygıdır. Geçmişimizde hep birlikte uğraş verip, doğusundan, batısına ülkenin her karış toprağında verilen bağımsızlık mücedelesidir. Bu mücadele ruhunu gelecek nesillere aktaran da aynı bayrağın gölgesinde, aynı geçmişin çocukları olarak gurur duyabilmektir. Elimizden alınan ulusal bayramlar, bizleri aynı çatı altında tutan ve bu çatıyı, her rüzgara, her fırtınaya dirençli kılan değerlerdir. Şimdi çatısız ve barınaksız kalan bu ülkenin insanları, yaratılan suni birliktelik tohumlarıyla, ne kadar beraber hissedecektir kendini.
Ne dil, ne din, ne de ırktır bizi birbirimize bağlayan. Bizi biz yapan, yüzyıllara direnen çınar ağaçlarımızdır. Her bir karış toprakta söz sahibi olan atalarımızdır. Direnişimizdir esarete, direnişimizdir elimizden alınan değerlere. Bizi biz yapan, aynı okul sıralarında, aynı heyecanı duymamızdır marşımız çalınırken, bayrağımız süzülürken. Bizi biz yapan, bu toprağın her yerinde ölen, yaralanan her insan için, aynı acıyı duymamızdır yüreğimizde. Aynı yürek atışını hissetmemizdir, her bir çocuğumuzun gözlerindeki kedere. Doğusundan batısına, ağlayan her çocuğa sahip çıkmamız, ağlayan her anaya omuz olmamızdır. Bizi biz yapan birlikte üzülmek, birlikte sevinmek ve birlikte onur duymaktır.
Ülkemizin yangın yerine dönmüş Hatayında, canını kaybeden her vatandaşımızın acısını, sızısını kalbimizn en derin yerinde hissetmektir. Herşeyi unutup, her hesabı silip, o gün birarada olmaktır. Bir ülkenin Başbakanının, dünyanın bir ucuna gitmek yerine, önce kendi vatandaşının yarasını sarmasıdır, onların yanında olup. Siyasilerin siyasi hesaplarından sıyrılıp, halkının acısına sahip çıkmasıdır bizi biz yapan.
Bu 19 mayıs buruk giriyoruz bayramımıza, bir yanda acılarla, bir yanda sorularla, bir yanda şaşlınlıklarla dolu bir halkın biz olma bilincinden, ben olmaya geçişinin, birlik olmadan, tek olmaya geçişinin üzüntüsünü duyarak giriyoruz 94. Yılına 19 Mayıs 1919’un....