Görüntülenen Sayı: 2185
2803 | Yayım Tarihi: 10 Mayıs 2013 Cuma
  • Ana Sayfa
  • Haberler
  •  Spor 
  • Köşe Yazarları
  • Bunları Biliyor musunuz?
  • Vefatlar
  • Güneşlik
  • Dost Siteler
  • Künye
  • İletişim
  • Son Sayı
Ana Sayfa » Köşe Yazıları » Büyük Nutuk – Mustafa Kemal Atatürk

Büyük Nutuk – Mustafa Kemal Atatürk


Facebook'ta Paylaş

  SİVAS   YOLUNDA

Amasya’dan  Erzurum’a  gelirken, Sivas’ta   küçük   bir  hikayeye   konu   olan   olay  hatırlarınızdadır. Gariptir  ki, Erzurum’dan Sivas’a   giderken   de   buna    benzer   küçük   bir  durumla   karşılaştık.
Erzincan’dan   batıya   hareket   ettiğimiz  günün   sabahı,  Erzincan  Boğazı’nın  girişine   geldiğimizde,bazı   Jandarma   erlerinin  ve   subaylarının   heyecan  ve telaşla   arabalarımızı   durdurmalarını  gördük.
Durumu   açıkladılar:
“ Dersim  Kürtleri   boğazı  tutmuşlardır.Tehlike  var. Geçilemez.”
Bir   subay, merkeze   kuvvet  gönderilmesini  yazmış. O kuvvet  gelince   tertibat   alacak, hücum   edecek   ve  eşkiyayı   püskürterek  yolu   açacakmış.Peki   iyi   ama,  bu   eşkiyanın   kuvveti   nedir? Nereyi  nasıl  tutmuş? Peki   iyi  ama, bu  eşkiyanın  kuvveti  nedir? Nereyi  nasıl  tutmuş ? Ne  kadar  kuvvet  ve  ne   Bu   sorular   çözülünceye  kadar, geri  Erzincan’a  dönmek    veya   kimbilir   ne   kadar  zaman   beklemek   gerekir. Bizim  ise, işimiz   çok   aceleydi. Ben  Erzurum   ile  Sivas   arasındaki   yolu   belli  bir zamanda  katedip  kararlaştırılan  günde  Sivas’ta bulunamazsak, şurada  veya   burada    şu  veya  bu  sebeple  korkup  kaldığım, Sivas’ta  veya başka  bir  yerde  duyurulursa, panik   başlayabilir, işler   altüst  olabilirdi.
O halde  karar  tehlikeyi  göze   alıp   yola   devam   etmek. Başka   çaremizde  yoktu.  Yalnız   ufak  bir   tedbir   almayı   uygun   buldum.
Hafif   makinalı   tüfeklerle   silahlanmış   olan   fedakar   arkadaşlarımızdan   birkaçını – şimdi   bir  alay   komutanı   olan    Osman  Bey  ki   Tufan  Bey   adıyla   tanınmıştır.  Bunların   başında   idi- bir  arabayla   kendi   arabamızın   önüne   geçirdik.  Sağdan  soldan   gelecek   uzak   mesafedeki   ateşlere   aldırış  etmeyerek  , arabalar,şose   üzerinde   süratle   ilerlemeye   devam   edecekler.Vurulan    veya   ölen  olursa,  onlarla   ilgilenilmeyecek. Tam  şose  üzerinde   ve   yakınında, şoseyi   kapamış   olan  eşkiyaya   rastlanırsa,  hepimiz   arabalardan  atlayarak   bunlara   hücum   edip   yolu   açacağız. Kalanlar   tekrar   kullanılabilir  durumdaki   arabalara   binerek   ve   süratle   uzaklaşarak   yola   devam   edecekler…   İşte   verilen   emir   de  buydu.
      Bu  tedbiri   ve   bu   görünüşteki   hareketi   yerinde   ve   emniyetli   görmeyenler   bulunabilir.  Gerçi   bu  tarihlerde  Elazığ   valisi   Ali   Galip   Bey’in   Dersim’de   dolaştığı,  bazı   propaganda    ve   tertip   lere   giriştiği   bilinmekte   idiyse   de,  açıklayayım   ki,  ben   önce  boğazın  gerçekten  tutulmuş  olduğuna  inanmadım. Bunu   İstanbul  Hükümeti’ne   hizmet  edeceklerini tahmin   ettiğim    bazı   kimseler   tarafından, sırf   beni   geri   dönmeye   mecbur   etmek   için   kurulmuş   bir   plan  olarak   kabul  ettim. İkincisi, eğer   Dersim  Kürtleri   boğazı tutmuşlarsa,  bunların  alabilecekleri  tertibatın, uzak   tepelerden   yola   ateş   etmekten öteye  gidemiyeceği   bence   muhtemeldi.
Özet   olarak,  yürüdük  ve   boğazı   geçtik. 2 Eylül   1919   günü   Sivas’a   vardık. Halkın,  şehrin  çok   uzaklarından  başlayan   büyük   ve  parlak   gösterileriyle   karşılandık.
3.  Kolordu   Komutanı   olan   Salahattin   Bey, Sivas’ta   bulunuyordu. Vali   Paşa   ile  birlikte, kongreye   gelen   temsilcilerin yerleştirilmesinde, Heyet-i   temsiliye   için   lise   binasının  ve   kongrenin   yapılacağı  salonun   hazırlanmasında,ayrıca   her   türlü    tedbirin  alınmasında,  bir   konukseverlik örneği   verecek   şekilde   mükemmel   çalışmışlardır.
Refet   Bey   orada   değildi.  Nerede   olduğunu   da   kimse   bilmiyordu.   7   Temmuz   1919   tarihli   genelgemiz   uyarınca,   kendi  bölgesi   olan  3. Kolordu  bölgesinden ayrılmaması  gerekir   ve   özellikle   tam  Sivas’ta  kongre  yapılacağı   günlerde,   orada  bulunması   uygun  düşerdi.  Haberleşme  sonunda   kendisinin   Ankara’da  olduğu   anlaşıldı.  Ankara’da   Kolordu   Komutanı  Ali   Fuat   Paşa’ya   “hemen   ve   mutlaka  Sivas’a   gönderilmesini”  emrettim. 7 Eylül’de  geldi.  Ve  Heyeti  Temsiliye   üyesi olaraktarafımdan  Kongre   Heyetine  takdim   edildi.
Efendiler,  bizden  önce   gelmiş   olan   temsilciler, gelişimizi   beklerken,  aralarında   toplantılar  yapmışlar  ve   hazırlık   olarak    bazı  tasarılar   kaleme   almışlar.
Bizim   gelişimizden  sonra   da  bazı   özel   toplantılar   ve   görüşmeler  yapılmış. Bu   defa   bazı  kararlar   da verilmiş. İzin  verirseniz, çok   karakteristik   olduğu   için  bu  noktayı  açıklayayım.
SİVAS   KONGRESİ   AÇILIYOR
Sivas   Kongresi, 1919  Eylülünün  4’üncü  Perşembe  günü  saat  14.00’te  açıldı.Öğleden   önce  temsilciler arasında    bulunan   ve   öteden   beri   şahsen   tanıdığım   Husrev   Sami   Bey   yanıma  gelerek   şöyle   bir   haber   getirdi: Rauf   Bey   ve   diğer   bazı  kimseler   Bekir  Sami   Bey’in  evinde   özel  bir   toplantı   yapmışlar   ve  beni başkan  yapmamaya  karar   vermişler. Arkadaşların   özellikle   Rauf   Bey’in   böyle  bir  davranış   içine   girmesine   asla   ihtimal   vermedim  Husrev    Sami  Bey’e  itiraf  edeyim  ki,  biraz   ciddi   olarak,  böyle   anlamsız   sözleri   bana    getirmemesi   uyarısında    bulundum. Verdiği   haberin   aslı   olma ihtimalinin   bulunmadığını,  arkadaşlar    arsında,yanlış    anlaşılmalara  yol   açabilecek   sözler   söylenmesinin   doğru   olmadığını    da   ekledim.   
Efendiler, ben   bu   kongrede  başkanlık   meselesine   önem   vermiyordum. Başkanlığa, belki   yaşlı   bir   zatın  getirilmesinin uygun  olacağını  düşünüyordum. Bu   amaçla, bazı   arkadaşların  da  düşüncelerini   yokladım. Bu  arada,   kongre   salonuna   girmeden   önce  koridorda  Rauf   Bey’e  rasladım. Kimi   başkan  yapalım?  Dedim. Rauf  Bey, adeta  heyecanlı   bir  sesle,  zaten  söylemeye   hazırlanmış   olduğu  o   anda   halinden  anlaşılan  bir  tavırla   ve   etkili  bir  dille: Sen  başkan  olmamalısın  dedi.
                                                       -Devamı   Haftaya-
 

Yalnızca aboneler yorum yazabilir.

Abone Bilgileri

Abone girişi yapınız
Abone Kodu:
Parola:
Şifrenizi almak için tıklayın

  • Hava Durumu
  • Arşiv


Kaynak: Meteoroloji Genel Müdürlüğü






 Güneş Gazetesi © 2005-2025 Her hakkı saklıdır.