1 MAYIS İŞÇİ BAYRAMI
1 Mayıs’ı biber gazlarıyla, tazyikli sularla kutlayan işçilerimiz, gökdelenlere, rezidanslara, alışveriş merkezlerine açılan Taksim’in artık işçilere kapalı olduğunu böylece anlamış oldular.
Halkımız da ‘Meydanlar halkın değil, sermayenin, demokrasi isteyenin değil, daha ileriyi görenlerindir’ felsefesini benimsemiş oldular.
Milletvekilleri, öğrenciler, işçiler, halk sağa sola kaçıştı, duvar aralarında kaldı, meydanlardan hastahanelere akın etti. Bir kısım işçi temsilcileri akil adam olarak, görüşmeler yaparken, akil olamayanlar, hayati tehlike atlattı. 2 bin göz yaşartıcı gaz bombası atıldı, 3’ü ağır, 26 kişi yaralandı, 72 kişi gözaltına alındı. 17 yaşındaki lise öğrencisi Dilan Alp, başına isabet eden gaz bombasıyla ağır yaralandı.
Dün taksim ve civarı, savaş alanına döndü. 1 Mayıs’ı tatil ilan eden hükümet, sembol olmuş Taksim’e çıkılmaması için her önlemi aldı. Bu önlemleri, halkın Taksim’e çıkması için alsaydı ve polisle, halkı karşı karşıya getirmeseydi, ortada bir sorun olmayacktı. Fakat organik biber gazlarıyla yapılan şiddetli engellemeler, daha büyük bir şiddete sebep oldu. İstanbul valisi açıklamasında’ orantılı güç kullandıklarını söylese de, Taksim’e çıkanları da marjinal gruplar olarak görse de, asıl gerçek, işçi sınıfının ve halkın demokratik taleplerinin kolaylıkla engellenebileceğinin gösterilmesiydi.
Ülkenin her yerinde ileri demokrasiye geçtiğimiz için, büyük sevinçler yaşanırken, İstanbul’un göbeğinde halk ezilmekten zor kurtuldu.
Irk siyasetinin prim yaptığı ve işçilerin, ezilenlerin, yoksulların bir arada değil, daha çok birbirine karşı kışkırtıldığı şu günlerde, asıl ezilenin, halk çoğunluğu olduğunu, ne zaman anlayacağız acaba.
1 Mayısta bile, halkın biraraya gelemediği, bu günü sadece piknik havasıyla kutladığı, üç kuruşa çalışan, sömürülen, birilerine trilyonlar kazandırılan bir dünyada, neye karşı olunacağını unutmuş bir düzenden, ne zaman kurtulacağız acaba.
Sırf birileri daha fazla kazansın diye, sırf sermayenin artıları daha çok artsın diye, sebebini bilmediğimiz çatışmaların içinden çıkıp da, özümüze ve kendimize ne zaman döneceğiz acaba?
1 Mayıs işçinin ve emekçinin bayramı iken, bu günde onların haklarını, sorunlarını tek kelime bile konuşamadan, ölümlerle, yaralanmalarla daha ne kadar meşgul olacağız? Halkı ve onların güvencesi olan polisi, daha ne kadar karşı karşıya getireceğiz birarada olmaları gereken günlerde?
Biz Anadolu’nun aydınları, ne kadar zaman sonra farkına varacağız, bu gidişatın varacağı yolların ardı sıra sıralananların...