YEŞİL VADİ
“Bizimkiler” ve “sizinkiler” ne kadar da masum iki kelimedir. Bazen dumanı üzerinde bir yemekte arzu endam eden yemeklik bir margarin, bazen de günlük bir gazetenin arka sayfasını süsleyen küçük çizgi dizinin adı oluverir. Hatta yönetici Sabri Bey ‘ i, Baykuş Cemil’i ,horozlu katili, tam tekmil kapıcı Buyurun Cafer’i ile dizilere adını vermiş olanı bile mevcuttur.
Bu malum sizin bizim ayrımı denince akla bir de Tosun Paşa filmi ile paylaşılamayan meşhur Yeşil Vadi gelir. Ezeli ve ebeli iki düşman aile Seferoğulları ile Tellioğullarının karşı karşıya geldiği, uğruna sayısız dalavere çevirdikleri ancak sonunda Yaver Bey ‘in kızını da Yeşil Vadi ‘yi de Mısır Hidiv ‘i Tosun Paşa ‘ya kaptırdıkları Yeşil Vadi unutulmazdır.
Mevzu bahis mekân her daim Yeşil Vadi olmaz elbet. Bu sefer öykü Sırbistan ‘ da aylık yayınlanan bir edebiyat dergisinin baş editörünün odasında cereyan eder. Dumanı üzerinde taze atanmış baş editör Teador ya da sadece annesinin ona seslendiği üzere Tea yine sıradan ve bir o kadar da can sıkıcı bir günü daha tecrübe etmektedir. Bir yandan yazı yazmaya çalışırken diğer yandan da kendi deyimiyle sözde eserlerinin yayınlanması için ısrar eden yazar bozuntularının telefonları ile uğraşmaktadır. Derken sekreteri odasına girip tuhaf bir adamın kendisiyle görüşmek istediğini haber verir. Adam bir elinde kocaman bavulu diğer elinde de evrak çantasıyla dikiliverir kapısına ve evrak çantasından 4 adet ciltli kitabı aniden çıkartıverir. Kitaplar “Unutulmuş Memleket Hikâyeleri” , ne üzerine olduğu dahi belli olmayan “Üzerine Sözler” gibi tuhaf başlıklar taşımaktadır. Üstelik adam kitap içeriklerinin baş editörün bizzat kendisine ait olduğunu iddia etmektedir. Adamı bir türlü başından atmayı beceremeyen editör sonunda bu garip adamın eski bir istihbarat polisi olduğunu, adının Luka olduğunu ve gençliğinden beri kendisinin peşinde olduğunu öğrenmiştir. Sakıncalı bir şey bulmak umudu ile adamcağız bir ömür editörün peşinde koşmuş, neredeyse ağzından her çıkan sözü yıllarca kaydetmiştir. Hatta peşinde dolanırken tanınmamak için bin bir kılığa girmiş, tesadüfen defalarca kez onun hayatını bile kurtarmıştır.
Gizli görevi icabı yakınlığı abartmış, editörün annesinin ona ulaşmayan mektuplarını biriktirmiş, editörün bulunduğu yerlerden çıkarken unuttuğu şapka ve şemsiyeleri peşinden toplamış, hatta editörün babasının arkadaşı bile olmuştur. Onun yıllarca biriktirdiği ne varsa ona teslim etmek üzere taşıdığı kocaman valizine doldurup getirmiştir. Editörün orada burada söylediklerini temize çekip 4 ciltlik seri bile oluşturmuştur.
Lakin adının Luka olduğunu söyleyen bu eski polis artık hastadır. Acilen ameliyat olması gerekmektedir. Üstelik ameliyat parası için de taksicilik yapmaktadır. Çünkü yazarın adli ifadelerde kullanılmak üzere alınan kayıtlarını kitapta toplamak hevesiyle gizlice dışarı çıkarıp devlet sırlarını açık etmekten, vaktiyle takip ediyorum diye yazarçizer takımıyla fazlaca oturup kalktığından mütevellit içkiye düşkünlüğünden ve bir de sakıncalı kitap bulundurmaktan suçlanıp işten atılmıştır.
İşte o an “sizinkiler” kelimesini kullanır Luka. Çünkü onun “bizimkiler” dediği komünistler yoktur artık. Her fırsatta bileğinin hakkıyla editörlük makamına geldiğini iddia eden Tea ‘ ya “bu iş için sadece 2 kitap yazmış olmak yeter miydi sizinkilere bir sor hele” deyiverir. Çünkü artık tepelerinde “doğa insanı bin yılda insanlaştırdı, komünizm ise elli yılda hayvanlaştırdı” diyen Tea ‘nınkiler vardır.
Yer ister Sırbistan, ister Yeşil Vadi olsun her yerde mutlaka ne ara bir saf oluşturduklarını bile anlayamamış bir takım sizinkiler ve bir takım bizimkiler adıyla sürekli yer değiştirenler vardır. Yine neresi olursa olsun ne Tellioğullarına ne de Seferoğullarına , ne Tea ‘ya ne de Luka ‘ya o yer yar olmayacaktır. Onlar kavga edip birbirlerini izleyedursun her daim ta Mısır ellerinden çıkıp gelecek ve duruma el koyacak bir Tosun Paşa bulunur. Oyuncular ve seyirciler değişmekle birlikte rol de perde de dünyanın her yerinde aynıdır.