Görüntülenen Sayı: 2136
2803 | Yayım Tarihi: 19 Mayıs 2012 Cumartesi
  • Ana Sayfa
  • Haberler
  •  Spor 
  • Köşe Yazarları
  • Bunları Biliyor musunuz?
  • Vefatlar
  • Güneşlik
  • Dost Siteler
  • Künye
  • İletişim
  • Son Sayı
Ana Sayfa » Köşe Yazıları » İSLAMDAĞ

İSLAMDAĞ

Mehmet Şeref KİBAR

Mehmet Şeref KİBAR

bilgi@gunesgazetesi.net
Facebook'ta Paylaş

  6 Mayıs Pazar günü 22. anma yıldönümü merasimini yaptığımız Halil Tatlıgül Hocaefendiyle irtibatlı dolayısıyla İslamdağ’ın kuruluşundan da bir nebze bahsetmemizin gerektiği inancındayım. 1960 yılında Kumru yolu ırmak havzasına indiriliyor. Önceden beris  yollar tepe sırtlarını takip ederek gidiyordu. Bu görenek 1960 yılında değiştirildi. Artık elle taş döşenen yollar yerine dozerlerle havzası açılan yollara: Irmaktan stabilize çakılı alınarak serilen yollarla bir zemin oluşturuluyor, bu zemin de ileride asfalt döşemeye müsait oluyordu. 1960 yılında Kumru yolu Kaymakam Necmettin Karaduman’ın kazma ile açtırdığı dere yolunun dozerlerle düzeltilerek, ırmak havzasını takip edip Kumru’ya ulaştırılmasıyla bir kuruş istimlak bedeli ödenmeden Kumru ilçesine ulaştırılmıştı. Yol şefi Eşref Bey, rahmetli babam Eşref Kibar’la tanışmış ve buraya şehir kurulmasına karar vermişlerdi. Yol şefi Eşref Bey, “ırmakların birleştiği havzalar sevilen coğrafyalardır. İlla buraya şehir kurulsun” diye babamı ikna etmişti. Köprü 200 metre yukarıya alınmış ve burada kurulacak kasabaya, ırmağın her iki tarafında cadde kazandırılmıştı. Yol bugünkü şekliyle buradan geçirilmiş, iki cadde ile bir köprü yeni kurulacak beldeye kazandırılmıştı. Bu İslamdağ Beldesi’nin kuruluş fikir babası yol şefi Eşref Bey’dir.

Beldenin kuruluşunda rahmetli babam Ali Eşref Kibar’a kısmet olmuştu. O tarihler çok tenha bir yer olan bu belde: 1960 yılına kadar (Serkeş Güvezi) sonradan (Dağ güvezi) ismini taşıyordu. Belde olma kararında Hoca Efendinin onayı vardı. İslamdağ ismini Hoca  Efendi çok beğenmişti. 1963 yılında iki yakanın köprüyle birleşmesiyle şehir fikri doğmuş ve ilk baştan en büyük desteği Bacanak köyü vermişti. Burada yeni binaların yapılması belde ismini de doğurmuştu. Hoca Efendinin o zamanki semt ismiyle Çatağa gelmesi herhalde 1966 yılında olmuştu. Mevcut cami yapılmış ve yanında küçük bir Kuran kursu yapılmasına karar verilmişti. Babam Israrla hoca arıyordu. Halbuki çevremizde bu işi yapacak hocalar vardı. Bunların yüzüne karşı babamın başka hoca araması beni biraz sıkıyordu. Çevredeki hocaları darıltırız diye kaygı duyuyordum. Rahmetli Ali Usta (Eser) hocaefendiden haberdarmış. Babama söylemiş, babamın kalbine bir sıcaklık girmiş olacak ki, illa getirin bir görelim demiş. 16 yaşında sarışın, 12 yaşında gibi gösteren bir çocuk.
 
Recep Ali Kargın, Çatağın ilk müdavimi. Çocukluk yıllarından beri bizim arkadaşımız bu sevimli çocuğu hemen evinin bir odasına almış, orada ilk Kuran kursunu açmış bir insan. Ben Recep Ali’yi Çatağın tapusu diye düşünürdüm. Yaz tatili yirmiden fazla  çocuk Recep Ali’nin evinin bir odasında ve sarışın sevimli bir çocuk da onları okutuyor. Benim ilk intibam böyle idi. Camiyi resmen ibadete açmaya hazırlanıyoruz. Henüz Cuma Namazı kılınmamış, icazeti alıyoruz. Babam, “Hoca Efendi  öne geç, bizi camiye götür” diyor. Bu küçük Halil öne geçiyor, tekbirlerle, dualarla cemaati camiye götürüyor. İçeri giriyor, güzel bir konuşma yapıyor. Babam çok mutlu, millet hayran, o güzel başlangıç milleti mutlu ediyor. Aranılan bulundu diye herkeste bir sevinç var. Artık babamın ağzından “benden sonra buralar nasıl olacak?” Lafı kalkıyor. Bu Halil Hoca gerçekten cami kürsüsünü dolduruyor. İnsanlar konuşmalarını tevatürle anlatıyorlar. Caminin önüne, yere gömülü gibi küçük bir Kuran Kursu yapılıyor. Arapça tedrisat başlıyor. Babam artık “ benden sonra ne olur” lafını ağzına almıyor ve her işin umurunu hocaefendiye devrediyor. Bizim aileden hocaefendiye en yakın insan rahmetli kardeşim Hulusi Yılmaz Kibar, hocaefendiyi çok seviyor, her işi ona danışıyor. Bir kaygısı da var. Bu çok yaşayacak bir insana benzemiyor diyerek üzüntüsünü yaşıyor. Kendisi 36 yaşında bir kalp sektesinden ölünce meğer kendi acısını yaşıyormuş diye düşünmüştük. Hoca Efendi de 40 yaşında 70 yaşın olgunluğu ile ahirete irtihal edince kardeşim Yılmaz’ın üzüntüsünü de tekrar yaşamıştık. Ben Hoca efendi’nin ölüm haberini İstanbul’da öğrendim. Fatsa’ya geldiğimde yer yerinden oynamıştı. Fatsa’da sokaklarda insan kalmamıştı. 4 -5 bin araç ve 30 bin cemaat Kumru asfaltına inmişti. Başını secdeye koymayan insanlar da oradaydı. 
Rahmetullahi Aleyh. ALLAH’IN RAHMETİ ÜZERİNE OLSUN.

Yalnızca aboneler yorum yazabilir.

Abone Bilgileri

Abone girişi yapınız
Abone Kodu:
Parola:
Şifrenizi almak için tıklayın

  • Hava Durumu
  • Arşiv


Kaynak: Meteoroloji Genel Müdürlüğü






 Güneş Gazetesi © 2005-2025 Her hakkı saklıdır.