AYRANIN KARASI
Eşimin zamanla söylediği bir sözle başlamak istiyorum. ‘Keşke cahil olsaydım!’ Yanlış okumadınız. Gerçekten bazen insan gazete, kitap okuduğuna pişman oluyor. Hele bir de üstüne lisans tahsilinizi hukuk üzerine yapmışsanız vay halinize. İnsanın içi kararıyor, ağlamaklı oluyor.
Gazetelerin 2. ve 3. sayfalarını okuyoruz. Aptalca yapılan soygunlar, cahilce işlenen cinayetler, salakça yapılan gasplar vs. Diyeceksiniz ki soygunun, cinayetin, gaspın akıllıcası zaten olmaz. Doğrudur. Kötü şeyin akıllıcası olmaz. Ama bazen de iyice salak bir şekilde yapılıyor. İnsanın bu suçu işleyenlere bir taraftan gülmek, diğer taraftan acımak hisleri kabarıyor. Sonra empati yapmaya çalışıyoruz. Ama olmuyor. Bu suçu işleyenler hayatlarında gazete okumamışlar. Kitabın ne olduğunu bilmiyorlar. İternete girmek, sinema veya tiyatroya gitmek, konferans izlemek gibi kültürü geliştirecek şeylerin varlığından zaten haberdar değil. O’nun dünyası, kafasında canlandırdığı ve kendisi gibi düşünenlerin ölçüsündeki şeyler. Belki bu kadarı fazla. Ancak son yıllarda çok şey bilmek ve özellikle hukuk bilmek de iyi değil.
Şimdi bu girişten sonra gelelim başlığa:
Ayranın karası olur mu?
Bal gibi oluyor.
Peki ama nasıl oluyor?
Dün akşam katıldığım bir toplantıda Balyoz davasını takip eden meslektaşlar da vardı. Konferans şeklinde değil ama laf arasında bir tespitten bahsetti. Biliyorsunuz bu davada 2007 yılında yapılan binada 2002 yılında geçen olaylardan bahsediliyor. Yani 2002 yılında çekilen bir film daha inşa edilmemiş bir binanın içinde çekilmiş gibi gösteriliyor. Diğer bir ifade ile zaman çelişkisi ayan beyan sırıtıyor. Şüpheliler oturup bu dosyalardaki suçlamaları incelemişler ve yukarda belirttiğimiz gibi 1200 adet zamanlama çelişkisi tespit etmişler.
Yine Salı günkü duruşmada eski genelkurmay başkanı Sayın İlker Başbuğ’un yüce divan talebine karşı verilen cevaba tepkisini görüyoruz. Benzer olayları alt alta sıralayınca da ayran neden kara (siyah) olmasın ki demek geliyor içimizden. Böyle devam ederse ayranın, yoğurdun karasını daha çok göreceğe benziyoruz.
Ayranın da, yoğurdun da anamızın sütü gibi ak olduğuna inananların ülkesi olmamız dileğiyle….
Eşimin zamanla söylediği bir sözle başlamak istiyorum. ‘Keşke cahil olsaydım!’ Yanlış okumadınız. Gerçekten bazen insan gazete, kitap okuduğuna pişman oluyor. Hele bir de üstüne lisans tahsilinizi hukuk üzerine yapmışsanız vay halinize. İnsanın içi kararıyor, ağlamaklı oluyor.
Gazetelerin 2. ve 3. sayfalarını okuyoruz. Aptalca yapılan soygunlar, cahilce işlenen cinayetler, salakça yapılan gasplar vs. Diyeceksiniz ki soygunun, cinayetin, gaspın akıllıcası zaten olmaz. Doğrudur. Kötü şeyin akıllıcası olmaz. Ama bazen de iyice salak bir şekilde yapılıyor. İnsanın bu suçu işleyenlere bir taraftan gülmek, diğer taraftan acımak hisleri kabarıyor. Sonra empati yapmaya çalışıyoruz. Ama olmuyor. Bu suçu işleyenler hayatlarında gazete okumamışlar. Kitabın ne olduğunu bilmiyorlar. İternete girmek, sinema veya tiyatroya gitmek, konferans izlemek gibi kültürü geliştirecek şeylerin varlığından zaten haberdar değil. O’nun dünyası, kafasında canlandırdığı ve kendisi gibi düşünenlerin ölçüsündeki şeyler. Belki bu kadarı fazla. Ancak son yıllarda çok şey bilmek ve özellikle hukuk bilmek de iyi değil.
Şimdi bu girişten sonra gelelim başlığa:
Ayranın karası olur mu?
Bal gibi oluyor.
Peki ama nasıl oluyor?
Dün akşam katıldığım bir toplantıda Balyoz davasını takip eden meslektaşlar da vardı. Konferans şeklinde değil ama laf arasında bir tespitten bahsetti. Biliyorsunuz bu davada 2007 yılında yapılan binada 2002 yılında geçen olaylardan bahsediliyor. Yani 2002 yılında çekilen bir film daha inşa edilmemiş bir binanın içinde çekilmiş gibi gösteriliyor. Diğer bir ifade ile zaman çelişkisi ayan beyan sırıtıyor. Şüpheliler oturup bu dosyalardaki suçlamaları incelemişler ve yukarda belirttiğimiz gibi 1200 adet zamanlama çelişkisi tespit etmişler.
Yine Salı günkü duruşmada eski genelkurmay başkanı Sayın İlker Başbuğ’un yüce divan talebine karşı verilen cevaba tepkisini görüyoruz. Benzer olayları alt alta sıralayınca da ayran neden kara (siyah) olmasın ki demek geliyor içimizden. Böyle devam ederse ayranın, yoğurdun karasını daha çok göreceğe benziyoruz.
Ayranın da, yoğurdun da anamızın sütü gibi ak olduğuna inananların ülkesi olmamız dileğiyle….