KÂTİP ARZUHALIM YAZ YÂRE BÖYLE
İşi gücü olmayan, belli bir yaştan sonra sıkıntıdan kendine iş arayan bir takım emekliler dışında da insanlar dertlerini anlatmak, mümkünse paylaşıp çözümü konusunda fikir almak için bir yerlere ve yine mümkünse ismi büyük birilerine yazmak isterler. O nedenle hali arz son derece önemli iştir. Öyle her benim diyen kâtip de arzuhalinizi yazamaz yâre, devlete bilemediniz önemli birilerine.
Lakin dert anlatmaya bazen sayfalarca dolusu yazı yetmezken, bazen de tek cümle, hatta tek kelime yeterli olur. Kime yazdığınız ise daha çok kimi kendinize yakın hissettiğinizle alakalıdır. Bu kişi vali de olabilir, Amerikan Başkanı da, Ayten teyze de, hatta Steve Jobs bile olabilir. Malum Steve Jobs yani bir nevi iletişimin ve teknolojinin devi olan adam amansız bir hastalık sonucu aramızdan yeni ayrıldı. İşte öğrenci milletinin insanları da büyük bir vefa örneği sergileyerek üniversitelerinin kafeteryasının camekânlarına arzuhallerini yazıvermişler ardından. Yazıların çoğu İngilizce ki adam okurken yabancılık çekmesin diye besbelli. Yazılarda onun ölümsüz işlerinden, asla unutulmayacağından, insanlığa ve teknolojiye hizmetlerinden bahsediledursun aralarında bir öğrenci termometrelerin hızla dibi bulduğu şu günlerde belki de en anlamlısını karalayıvermiş. Onca yazı arasında en manidarı bu yüzden “üşüyoruz Steve emmi üşüyoruz” yazısı olmuş.
Velhasıl insanoğlu sıkışınca sanki taze tabletlerde hiyerogliflerde az önce bulmuşçasına yazı yazıyor. Daha da sıkışınca büyük adama yazma gereği duyuyor. Velev ki o yazıyı yazan Türk Gençliği olmasın. Bizler Atatürk ‘ ün Gençliğe Hitabesi ‘ ne Gençlerin Atatürk ‘ e Cevabı olarak cevap yazmış bir nesiliz. Keza bizde cevap yazmak arzuhalden bile zor. Çünkü “cevap verme bakayım büyüklerine” öğretisi şöyle bir kenarda dursun zaten ortada cevap verecek o kadar az metin var ki. Örneğin Atatürk ‘ ün bir tane Nutuk ‘ u var. 10. Yıl Marşı’ndan sonra yazılmış doğru düzgün resmi bir marşımız bile yokken vur Ey Türk Gençliği arzuhalin gözüne derken bir düşünün siz hele bugün Atamıza arzuhal yazsak acaba nasıl olurdu diye.
Sahi ne diyecektik ki, Cumhuriyetin 88.yılını resmi olarak kutlayamadığımızı, devletin de bunca şehidin depremzedenin olduğu yerde bizim şirazeden çıkıp dokuz sekizlik oynarız falan belki kaygısıyla olsa gerek törenleri resmi olarak iptal ettiğini mi? Yine üzüntüden olsa gerek devlet büyüklerimizin büyük kısmının aynı günün gecesini iki ayrı düğünde geçirdiğini mi, yoksa gelin ile damadın salona giriş parçasının muhtemelen Makber olduğunu mu? Gerekirse şehit veren, deprem olduğunda ağır kayıplara direnen bir milletin parasıyla oldukları yerde oturan Hadise ‘ yi televizyonda dünya yansa bir kalbur samanı yanmazmışçasına balıkçıdan, Serdar Ortaç ‘ ı tüm boş vermişliğiyle atari salonundan çıkarken gördüğümüzü mü? Yoksa İzzet Yıldızhan ile Survivor fatihi Nihat Doğan ‘ ın farklı Cumhuriyet Bayramı kutlama etkinliklerini mi anlatsaydık? Velhasıl içinde bulunduğumuz üzüntülü günler dolayısıyla bizler sırf üzüntüden ne halt edeceğimizi bilemedik mi deseydik? Bunları yazmışken de sonuna Şener Şen ‘ li İlyas Salman’ lı meşhur Banker Bilo filmindeki gibi “yaptım evet yaptım ama sor bir hele niye yaptım” diye mi yazsaydık?
Nitekim bizim gönlümüz elvermeyecek. Kul olduğumuz kalem tutan ellere, şeker ezdiğimiz tatlı dillere sahip kâtip, bizim elimiz varmadı yazamadık bari sen yaz arzuhalimizi dersin böyleyken böyle. Altına da artık cevap bile vermeye yüzü tutamayacak genç nesilden de alıntı yaparsın artık “üşüyoruz Atam üşüyoruz” diye.