ÇOK ÇOK BÜYÜK GEÇMİŞLER OLSUN
ÇOK ÇOK BÜYÜK GEÇMİŞLER OLSUN
Veya çok başınız sağolsun!! Çok çok sabırlar diliyorum. Bu lafları en son naklen deprem yayını yapan televizyonların spikerleri kullanıyor. Bu klişe laflar bana çok itici geliyor.
Fi tarihinde benzeri bir olay aynı bölgede benim başıma geldi. Oltu’da olan bir depremde İran’a yük götüren kamyonum seyir halindeyken deprem oldu. Ve kamyonumun üzerine beş tonluk kaya düştü. Gece hemen Oltu’ya gittim. Sabah kamyonumu bir rampada, kasasında on beş ton yük motorunun üzerinde de beş tonluk kaya parçasının altında, yolun ortasında öylece dururken buldum. Gelip geçen araçlar benim kamyonun sağından solundan zor bela geçiyorlar. Radyolar ve televizyon ( tek kanal ) bangır bangır depremi anlatıyor. Şu kadar battaniye, şu kadar çadır gitti diye yayın yapıyor.
Zamanın Erzurum Valisi, gazete ve radyo yayınlarında yaraları sarmaya çalıştıklarını söylüyor. Benim olmadığım zamanda iki defa kamyonun yanına geliyor ve incelemeler yapıyor. Sevsinler incelemesini! Bu kamyonun üzerinde on beş ton yük, kaportada beş ton kaya var. Bu arabaya ne yapıp yoldan kaldırmak lazım onun cevabı yok. Sorsan adam dünyayı düzeltiyor.
YARDIM ARAÇLARI
O gün akşama kadar önünde afet flaması takılmış onlarca araç yanımızdan geçip gitti. Allah için, bir i durup “ ne yapıyor sunuz? “ Diye sormadı. O günlerde şimdiki gibi telefon falan hak getire. Dağın başında buz gibi bir yerde kalakaldık.
Akşamüstü bir de baktım Jeton Osman ( Ertoy) ile rahmetli Seyit Ali ( Yalçın) İran’dan boş olarak Fatsa’ya dönüyorlar. Babamı görsem o kadar sevinmezdim. “Bana yardım edin. Beni burada bırakıp, gitmeyin” dedim. Sonra Osman benim arabayı, arabasına yükleyipfatsa’ya götürecek, Seyit Ali de yükü İran’a götürecek şekilde anlaştık. Ama bu işi nasıl becereceğiz, onu hiç birimiz bilmiyoruz. Fazla da dert etmedik. Oltu’ya gidip bir otelde yattık. Artçı sarsıntılar devam ediyor ama o kadar yorgunuz ki, kimsenin umuruna gelmiyor.
SABAH OLDU.
Kalktım, otelden çıktım. Bir de baktım otelin önünde bir iş makinesi var. Görevliye durumu kısaca anlattım, yardım istedim. Adamın benim kamyonumun yük altında yolun ortasında kalması hiç umurunda değil. Adamlar araçların önüne afet flaması takmış, yalandan sağa sola koşturuyorlar. Yalnız bana “ileride karayolları istasyonu var git oraya yardım iste “ dedi.
KARA YOLLARINA GİTTİM
Karayolları müdürünün odasına girdim. Büyükçe bir masanın arkasında kır saçlı bir adam oturuyor. Durumu kısaca özetledim. Biliyorum dedi!! Öyleyse yardım et dedim. Bana, “arabanın üzerindeki yükü kaldıracak vinç yok” dedi. Bul dedim, bulamam!! dedi. Ben de masasının üzerinde duran telefonu işaret ederek “ bu telefonla Ankara ile görüşme yapılır mı? dedim. “Yapılır “ dedi. Ben de kendisine “ bana yardımcı ol, başbakan Turgut Özal ile görüşeceğim” dedim. ( Palavradan kim ölmüş.) Adam tırsıdı. Beni önemli bir adam sandı. Bana döndü ve “ sizi bilmem ne alay komutanı ile görüştüreyim” dedi. Ben de “olur” dedim. Adam alay komutanına telefon etti. Komutan “ gelsin” dedi ama bana da sıkı sıkı tembih etti. “ Bu adam biraz delidir. Aslında albay olması lazım, dikkatli konuş, yoksa işin olmaz” dedi. Kimin umurunda!!!
ALAY KOMUTANINA GİTTİM
Beni bahçede karşıladı. tipine baktım biraz püsür bir adama benziyor. Hemen esas duruşa geçtim, durumu özetledim. Bana “ benim vinç ancak 500 kilo kaldırır. Senin arabanın üzerindeki paketler kaç kiloluk?” dedi. Ben de “ 250 kilo “dedim. ( Yalandan kim ölmüş. Arabanın üzerindeki paketler 2500 kilo.) Hemen vinçin şoförünü çağırdı, bir ast subay görevlendirdi. “ Eğer yükler 250 kilodan fazlaysa yükleme yapmayın” dedi. Sonra ilave etti “ o bölgede topraktan sökülecek 500 tane demir direk var. Önce onları sökün” emrini verdi.
BU YÜZBAŞI HERHALDE GÜRCİSTAN HARP OKULU MEZUNU
Böyle durumlarda Gürcülerin pek acelesi olmaz. “ Ahla davliyat memse sakmes davamtaury” derler. Manası: Şimdi iki kadeh atalım sonra işe bakarız.
Yahu benim kamyon taş altında yanından araçlar zor geçiyor. Hemen işe başlasak iki saatte biter. Ama adamın 1955 yılında oraya dikilmiş kazıkları sökmek o anda aklına geldi!!! Kazıkları söktük ama karanlık bastı. İçimde binbir türlü vesvese var. Astsubay arabanın üzerindeki 2500 kiloluk paketleri görünce ne diyecek?
AKŞAM KARANLIĞINDA
KAMYONUN BAŞINA GELDİK.
Astsubay bir baktı, karanlıkta önce anlayamadı. Sonra inceledi “ bunlar ağır, vinç kaldıramaz” dedi. Haklı da! Vinç öyle hışır ki, ikinci dünya savaşından kalma hurda. Biz hep beraber “ anan yahşi, baban yahşi komutanım” dedik. Delikanlı adammış, bizi kırmadı, işe başladı. Başladı ama o 2500 kiloluk paketleri kaldırınca yük sağa sola vinçle beraber yalpalıyor, biz yükün altına girip, yükü elle alttan dengeliyoruz. Bi kıyamet 14 paketi Osman’ın tarifi ile astsubay kamyona yükledi. Son pakete gelince o iyice ağır. Osman, astsubay’a “bırak bunu ben yükleyeceğim” dedi. Ben “ Osman gardaşım etme, bir sakatlık olur. Bırak komutan yüklesin” dediysem de Osman “ olmaz” dedi. O sırada astsubay “ Gelsin, yüklesin. Ben de bu vinci hayatımda ilk defa kullandım” demez mi! O buz gibi havada donduk kaldık!! O 2500 kiloluk paketlerin altında iki saat boyunca çalıştık. Neyse! Jeton osman vincin üzerine çıktı. En ağır paketi 30 saniyede arabanın en üstüne koydu. Ben Osman’a kızdım. “ Madem yüklemeyi biliyordun, neden baştan yüklemedin” dedim. O da bana “ Ben de hayatımda ilk defa vinç kullandım” demez mi! Meğer Osman o karanlıkta komutan vinç kullanırken ona bakarak kullanmayı öğrenmiş.
YÜK DEVRETME BİTTİ.
Seyit Ali kamyonu ileri aldı. Kurtarıcıyı da ileri alıp, benim arabayı çekecek şekilde bağladık. Osman minübüsü ileri aldı. Garip bir sessizlik oldu. hava ısınır gibi ve o anda kayalardan bir uğultu geldi. Büyük bir deprem daha oldu. Gecenin karanlığında tepeden kocaman kayalar düşmeye başladı. Hepimiz bağıra çağıra kamyonların altına tam siper yattık. Bolaman, Yalıköy arası yolu düşünün. Tepeden futbol topu büyüklüğünde düşen kayalar insana gelse ne yapar? Bizi orada Allah korudu. Altına girdiğimiz benim kamyona gelince, ilk depremde üzerine gelen taşlardan hışırlamıştı ikinci defa da taşların altında kalınca hep hışırladı.
DEPREMDE ZARAR GÖRENLERİN
YARALARI SARILACAK
Radyolar ve televizyon devamlı böyle anons yapıyor. Biz de orada kazaya uğradığımızın tespitini yaptırıp evrakların birini sigortaya diğerini tabii afetlere gönderdik. Bir ay sonra cevaplar geldi: Depremde hasar gören araçlar sigorta kapsamı dışındadır. Tabii afetlerden cevap geldi. ” Böyle bir hasar ödeme ödeneği yoktur.” Devlet böylece yaralarımı sarmış oldu. Sonra “mala gesin, cana gelmesin. ÇOK ÇOK GEÇMİŞLER OLSUN” dediler. Böylece konu kapandı.
DEPREM’DE YARDIM YARIŞI
Birde deprem olduğu zaman insanların yardım yarışına gitmesi!! İhtiyaç sahibine yardım etmek için illa deprem mi olması lazım!! Barışın kardeşliğin hatırlanması için illa deprem mi olsun!! Allah dünyada deliyi akıllıya, fukarayı zengine emanet etmiştir. İslamın farzlarından biri zekattır. Kazandığının kırkta birini fakirlerle paylaşacaksın. Bu depremin değil Allah’ın emridir. Bu normal zamanda farz namazı kılmayıp Ramazanda sünnet olan teravih namazını kılmak için camiyi tıkabasa doldurmaya benzer.
Belki bazıları ben çalıştım kazandım niye vereyim diyecektir. Ama hamal Haşim’de ömrünce hammallık yaptı o neden kazanamadı. Öyleyse Allah’ın size cömertce verdiği malın paranın kırkta birini ihtiyaç sahibiyle normal zamanda da göğsümüzü gere gere paylaşalım, deprem olmasını beklemeyelim.