MUHTEMEL BİR KRİZ
İtalya’da doların 160 ların üzerine çıkması Avrupayı ürkütmüş. Yunanistan’dan sonra küçük bazı Avrupa Birliği Devletlerinin de durumlarının kötüye gitmesi ve şimdi de İtalya’nın kriz alametleri göstermesi elbetteki Avrupa Birliği’nde bir tedirginlik yaratmış. İtalya dünyada ön sıralarda sayılan büyük bir ekonomi. Durumu sarsılırsa bu Yunanistan’ın durumdan kat kat kötü olur. Bunun Türkiye’ye bile bir derece etkisi olabilir. Çok önemli bir konuda Amerika’nın “emeklilerin maaşını ödeyemeyebilir” demesidir. Gaibi Allah cc. bilir. Amerika’nın inişe geçtiği senelerdir. Sayın Obama çok büyük çapta dolar temin ederek bunu önleyebildi. Beyaz saray çok israfçı bir sistemin üzerine oturtulmuş, 48 tane Amerika’nın eyalet devletleri bu korkunç gideri taşımaktan ihtimal ki bıkmışlar. Çin dünya piyasalarına girene kadar dev Amerikan firmaları tüm dünyayı insiharı altına alıp dev kazançlar sağlayarak bu durumu götürebiliyordu. Çin’in dünya piyasalarına çok ucuza mal ettiği mamülleri satarak: Bir derece daha vasıfsız da olsa çok ucuza mal satması, Amerikan firmalarını zora soktu.
İşçiliğin Çin’de çok ucuz olması da dünya firmalarını Çin’de üretim yapma yoluna sevketti. Çin bu arada teknolojiyi de ilerletiyor. Bunun en büyük zararı Amerikaya dokunuyor. İhtimal ki, zaman içinde Çin Amerika’yı iflasa sürükleyecek. Gidişat bu yolda ilerliyor. Amerika yaklaşmakta olan ikinci krizi atlatsa da peşinden gelecek üçüncü krizi atlatamayacağı aşikar. Rahmetli Özal, Amerika bir otuz sene daha gider diyordu. Büyük bir alimin bir konuşmasını dinledim, meğer bu söz ona aitmiş. “Amerika, Rusya gibi bir gecede yıkılmaz, borca batarak zaman içinde yıkılır. Belki bir otuz sene daha gider buyurmuştu. Şimdi o günlere yaklaşıyoruz: Bunları niye yazıyorum:
Başarılı bir seçimden çıktık. Bu arada bazı seçim vaadleri de yapıldı. Şimdi hemen bunları yapmaya koyulduk. Bize göre biraz aceleciyiz. İlk önce geleceği beklenen krize karşı tedbir almamız, her halde çok daha yararlı olur. Seçimde ne de olsa bir derece masraflar da oldu. En iyisi seçim vaadlerini hafif bir başlangıç yapıp zamana bırakalım, muhtemel krizi daha güçlü bir ekonomiyle karşılayalım. Özellikle borçları azaltalım. Seçim vaadlerimizin en önemlisi Ordu-Giresun havaalanıydı. Buna bir başlangıç yapılır. Çevreye kayalarla bir istinat yapıldı mı, müteahhit firma su ile kumu ortadaki gölete basar, kum dibe oturur, su da tekrar denize döner. Ortayı bu sekilde kumla doldurursa maliyette azalır. Samsun limanı’nda belki de 2 tane havaalanı yapacak kadar saha bu sekilde dolduruldu. Dere yolunun acelesi yok. Bunun benzeri bazı yatırımlar gelecek seçim yapılıncaya kadar ertelenir. Diğer ufak tefek yatırımları da özel teşebbüs yapmalı, devlette gümrük muafiyeti felan tanır. İllaki borçları azaltalım. Bu çok önemli. Ölü yatırımlar devletin sırtına külfet yüklüyor. Bütçeye yük getiriyor. Kültür Sarayı güzel amma belediye aksatmadan borçları ödeyebilirse. Ödeyemezse: Keşke yapılmasaydı. Tüyü bitmemiş yetimin parası bu: Belediye mülkünü satmalı, parayı ödemeli, yahutta yirmi sene sonra yapılsaydı da parası da ödenseydi. Devletin parasını batırmak en büyük vebal.
Rahmetli Özal geleceğe ait Hadisi Şerifleri ve büyüklerin sözlerini takip eden bir insandı. Amerika bir otuz sene daha gider, ben Amerika’yı bırakıpta niçin Almanya’nın yanına gideyim diyordu. Bediüzzaman da: Avrupa’dan bir devlet müslüman olur, bütün Avruya’yı müslüman eder, muhtemelen Almanya diyordu. Biz bundan şunu anlıyoruz, Allah’ın cc. vaad ettiği günler gelmiş, islam dünyaya yayılacak. Türkiye Almanya’dan sonra dünyanın ikinci büyük devleti olacak. Biz buna bütün kalbimizle inanıyoruz. İnşaallah Allah cc. o günleri bize de göstersin. Türkiye borçları azaltma yoluna yönelmeli. Büyük devlet olmak için yapılacak en güzel hazırlık bu. Büyük alimlerin öğütü de tutulursa bu iş kolaylaşır. PKK belası da akılcı bir yöntemle bitecek diye inancım var...