GİTMEK Mİ ZOR KALMAK MI?
KRALİÇE FANİZANIN HAZİNESİ
Bazı anlar vardır ki hiç bitmesin istersiniz, bir de başka anlar vardır hiç gelmesin dersiniz.İşte ben, tam o iki anın ortasında bir yerde, çaresizce bekliyorum.Ekim 6 itibariyle maalesef eşim ve kızımla ayrı düşeceğiz.Eşim öğretmenlik vazifesi için Rize-Ardeşen’e gidecek, ben ise bu soğuk duvarlı evde, bir başıma kalacağım.
Aslında 50 gündür Elvin’im sayesinde evdeki ses iki kat artmıştı, çoğu geceyi ise sayesinde uykusuz geçirmiştim ama çokta alışmıştım be! Artık hayata sıkı sıkı tutunmak için bir değil iki sebebim olmuştu.Hele eşim, ondan üç yıllık evliliğimizde bir an bile ayrılmamıştık.Şimdi bu koca gurbeti, nasıl paylaşacaktık.Dostlarım, ailem diyor ki; -Bir yıl ne olacak, göz açıp kapayıncaya kadar geçer zaman.Bence bu, kimin gözü olduğu ile ilintili bir durum.Bu gözlerin sahibi eğer ben isem ki bu benim, benim için zaman artık eskisi gibi değil, bir kağnı hızıyla ilerleyecek.Mesela kızım anbean büyüyecek ve her dakika değişecek, ben ise altı saatlik uzaklıkta olacağım.Eşim televizyonda Ezel’i izleyecek ben ise kanepemde, dalıp gideceğim buradan başka diyarlara.
Beni ve Sevgili Eşimi zor bir sınav bekliyor. Sınavın adı; -Gitmek mi zor, kalmak mı?:
BİR TEKMEDE NE DEĞİŞİR?
Sene 1999, yazdan kalma bir bahar yaşıyoruz Fatsa’da.Fenerbahçe, Samsun’a geliyor.Dokuzda dokuz yapmış takım.Öyle bir halde ki Sarı Kanaryalar, El Nino gibi önünde ne varsa yıkıp geçiyor.Öyle bir top oynatıyor ki Löw, 103 gollü sezondan bile daha keyifli taraftar.
Sağolsun Dayım benle, kuzenim Esat’ı kırmıyor ve bizide götürüyor Sarı-Lacileri izlemeye. Varıyoruz Samsun’a ama bilet bulabilmek ne mümkün, bizim taraftan.Mecbur Samsunluların arasından,maraton bölümünden alıyoruz bileti.Dayım, Esat’la benim ne kadar fanatik olduğunu bildiği için, tam ortamıza oturuyor.Eğer gol mol atarsak bizi çekiştirip,oturtacak ki bir gol için,bir kamyon dayak yemeyelim.Ve maç başlıyor.Daha iki dakika geçiyor,geçmiyor Moldovan ağları havalandırıyor.Tabi dayım bizi pantolonlarımızdan yakalıyor da, yırtıyoruz dayaktan.Sahada öyle bir top oynuyoruz ki inanın Samsunlu oyuncuların nefesleri kesiliyor, ta ki dakikalar 27’yi gösterene kadar.Metin Diyadin, Samsunlu Vural’ı biri bacak arası olmak üzere iki defa çalımlıyor.Sonra tamda birkaç metre önümüzde Metin Diyadin’e bir top geliyor havadan.Metin’in gözü topta,bacağı ise havada topu alabilmek için.Sonra birden ben Vural’a dikkat kesilmiştim.Kızdırılmış Ardahan boğası gibi Metin’e doğru koşmaya başladı.Dayıma dönüp; -Dayı bu adamın gelişi geliş değil! dedim.Ve maalesef korktuğum başıma geldi Vural denilen insanlıktan nasibini almamış adam, Metin’in havadaki ayağını uçan tekmesi ile kırdı.Metin öyle bir bağırdı ki tarifi imkansız.Sonra acıyla –Gitti ekmek param,gitti ekmek param! diye bağıra bağıra ağladı koskoca adam.Ali Uluyol o pozisyonda bırakın kırmızı kartı,faulü maçı bile durdurmamıştı, sakatlıktan ötürü.Ben ise ağlıyordum koca yürekli bir adamın,hüzün dolu vedasına.Sadece ben değil takımda bitmişti o andan sonra.biz orada 2 puanı değil onlarca yılı bırakmıştık.
Kimse demesin ki bir tekmeyle ne değişir.Bir tekmeyle bir topçu ekmeğinden olur.Bir takım en önemli oyuncusundan olur.Bir kulüp geleceğinden olur.Bir stajyer gider, Almanya’ya hoca olur!: