Görüntülenen Sayı: 2054
2811 | Yayım Tarihi: 1 Ekim 2010 Cuma
  • Ana Sayfa
  • Haberler
  •  Spor 
  • Köşe Yazarları
  • Bunları Biliyor musunuz?
  • Vefatlar
  • Güneşlik
  • Dost Siteler
  • Künye
  • İletişim
  • Son Sayı
Ana Sayfa » Köşe Yazıları » KONUŞUYORUZ AMA NECE KONUŞUYORUZ?

KONUŞUYORUZ AMA NECE KONUŞUYORUZ?


Facebook'ta Paylaş

İnsanı diğer canlılardan ayıran en önemli özelliklerinden biri konuşmadır. Bu; insana verilen büyük bir lütuftur.
Ünlü filozof Hamann; “Konuş ki seni görebileyim.” demiş… Bir başkası da “İnsan; dilinin altında saklıdır.” ifadesini kullanmış…
Ya da şu cümleye ne dersiniz? “Düşünce, ses, söz; eşittir insan”
Bütün bunları bir araya topladığınızda anlarsınız ki; insanı uygarlıkla tanıştıran en önemli unsur dil ve konuşmadır.
Bana sorarsanız doğru ve düzgün konuşan toplumlarda “şiddet” diye bir sorundan söz edilemez.
O nedenle de konuşulmalıdır. Ama doğru ve düzgün konuşulmalıdır.
Konuşma sesle başlıyor. Söze dönüşüyor ve konuşma halini alıyor. İnsan sesi sanıldığından çok daha etkilidir.
Doğduğumuzda sesimizde hiçbir sorun olmadan dünyaya geliyoruz. Fakat daha sonra çeşitli çevre faktörleri, zararlı alışkanlıklar ve psikolojik etkiler sesimizin kalite düzeyinde ciddi aşınmalar meydana getiriyor.
Güzel bir ses duyduğumuzda da “Benim sesim neden bu kadar iyi değil?” diye hayıflanmaya başlıyoruz. Hayat maratonunda kaybettiğimiz ses kalitesinin bozulma halini bir anda fark ediyoruz.
Sonra bu durumu kabullenerek hayatımızı sürdürüyoruz. Oysa sesimizi daha iyiye çıkarabilmek mümkün…
Yani başta diyafram olmak üzere sesimizin dışarıya çıkarılmasında yararlı olan organlarımızı çalıştırarak, eskisinden daha güzel bir ses tonuna veya rengine ulaşabiliriz.
Konuşmanın ana malzemesi ses olduğuna göre demek ki; işe önce oradan başlamak gerekiyor.
Gelelim konuşmaya… Ses problemini çözdükten sonra Türkçemizin çok değerli terimlerini doğru kullanmanın yollarını bulmamız gerekecek. Telefonda, toplum karşısında veya ilk kez tanıştığımız biriyle nasıl konuşuyoruz? Vurgu, tonlama ve ezgiyi ne kadar yerinde kullanıyoruz? Akıcı, etkileyici ve anlaşılır olabilmek adına neler yapıyoruz?
Kelimeleri doğru telaffuz etme konusunda ne kadar dikkatliyiz?
Mesela “Meraba” mı demeliyiz, yoksa “Merhaba” mı? “Koleksiyon” mu demeliyiz, “Kolleksiyon” mu? Ya da “Metoroloji” mi, “Meteoroloji” mi? “Rakip” mi, “Raakip” mi?
Elbette örnekleri çoğaltmak mümkün… Demem o ki; doğru kullandığımızı zannettiğimiz birçok terim aslında ağzımızdan yanlış çıkıyor. Kimimiz ısrarla bu yanlışlarda inat ediyor, bazılarımız da hiçbir şeyin farkında olmadan yoluna devam ediyor.
Oysa bu insanlar toplum önündeki mevkilere gelebiliyorlar. Siyasetçi, öğretmen, doktor, avukat, mühendis, iş adamı, sivil toplum önderi vs… Aralarında sunucu olanlar bile çıkabiliyor.
Hangi alana bakarsanız bakın; sözlü kavgaların büyük bir bölümü yanlış kelime, yanlış ifade, yanlış vurgu veya yanlış tonlamalardan çıkıyor. Bir cümle içinde öne çıkarmak istediğimiz bir kelimede vurgu yapmayı bilmiyoruz. O kelimeye vurgu yapılmazsa, cümlenin anlamı bir anda başka anlamlara kayabilmektedir.
Düzgün, anlaşılır ve akıcı konuşamayanlar dinleyenleri kendisinden çabuk bıktırır. Zira kötü bir konuşma, dinleyenler açısından bir eziyettir. Bir anda olup bitmesi gereken bir şeydir.
Kimsenin, kimseye eziyet etme hakkı olmadığına göre, hiç olmazsa başkalarına saygı göstermek adına etkili konuşmanın yollarını öğrenmemiz ve uygulamamız gerekmektedir.
Ne dediğimiz elbette önemlidir. Ama nasıl konuştuğumuz, kişiliğimizi ve etki gücümüzü belirler.
Özellikle de kulak tırmalayan ve itici gelen hatalı telaffuzlardan hızla uzaklaşmalıyız.
Mesela “Sürpriz” e “Süpriz” demeyerek işe başlayabiliriz. HOŞÇAKALIN

Yalnızca aboneler yorum yazabilir.

Abone Bilgileri

Abone girişi yapınız
Abone Kodu:
Parola:
Şifrenizi almak için tıklayın

  • Hava Durumu
  • Arşiv


Kaynak: Meteoroloji Genel Müdürlüğü






 Güneş Gazetesi © 2005-2025 Her hakkı saklıdır.