Kadının Adı Var (8 Mart Emekçi Kadınlar Günü)
Bu yazımı bundan 5 ay 21 gün önce aramızdan ayrılan on evlat yetiştiren annemiz (kadın ana) Meliha Güley’e ithaf (sunma) ediyorum.
“Atatürk’e Göre Kadın”
Ey kahraman Türk kadını, sen omuzlar üzerinde göklere yükselmeye layıksın.
Anaların bugünkü evlatlarına vereceği terbiye eski devirlerdeki gibi basit değildir. Bugünün anaları için gerekli vasıfları taşıyan evlat yetiştirmek, evlatlarını bugünkü hayat için faal bir uzuv haline getirmek pek çok yüksek vasıflar taşımalarına bağlıdır. Binaenaleyh kadınlarımız, hatta erkeklerimizden daha çok münevver, daha çok feyizli, daha fazla bilgili olmaya mecburdurlar. Eğer hakikaten milletin anası olmak istiyorlarsa, böyle olmalıdırlar.
Bir cemiyet, bir millet kadın ve erkek denilen iki cins insandan mürekkeptir. Kabil midir ki, bir kütlenin bir parçasını terakki ettirelim. (ilerlemek) Diğerini ihmal edelim de kitlenin bütünlüğü ilerleyebilsin? Mümkün müdür ki, bir cismin yarısı toprağa zincirlerle bağlı kaldıkça öteki kısmı göklere yükselebilsin?
Dünyada hiçbir milletin kadını, “Ben Anadolu kadınından daha fazla çalıştım, milletimi kurtuluşa ve zafere götürmekte Anadolu kadını kadar hümmet (Çalışma, emek) gösterdim” diyemez.
Kadınlarımız haddizatında içtimai hayatta erkeklerimizle her vakit yanyana yaşadılar. Bugün değil, eskiden beri, uzun zamandan beri kadınlarımız erkeklerle başbaşa mücadele hayatında, ziraat hayatında, maişet (geçim) hayatında erkeklerden yarım adım geri kalmayarak yürüdüler.
Belki erkeklerimiz memleketi istila eden düşmana karşı süngüleriyle göğüs germekle düşman karşısında eğilmediler. Fakat erkeklerimizin teşkil ettiği ordunun hayat menbalarını kadınlarımız işletmiştir. Memleketin var oluş sebeplerini hazırlayan kadınlarımız olmuştur ve kadınlarımız olmaktadır.
Kimse inkar edemez ki, bu harpte ve ondan evvelki harplerde milletin hayat kabiliyetini tutan hep kadınlarımızdır.
Çift süren, tarlayı eken, ormandan odun ve keresteyi getiren, mahsülleri pazara götürerek paraya çeviren, aile ocaklarının dumanını tüttüren, bütün bayanlarla beraber sırtıyla, kağnısıyla, kucağındaki yavrusuyla, yağmur demeyip, kış demeyip, sıcak demeyip cephenin mühimmatını (cephane) taşıyan hep onlar. Hep o ulvi (yüce), o fedakar, o ilahi Anadolu kadınları olmuştur.
Binaenaleyh (bundan dolayı), hepimiz bu büyük ruhlu, büyük duygulu kadınlarımızı şükran ve minnetle ebediyen taziz (sevgi ile anma) ve takdis (kutsal sayma) edelim.(21.03.1923)
Türk kadını dünyanın en münevver, en faziletkar (iyiliğini istemek) ve en ağır kadını olmalıdır. Türk kadınının vazifesi, Türk zihniyetle, gücüyle, azmiyle muhafaza ve savunmaya elverişli nesiller yetiştirmektir. Milletin menbası (kaynağı) içtimai hayatın esası olan kadın, ancak faziletkar (iyilik sever) olursa vazifesini ifa edebilir. Herhalde kadın çok yüksek olmalıdır. Burada Tevfik merhumun cümlece malum olan bir sözünü hatırlatırım: “Elbet sefil olursa kadın, alçalır beşer” (1925)
Bir cemiyet, aynı gayeye bütün kadınları ve erkekleriyle beraber yürümezse, ilerlemesine teknik olarak imkan ve ilmi olarak ihtimal yoktur.
Kadın anadır. Çocuğun dili anasının dilidir. Ana dili deniyor, baba dili denmiyor.
Milli duygu ile dil arasındaki bağ, çok kuvvetlidir. Dilin milli ve zengin olması, milli duyguların gelişmesinde başlıca etkendir. Ülkesini, bağımsızlığını korumasını bilen Türk Milleti, dilini de yabancı diller boyunduruğundan kurtarmalıdır.
Bu hadiseye dikkatimizi bilhassa çevirmemizin sebebi, dini siyaset ve herhangi bir tahrike vasıta kılmaya asla müsamaha (hoşgörü) etmeyeceğimizin bir daha anlaşılmasıdır. Meselenin mahiyeti esasen din değil dildir. Kat’i olarak bilinmelidir ki, Türk Milletinin milli dili ve milli benliği bütün hayatında hakim ve esas olacaktır.
(7.2.1933) Örnek bir kadın kahramanımız: Nene Hatun
(1857-1955) Türk Rus Savaşı sırasında Erzurum şehrinin savunmasına katılmış, Aziziye Tabyası’nda diğer kadın ve erkeklerle beraber kahramanca çarpışmıştır. Son zamanlara kadar bu şanlı savunmanın hayattaki tek şahidi olarak yaşamıştır. 1955 yılında da “yılın annesi” seçilmiştir.
Türkiye’de o yıldan başlamak üzere “Anneler günü” kutlanır. İlk kutlanan ülke ABD’dir. 1910 yılında kutlanmaya başlamıştır.