KARADENİZ BÖLGESİNE EKONOMİK KRİZ GİRDİ
KARADENİZ BÖLGESİNE EKONOMİK KRİZ GİRDİ
Bankalar ve bankamatikler bayram havası içerisinde, insanlarımız uzun kuyruklar oluşturarak para çekmek için sıra beklemekte. Sırasını savanlar gönül rahatlığı içinde borçlanmanın sevinci ile borcunun ödenmesinin yolunu tutmaktadır. Aynı duygu ve istek esnafımızın mağazalarında da yaşanmaktadır.
Ne yapsın vatandaşımız, gelirden çok gideri olanlar mevcut yollara başvurmak zorundadır. Teknoloji hızla gelişmekte, bu gelişime ayak uydurmaya kalkanlar sıkıntı çekmektedir. Hele yeni yetişen nesilin, çağın yenilikleri ile yaşamlarını sürdürmeleri doğal haklarıdır. İmkanı olmayan aile bireyleri ne yapsın? Onlar da imkanlarını zorlayarak çocuklarına çağın gereklerini yerine getirmeye mecbur kılınıyorlar. İlkokul çağından, orta öğretim çağında olanlar telefonsuz olamıyorlar. İlkokul öğrencisinin ders kitapları ile ilgilenmesi gerekirken kontör harcamalarına girmesi aile bireylerine küçük yaşta masraf kapılarını aralar duruma sokması demektir. İlkokul çağında aile ekonomisini fuzuli masraflarla, savurganlıkla harcayanlar, bu alışkanlıklarını ortaokul, lise ve üniversite eğitimlerinde daha da artırarak aile bireylerini ve ekonomik yapılarını sarsmaya başlamış olurlar. Bizim toplumumuz aile bütçe ve planını yapan alışkanlığa sahip değildir. Derler ya kara balta işi….Sonra başlar hüsran, sıkıntı, teknolojinin getirdiği uyduruk masraflar bitmez. Aile bireylerinin sıkıntıları bitmez. Ne yapsın anne ve babalar, çocuklarının istek ve arzularını yerine getirmek zorundalar!.. İmkanı olsun olmasın ne yapsın. Görenek ve gelenek komşumda var ya ben de niçin olmasın zihniyeti hala var. Artık köylü, şehirli diye bir ayırım yok, herkes aynı yaşam ve istem tarzına girmiş durumda… Artık milli gelirimiz giderlerimizi karşılamakta. Her yıl toplumumuzun çoğu mali ( bütçe) açığı vermekte. Aile içinde huzursuzluklar başlamaktadır. Artık kimse yorganını ayağına göre uzatmamakta. Yorganına ek yapmaya çalışmakta ve dolayısıyla borçlanmaktadır. Bölgeniz mahsulünün fiyat pazarlanmasının düşük tutulması müstahsili üzmekte, emeğinin karşılığını alamayan çiftçi ya arazisini satmakta ya da bakımsızlığa terk etmektedir. Köyünü, evini terk eden köylümüz hiçbir üretime katkı sağlamadan şehir merkezlerinde asalak geçinmeye alışır hale getirilmektedir. Şehirden, köyüne yumurta, sebze taşıyan köylümüze ne demeli!... Artık köylünün üretimi durmuş, onlar da asalak yaşamın arzularına kapılmıştır. Toplu taşımacılık ile köylerimiz ıssızlaştırılarak yaban domuzlarına terk edilmiştir.
Fatsa Limanımızdan İstanbul’a patates, yumurta, fasulye, soya, kabak çekirdeği, kendi ihraç eden Fatsa’mızda şimdi gemiler limanımıza Rusya’dan sadece kereste ve gübre getirmektedir. Ne oldu da bu hale geldi ilçemiz, niçin geçmişteki üretimimizi sıfırladık. Çok mu zenginleştik. IMF’den para almak için kapılarda nöbet tutar hale geldik. Kendi yağımızla kavrulamaz mıyız? Ekonomistlerimiz ülkemiz çıkarına bir formül üretemiyorlar mı? Nerede müsrifliğimiz var? Ayağımızı yorganımıza göre uzatmak sosyetemizi mi sarsıyor? Halkımız vurgun yemiş balık gibi gülen yüzleri görmek artık mümkün değil, vurgun vuranlar mutlu ve müreffeh yaşıyorlar, akıl almaz duygu ve düşüncelere saplanıyorlar….
Allah sonlarını hayır etsin…!