HAVA PARASI
HAVA PARASI
Tiyatro kimine göre angarya, kimilerine göre ise ekmek-su kadar önemlidir.Şu bir gerçek ki Fatsa’da bu işin ekmek su kadar değerli olduğuna inanan, çok değerli bir zümre var.Bunu nerden mi anladım?12 Şubat’ta Kıvılcım Tiyatrosu’nun, Hava Parası oyununa gidince tamam dedim ,bu iş olmuş.
Cengiz Sarıca’nın yazdığı oyunu ,İbrahim Çapkın yönetirken,oyunculukları ise;Abdullah Akkaya,Zekeriya Eruzun,İbrahim Çapkın,Şeyda Çakmak,Ö. Faruk Şatıroğlu,Esra Çakmak,Ercan Karataş ve Murat Fındık paylaştı.Aslına bakarsınız oyuna giderken vasat bir oyun izleyeceğim diye bir önyargı oluşmuştu kafamda ama şükür ki yanılmış.Hakkaten beklediğimin çok üstünde bir oyunla karşılaştım.Başta bu işin duayenleri, İbrahim Çapkın,Zekeriya Eruzun ve Abdullah Akkaya’nın çok iyi bir performans ortaya koyduklarını sizlere aktarmalıyım.Genç oyuncu Şeyda Çakmak ise duayenlere taş çıkartacak bir oyunculuk ortaya koyarak,salonu kahkahaya boğdu.Diğer oyuncu arkadaşlarda oldukça iyi olunca ,güzel ve tadında bir oyun çıktı ortaya.
Protokoldeki devlet büyüklerimizden bazıları ufak aralarda gitsede, güzel bir seyirci topluluğumuz vardı.Birde seyirciyle ilgili ufak iki tane problemi paylaşmak isterim sizlerle.Birincisi ;bazı tiyatro izleyicilerinin bebek yaştaki ufaklıklarla gelmesi.İkincisi ise; öndeki bir-iki seyircinin, sahnedeki oyuncularla diyaloğa girmesi.Bu iki durum oyuncuların ve diğer izleyicilerin dikkatini dağıtıyor,uyarayım dedim.Bunun dışında her şey gayet iyiydi.EMEĞİ GEÇENLERİN ELLERİNE ,YÜREKLERİNE SAĞLIK!:)
Not:Kırıntı Tiyatrosu ,19 Şubat 2010’da Sekiz adlı oyunu ,Hasret Düğün Salonunda sergileyecek ,haberiniz ola!
NEYMİŞİZ ,NE OLMUŞUZ (!)
Adı Can’dı çocuğun.Karanlık bir köprüde,usul usul giderken bisikletiyle,arkasından tek farı yanan bir kamyon çarptı.Yattı delikanlı yere ,uzun uzadıya!Kafasının arkasından ılık ılık kanlar akıyordu belki de gözünün önünden tüm hayalleri bir film misali.
Bu her zaman yazdığım filmlerden birisinin konusu değil, bir dizi hiç değil.Bu gerçeğin en çıplak halini ,elekçi köprüsünde yaşadım geçtiğimiz cumartesi.
Asıl bu değil anlatmak istediğim size .Ben size bizi,biz insanları anlatmak istiyorum dilimin döndüğünce.Benim İstanbul’dan gelmek istememdeki en büyük neden ,ne babamdı ,ne de iş bulamama korkusu.Asıl sebep sizdiniz ,Güzel Fatsa’mın Şirin İnsanları.
Ama Cumartesi o köprüde anladım ki ;birbirlerine selam vermeyen İstanbul insanlarına bürünmüşüz sessizce.O gece Can’a sadece üç kişi yardım edebildik.Ve o köprüden,o yirmi dakikada onlarca araba geçti.Belki de sizde vardınız o arabalardan birinin içinde ama bir zahmet inemediniz.
Anladım ki o yirmi dakikada ,herkes kendi derdiyle yoğrulurmuş Fatsa’da.Artık bizlerde ne Can’ı ,ne de Cananı umursamaz olmuşuz.Aslında neymişiz,şimdi ne olmuşuz? :(