Görüntülenen Sayı: 2004
2804 | Yayım Tarihi: 9 Ekim 2009 Cuma
  • Ana Sayfa
  • Haberler
  •  Spor 
  • Köşe Yazarları
  • Bunları Biliyor musunuz?
  • Vefatlar
  • Güneşlik
  • Dost Siteler
  • Künye
  • İletişim
  • Son Sayı
Ana Sayfa » Köşe Yazıları » TERLİKSİ HAYVAN

TERLİKSİ HAYVAN


Facebook'ta Paylaş

  Ayakkabı işi bir anlamda kültür işidir. Rugan, makosen bize çok sonraları batıdan geçer. En yaygını köseledir. Bir de düzenli aralıklarla her on bilemediniz yirmi yılda bir ilkbahar-yaz koleksiyonu tadında postallar  göze çarpar. Velhasıl Osmanlı en çok çarığı bilir. Hatta Turgut Özakman‘ın anlatımıyla İstiklal Savaşı sırasında cephede Türk askerleri düşmanla cebelleşirken karşıda yunan askeri bir ileri bir geri ataklar  yapmaktadır. Sabaha karşı dualar edilir,  derken yanlarındaki hafif kaçık bir gariban,  cephedeki Türk askerine kendince moral vermekte onları tatlı uykularından uzak kılıp çenesiyle dim dik ayakta tutmaktadır. Yalnız onlardan muhtemel çarpışma sonrasına dair bir şey ister. Kahpe Yunan ı yenip de onları ölü ya da diri ele geçirdiklerinde içlerinden birinin çarığını ona getireceklerdir. Dile kolay kendi ayakları çıplaktır ve fena halde acilen bir çarığa ihtiyacı vardır. O sırada güler Türk askerlerinden biri ve onun anlayamayacağını bile bile ona    “elin gavurunda çarık ne arasın?” deyiverir. İşte bizde ayakkabı kültürü hepi topu bu küçük hikayeyle sınırlıdır.

Hele ki ayakkabı fırlatmak ile Türk‘ün hiç işi olmaz. Evvela öncelikle onu bir bulması gerekir. Bizde bu yönde fırlatma bir tek annelerimizin küçükken hedefi tam ortalayıp menzil atışı şeklinde, kardeşlerin ev kıta sahanlığındaki it dalaşı sonrası geleneksel terlik talimlerinden ibaret olmuştur hep. Bu iş cirit atma gibidir, bir nevi ata sporu özelliği taşır.
En azından daha düne kadar durum böyleydi. Derken bir de öğrendik ki meğer Arap kültüründe ayakkabı fırlatmak çok ağır hakaret anlamına geliyormuş. Bir nevi ananı da al git gibi bir şeymiş. Ya da hani siz Türkler nasıl diyor   “kelle, askerlik yan gelip yatılacak yer değil,kriz teğet geçti, yok anam biraz sürtünüp geçti, hafazanallah giderayak Allah bilir bu kriz bize adli tıp‘a konu olacak daha neler neler yaptı da geçti”   gibi bir şeymiş. Biz gerçekte bu durumla Iraklı gazeteci El Zeydi 46 numara ayakkabısını hem de ırak sınırları içerisinde Amerikanın Lord of The Eski  Başkanı Bush‘a fırlatırken tanışmış olduk vesselam.
Gerçi o ayakkabı adamcağıza eski usul bir grup işkence deneyimi yanında gider babında bir de  ön dişlerine mal oldu ama serbest bırakıldığında da artık kendisi resmen Sin City kıvamında bir kahramandı. Aslına bakarsanız ortada sorun da yok şimdi. Bilakis kendisi arap şeyhlerinin vaadleriyle dökülen dişlerinin yerine en afilisinden altın yaldızlı 365 parça Kütahya porselen bile yaptırabilir.
Biz tam arabesk diğer bir deyişle  oryantalist vakıalara alışmışken bu sefer de bizlerden halis muhlis Turkish bir cesur yürek çıkıp IMF başkanının kafasına hoş antremansızlıktan olsa gerek tutturamasa da kaderin acayip bir cilvesi olarak çakma amerikan marka ayakkabısını fırlatıverdi. IMF başkanı keşke bir bilse onların çıkarcı politikaları ve bizim öz hakiki yerli iktidarların kısır atılımları neticesinde o ayakkabıyı havada tutup ayağına giyecek ne kadar çok insan var bu memlekette. Ama o, bizim genç kadar bile cesur olmayı beceremedi. Sözde brifingini özel bir üniversite yerine keşke ODTÜ ya da Ankara Üniversitesi gibi  bir devlet üniversitesinde verseydi. İşte o zaman bu sefer yer itibariyle sıkı şekilde  antremanlı olmaktan kaynaklansa gerek o hedef annelerimizin bizler küçükken terlik atma ve on ikiden tutturma alışkanlığından olsa gerek kesin şaşmazdı.
Velhasıl biz fen bilgisi dersindeki tek hücreli terliksi hayvanı da hep annemizin misafir terliğinin uydu fotoğrafı sanarak büyüdük. Meğerse iş terlikte değil resmen sömürü sever hayvandaymış. Tek hücreli canlılar koca bir dünyayı sonsuz bir açgözlülükle yemeye, geri kalan organizmaları yok etmeye, Bülent Ersoy misali yaşamak için öldür felsefesini benimsemeye kendilerini adayınca böyle oluyormuş. Bizim fen bilgisi hocalarımız bir bu kısmı bir de arap kültüründeki yerini anlatmayı atlamış. Onlarınki de besbelli antremansızlıktan olsa gerek. Bir de arabın eline ayakkabı, türkün eline terlik geçmeye görsün, tarih İsa’yı bırakır da miladını değiştirir vesselam.       

Yalnızca aboneler yorum yazabilir.

Abone Bilgileri

Abone girişi yapınız
Abone Kodu:
Parola:
Şifrenizi almak için tıklayın

  • Hava Durumu
  • Arşiv


Kaynak: Meteoroloji Genel Müdürlüğü






 Güneş Gazetesi © 2005-2025 Her hakkı saklıdır.