SAYIN YOK YOK EN İYİSİ SİZ YİNE SAYMAYIN
Meşhur Ankara savaşı öncesi ortam çok hareketli ve ateşlidir. Öyle ya bu savaş neticede Anadolu ‘da birliği bozacak ve ta Yıldırım Beyazıd ‘ ın oğlu Çelebi Mehmet ‘e kadar sürecek olan Fetret Devri ‘ni başlatacaktır. Osmanlı ‘da 1.Beyazıd namı diğer Yıldırım Beyazıd dönemidir.Osmanlı sınırlarını dönemine göre hayli genişletmiş ve dört bir yana nam salmıştır. Ancak tarih bu. Her tezin bir antitezi yanı başında adaletin kılıcı gibi durmaktadır.
Doğuda da sınırlar gelip Timur Han ‘ın ülkesine doğru hızla dayanmaktadır. Timur da keza hayli yayılmacı bir politika izlemekte ve o da haklı bir şöhretin keyfini çıkarmaktadır. İmaj çalışması son derece profesyonel olmakla birlikte bir tek lakap konusunda Yıldırım Beyazıd kadar şanslı olamamıştır. Bir bacağının kısalığından dolayı pek de fiyakalı olmayacak şekilde Aksak Timur diye anılır. Ama bu durum dört bir yana, dahası koca bir cihana korku salmasını engelleyemez. Çünkü son derece acımasızdır Timur.
Sonunda iki sultan karşı karşıya gelirler. Anadolu ‘nun Dar-ül Harp olmasına artık sayılı günler kalmıştır. Gelsin elçiler, gitsin mektuplar derken elçilere zeval olmaya , etrafı ufak çaplı bir sinir harbi sarmaya başlar. Sonunda Yıldırım Beyazıd dayanamaz ve Timur ‘a yazdığı son mektubunda “Ey Timur adıyla anılan kudurmuş köpek” diye başlar anlatacaklarına. Malum bu son mektup da tıpkı şarkıdaki gibi ayırır ikisini. Timur ordusunu topladığı gibi Anadolu’da alır soluğu.
İşte bütün bürokrasi ve siyasetteki gerek üslup gerek adap kültürümüz ,geleneğimiz de böylece şekillenmeye başlamaktadır. Bilhassa iktidar ile muhalefet adeta amiral battı oynamaktadır. Arada bir rahmetli Bülent Ecevit gibi “sayın” vari kelimeler güzel türkçemize sokulmak istense de Türk milleti illaki samimidir, keza senli benli konuşmayı sever. Mutlaka buralı mısınız, içinden mi diye sormayı hayatta ihmal etmez.
Nitekim alışmadık kan da damarda durmaz. Bazen kibarlaşıyorum derken kaşın yanında göz de çı kabilir. Ama insanoğlu işte ne olduğu gibi görünmeyi, ne de göründüğü gibi olmayı bir türlü becerememektedir. Misal “ben sana sayın diyorum” bir nevi sentezdir. Doğu ile batı arasında fena halde sıkışıp kalmış, adeta kötü bir mutasyon örneği olan bizler için durum Ninja Kaplumbağalarından hallicedir. Sayın kelimesi bir anlamda siz kelimesinin mütemmim cüz’üdür. Bu, Nejat Uygur misali “anneciğinizi de alınız ve gidiniz” demeye benzer. Keza Yıldırım Beyazıd şimdi mektup değil belki ama bu devirde Timur Han‘a e-mail atmaya kalksa hal o ki büyük ihtimal günlük tutar gibi “sevgili Timur adıyla anılan sayın kudurmuş köpek” diye yazısına başlayacaktır. Kim bilir?
Öyle ya İmralı Tatil Köyü sakini bölücübaşına dahi sayın diye hitap edenlerin herhalde senli benli konuşurken bile sayın demesini ya da başka bir açıdan saygı gerektirecek bir ortamda fazlaca samimiyetten olsa gerek sen diyecek kadar rahat ve fütursuz olmasını yadırgamamak gerekir. İş ki kendi vatandaşı bir gün senli benli bile olsa o hür nur mevki olan sayın mertebesine ulaşabilsin. Velhasıl bu vefa İstanbul‘da en azından bir semt adı olmuştur da acaba iş bu halde sayın kelimesinin ahval ve şeraiti nedir?