Maral Öztekin vefat etti

Öztekin’in cenaze namazına İstanbul’da ikamet eden Fatsa’lı hemşehrilerimizin yanında, Öztekin’in görev yaptığı kurum ve kuruluşların temsilcileri katıldı.
Merhum Maral Öztekin’e Allah’tan rahmet kederli ailesine sabırlar dileriz.
Yüreği Fatsa sevgisi ile dolu olan Öztekin’in bir süre önce Güneş gazetesinde Fatsa özlemini şu satırlarla dile getirmişti.
HERKESİN FATSASI AYRIDIR!..
Maral ÖZTEKİN
"Hoppala!.. Bunu da nereden çıkardın şimdi?" diyebilirsiniz...
Bakın izah edeyim: Öncelikle bu değerlendirmem FATSA’da doğup, hayatlarının bir bölümünden sonra gurbete göç eden FATSA’lılar içindir. Zira, gurbette yaşayan FATSA’lıların her birisinin FATSA ile ilgili düşlerini, kendi yaşadığı döneme ait anılar şekillendirir...
Fatsa dışına yerleşenler daha sonraki zamanlarda sık sık FATSA’ya gidiyorlarsa FATSA’daki değişimlerin farkına varmayabilirler.
Ama Uzun yıllar sonra FATSA’yı ziyaret edenlerin az çok bir yabancılık hissetmeleri doğaldır.
Bir kere mekanlar değişmiştir... Keza insanlar da...
Evvelce birlikte olmaktan mutlu oldukları, ya da, keyif aldıkları kişilerin bir kısmı kendileri gibi değişik yerlerde gurbetçi olmuşlar, bir kısmı da FATSA içinde mekan değiştirip MEZARLIĞA yerleşmişlerdir.
FATSA sokaklarında dolaşırken iyice kalabalıklaşan şehirde görmek istediklerini cımbızla çeker gibi ararlar. Bulduklarında da büyük bir keyif alırlar...
Eski dostların bugünkü çehrelerini gördüklerinde de, akşam mutlaka aynaya bakarlar ve “Acaba ben ne kadar değişmişim?” diye kendilerini eni konu incelerler.
Mesela ben 1950’li yılların birinci yarısında ayrıldım FATSA’dan.
Benim FATSA’m ile halen FATSA’da yaşayanların FATSA’sı birbirinden çok farklıdır!...
FATSA deyince benim hayalimde Reşadiye Caddesi, Mağazalar başı ve Sülük Gölü canlanır.
Doktor deyince Dr.Selahattin ORHON ve Dr.Hasan ERKMEN’İ,
Eczane deyince KANAAT Eczanesini ve kalfa LEON Ağabeyi,
Sıhhiyeci deyince ENİS Beyi ve RIFAT Ağayı hatırlarım!...
Mesela
Fırın deyince ZİYA Efendi’nin fırının,
Pide deyince CEMAL USTA’nın fırının ve kalfası ŞABAN’ı,
Pandispanya deyince Rizeli fırıncı HELİM Usta’yı,
Kadayıf deyince, kadayıfçı SARI OSMAN’ı düşlerim.
Yine
Dondurma deyince ŞEKERCİ AHMET’İ,
Bakkal deyince OSMAN AKAR’ı,
Manifaturacı deyince CECELOĞLU YUSUF Efendi’yi, KAMBAL KAMİL’i (Uzunkök) ve ARİFOĞLU Ağanın NAZIM Efendi’yi (Başarır) anımsarım.
General deyince AHMET ÖZCAN PAŞA,
Pilot deyince Hava Subayı İSMAİL SÜVARİOĞLU canlanır gözlerimin önünde.
İlkokul deyince DUMLUPINAR ve SAKARYA ilkokullarıyla, Baş Öğretmen MUVAHHİDE Hanımı, Ortaokul deyince aynı zamanda Fransızca öğretmeni olan Müdür ZEKİ SANCAK’ı ararım özlemle!...
Futbolcu deyince YETİMİN NAZIM’ı, SARI CEVAT’ı ve DİLİK MEMED’i, kahve deyince İLYAS’ın YALI KAHVESİNİ;
Sinema deyince LEYLEK’i,
Çöpçü deyince SERVER DAYIYI,
Elektrikçi deyince Dişçi Mümin’in SELAHATTİN’i hatırlarım!...
Deli deyince DOĞUZUN KIZI diye aşık olduğu Askerlik Şubesi kızını sayıklayan ZİYA’yı, evinde kendisini kızdıranlara atacağı taşlarla İNGİLOS NECATİ’yi ve yaz kış bütün vücuduna sardığı çaputlarla dolaşan ve Şatıroğullarının dükkanının üstündeki hayvan heykellerine kafayı takan İN AŞAĞI İSMAİL’i anımsarım dudaklarımda acı bir tebessümle!...
Daha saymakla bitmeyecek bu kişilerden şimdi hayatta kaç kişi kaldı ki!...
Aramızdan ayrılanlara rahmetler, hayatta kalabilenlere de uzun ömürler dilerim...
İşte! Herkesin FATSA’sı ayrıdır derken bunu vurgulamak istedim. Tabii ki her dönemin renkli kişilikleri farklıdır.
Mesela bir örnek:
Biz Gazeteci deyince GÜNEŞ’in Kurucusu Hacı Hikmet ALTUNTAŞ Ağabeyimizi anımsarız özlemle...
Ama şimdi GÜNEŞ Gazetesi deyince Sevgili Ferudun ALTUNTAŞ hatırlanır.
Bizler o yarım asır önceki herkesin birbirini tanıyıp, sevgi ve saygı duyduğu, hoşgörünün hakim olduğu FATSA’yı özleriz.
Elbette ki bir elli yıl sonra bugünlere yön veren kişiler de aynı duygularla o günkü nesillere anlatılacaktır.
Ama şu muhakkak ki FATSA’mız her geçen gün daha mükemmele doğru hızla yol almaktadır.
Herkese saygı ve sevgiler.