Prof. Dr. GÜVEMLİ İLE DOĞU KARADENİZ’İN KALKINMASI ÜZERİNE...

Röportaj :
Gülçin ÜSTÜNTAŞ
Ordu’da, branşı olan ekonomi üzerine yaptığı araştırmalarını yayınlamış ve defalarca konferanslar vermiş , Doğu Karadeniz kurultaylarında söz sahibi olmuş, sonrasında dünyaya açılmış birikimli, deneyimli bir büyüğümüzdür. Kendisiyle Doğu Karadeniz kalkınması üzerine kısa bir söyleşi gerçekleştirdik.
Geçmişten günümüze Doğu Karadeniz’e genel bir bakışla bakarsak neler anlatabilirsiniz hocam?
Doğu Karadeniz 500 klm. alandır. Bir ucu Samsun bir ucu Artvin’ (Çoruh) dir. Ordu ortasında yer alır. Doğu Karadeniz’de ne olmuşsa Ordu da olmuştur, Ordu merkezdir çünkü. Biz 21.yüzyılın başındayız dönüp de bu coğrafyaya baktığımızda şunu görürüz. Yüz yılın birinci yarısı çok berbattır, ekonomik kriz vardır, iki tane dünya savaşı yaşanmıştır. Doğu Karadeniz tam içinde olmuştur bu savaşın ve Samsun’a kadar etkilenmiştir.O bölgede Sinop rahattır, fakat Çorum’la Samsun arası büyük olaylar yaşamıştır. Rus’lar gelmiştir…
Biraz açacak olursak, bu coğrafyada iki tane Osmanlı eyaleti vardır. Biri Canik’tir, Samsun’dan Boztepe’ye kadar gelir, diğeri de Trabzon’dur Boztepe’den Artvin’e kadar yani Çoruh’a kadar gider. Bu iki eyaletten Trabzon eyaleti Rus işgali altında kalmıştır. Sonuç olarak, Trabzon eyaleti acılı olmuştur. Bu acı Canik eyaletine yansımıştır. Ordu ve samsun… Fatsa Ünye Terme de dahil birinci dünya harbindeki en büyük yükü çekmiştir. Göç yüküdür bu. Gelenlerin çoğu geri dönmemiştir. İkinci Dünya harbine Türkiye girmemiştir ama etkisini yaşamıştır. Sınırımızdadır çünkü. Almanlarla Ruslar savaşıyordu bu nedenle Rus’lar Kafkaslardan aşağı inmediler. Almanlarla uğraştılar.
Bu göçün getirisi olmuş mudur?
Trabzon eyaletinden gelenler… Mesela bunlar denizcidir. Samsun denizden ve karadan Doğu Karadeniz’i besleyen yer olmuştur. Bu motorların işi Samsun ve Trabzon merkezli kıyı ticaretini sağlamak olmuştur. Bu arada çok büyük deniz kazaları da olmuştur maalesef... Deniz motorlarıdır bunlar, haftalık sefer yaparlar. Yani bu 550 klm yi deniz yoluyla beslemiştir. İnsan da taşır ama önemli görevi esnafın ihtiyacına yöneliktir…
Bu zor süreç ne zaman biter ?
50 li yıllara kadar bu böyle devam etmiştir. 1950 den sonra karayolu devreye girmiştir. Deniz yolu yerini kara yoluna bırakmıştır. Ellili, altmışlı yıllar da büyük gemiler devreye girmiştir ağır yükler için. Elli sonrası tren yolu yapılsaydı başka bir yönde gelişme olurdu elbette. Kara yoluna büyük görev düşmüştür. Her türlü taşımacılık kara yoluna bağlanmıştır.
Deniz yolu taşımacılığından vazgeçmek doğrumuydu?
Çare yoktu. Deniz yoluyla üç günde gideceğiniz yere, kara yoluyla bir günde giderdiniz. Liberal iktisat politikaların gereği budur. Zaman önemlidir artık. Doğu Karadeniz’i boydan boya kara yolu kaplamıştır.
İkinci yarıdan sonra başka ne gelişti?
İkinci yarının sonu Üniversiteler yılı oluyor artık, özelliği budur. Samsun ve Trabzon’da açılan üniversitelerle kalite değişiyor buralarda…
Ekonomi de değişim oldu mu?
20. yüz yılın ikinci yarısı Türkiye de olduğu gibi Doğu Karadeniz’de de liberal iktisat politikaları, kalkınma süreci yaşanmasına neden olmuştur. Buralarda fazla sanayi yoktur. Fındık ve çay öne çıkmıştır. 1950 ile 2000 yılı arasında en önemli olay fındıktır. Bu iyi mi olmuştur! O zaman için toprağı değerlendirmek adına iyi olmuştur ama Mısır portakal yoktur artık. Bunlar Sakarya’ya kaymıştır.
Bu güne baktığımızda Çay ve Fındık, üreticisi açısından sorunlu ürünler oldu artık, bunu nasıl değerlendiriyorsunuz?
Bu yirmi birinci Yüzyılı farklı görüyorum … Ayrı bakmak lazım. Ben yirminci yüzyılı anlatıyorum . Birinci ve ikinci yarısına kısa bir değerlendirme yaptım. Üçüncü aşamaya gelince… Yirmi birinci asır da ne olur? Bu Yüzyılda ekonomik globalizasyon var. Fakat Doğu Karadeniz Globalizasyonun dışına düşüyor. Geriye doğru mesafe kaydediliyor maalesef. Tek iyi şey Türkiye’de olduğu gibi Üniversiteleşme…1982 de yapılan Üniversite reformundan yararlandı doğu Karadeniz…Hem de çok yararlandı. 36 sene de Üniversiteler çoğaldı yüksek tahsil merkezi haline dönüştü…
Globalizasyon AB’ nin dayatması mıydı?
Globalizasyon farklı bir olay… Globalizasyonlaşmak demek, ekonomik bütünleşme demek…Yirminci yüzyılın ikinci yarısında bir fırsat vardı Anadolu’yla entegre olmak…Olamadı maalesef. Doğu Karadeniz çaya-fındığa mahkum oldu. Trabzon’da ekonomik kalkınma kurultayında eski Büyükelçi Şükrü Elekdağ çok önemli bir şey söyledi. Buranın Anadolu’yla entegre olması lazım dedi. Buranın kaçan fırsatı anadolu’yla entegre olunamamasıdır. Bunun için çok önemli iki yol gerekliydi. Bir, Mesudiye yolunun İç Anadolu’yla bağlanması, İki Trabzon’un Erzurum üzerinden bağlanması. Erzurum biraz oldu ama Ordu olamadı, ağırlık halen Samsunda, önce tren yolu şimdi kara yoluyla. Elekdağ şunu söyledi, kalkınmış yerle kalkınmayan yer entegre olacak. 21. Yüzyılda kapılar açılıyor.
Nasıl ?
Nasıl mı ?
Havayoluyla…Globalizasyonda Karadeniz hapsoldu fındık ve çaya, oysa Aybastı’da beyaz patates (Ağrus) yetiştiriliyor ve Rusya’ya satılıyordu, mandalina da ihraç ediliyordu. Artık Rusya’yla geniş bir alış veriş yapılamıyor, bu çok önemli. Çünkü tarihimiz bu konuda zengin…
Globalleşmek demek bulunduğun geniş coğrafyada ihtiyaçlar içinde seninde etken olarak yer alman demek , fındık ve çayla bunu yapamazsın. Ben tarım bakanı olsam, Doğu Karadeniz’in klasik yapısını değiştirmeye yönelirim. İhracat yapılabilecek tarımsal ürünler yetiştirmeye yönelirim ...Gümüşhane’nin bir yerinde zeytin yetişiyor, bu önemli… 500 klm alanı Rusya’nın ihtiyacına yöneltirim. Tarımı Rusya’nın ihtiyacına yönelik yeniden gözden geçiririm. Azerbeycan, gürcistan Ermenistan da bunun içinde…
Siz tarım politikasını geliştirip yakın komşularımıza ihraç etmekten yanasınız?
Benim düşüncem budur, Doğu Karadeniz buraya yönelik tarım politikaları yapmalı, sanayi olmuyor, tarıma yönelmesi lazım, çünkü bu iklim hiçbir yerde yok. Karadeniz’i Global tarım ihtiyaçlarının entegrasyonuna sokmak lazım. Artık uçak var. Kargo uçaklarıyla taşıma yapacaksın. Çağımız bu…
Karadeniz’in iklimi her tarıma uygun mu?
Karadenizin makus bir tarihi var kırılgan bir tarih. Yirmi birinci yüzyıla rahat girmedi. Doğu Karadeniz’in iklimi hiç bir yerde yok. Bu iklimi Canik dağları yaratıyor.
Siz, Karadeniz’in kurtuluşunu Hava yollarına mı bağlamak istiyorsunuz?
Doğu Karadeniz’in kurtuluşu hava yollarına bağlı, ancak alan genişletilecek. Globalleşmek demek Hava alanı, yeni insan ve taze tarım… ihtiyacı bu. Çilek, patates v.s olabilir... Turizm ve tarım çeşitliliği kurtarabilir Doğu Karadeniz’i..
Bu nasıl olacak?
Samsun dan başlayıp Bafra’yı da içine alacak şekilde Doğu Karadeniz il ve ilçeleri toplanıp strateji üretmeliler. Hava yollarını iyi kullanmak gerek, iç ulaşım göçe zorluyor, insanlar, göçmenler İstanbul’a yerleşiyor. Bunun önüne geçmek gerekiyor. Yabancı turist getireceksin, neye ihtiyaç varsa onu yetiştireceksin Komşularının ihtiyacına göre yetiştirecek İhracat yapacaksın. Doğu Karadeniz illeri arasına Gümüşhane ve Bayburt’u da alacaksın entegre edeceksin. Fındığa alternatif ürünü yetiştireceksin. Bu beyinler toplanıp sorunu çözecek.
İş yine gelip İklime dayanmıyor mu ?
Yetiştirdiğin ürün iklime uygun olmalı… karşılıklı etkileşim içinde bulunmalı. Karadeniz’in yağmuru bol, deresi çok. Ama Hes’ler problem oluyor. Hes’lere Karadeniz insanı karşı.
Hes’lerin Doğu Karadeniz’e yapılmasını doğru bulmuyorsunuz siz de, bunu mu anlamalıyız?
Hes’ler doğanın dengesini bozuyor, balıklar ölüyor, doğada ki hayvanların hareket alanı daralıyor. O alanlarda yaşayan insanların yaşam alanlarını olumsuz etkiliyor, düzenini bozuyor. Orada yaşayan insanlar bu anlamda haklı.