Haftanın Röportajı..Başhekim Karadağlıoğlu: "İş yükümüz ağır ama üstesinden geleceğiz"

Z. E: Nurdoğan Karadağlıoğlu kimdir?
N. K: 1974 Karabük doğumluyum. İlk ve orta öğrenimimİ Karabük’te, üniversite eğitimimi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi’nde tamamladım. İhtisasımı Samsun Tıp Fakültesi Çocuk Kliniğinde yaparak çocuk hastalıkları uzmanı oldum. Türkiye’nin değişik yerlerinde görev yaptım. Fatsa’ya gelmeden Ünye Devlet Hastanesi’nde çocuk hekimliği yaptım. Son iki yıldır da Fatsa Devlet Hastanesi’nde yöneticilik görevi yapıyorum. Bu göreve 2014 yılının Ağustos ayında başladım.
“BİR YANDA İNŞAAT, BİR YANDA SAĞLIK HİZMETİ”
Z. E: Yeni hastaneye kavuşma süreci sizin açınızdan nasıl geçti?
N. K: Göreve başladığımda hastanemizin eski binası yıkılmaya başlanmıştı. Plan üzerinde yeni hastane, eski hastanenin üzerine oturduğu için eski bina yıkılmadan yenisinin yapılma şansı yoktu. Tabi yıkılma sürecinde mevcut sağlık hizmetlerinin de verilmesi gerekiyordu. Bir yanda inşaat, bir yanda sağlık hizmeti… Aynı anda, aynı bahçe içinde, iç içe geçmiş bir şekilde hizmetler sürdürüldü. Bunu yaparken de iş sağlığı ve güvenliğine azami derecede riayet edilmiştir. Bu aşamada Fatsa içinde semt polikliniği oluşturduk. Aynı zamanda diyalizi taşıdık. Bu süreçte küçük bir yemekhane inşa ettik. Servislerimizde küçülme yoluna gittik. Ta ki bu süreç 2015 Ekim ayına kadar sürdü. 20 Ekimde hastanemiz tamamen tahliye oldu. Bu süre içinde Ünye’de yataklı servis ve ameliyat hizmetleri verilirken poliklinik, diyaliz ve diş kliniği hizmetleri Fatsa’da verildi. Sonunda 14 Mart 2016’da yeni hizmet binamıza taşındık. Açılışı 14 Mart Tıp Bayramı’na denk getirmek için herhangi bir planlamamız olmadı. 12 ya da 15 Mart da olabilirdi.
“FATSA’DAN GİDEN HASTA, ÜNYE’DE YABANCILIK YAŞAMADI”
Z. E: Sizce hastanemiz yapım aşamasındayken Ünye Devlet Hastanesi’ne gitmek zorunda olan insanlarımız sıkıntı yaşadı mı?
N. K: Bütün bu süreçte insanlarımız çok sabırlı davrandı. Bu anlamda çok büyük bir sıkıntı olmadı. Dediğim gibi yatak ve ameliyat hizmetleri zaten Ünye’de verildi. Kaldı ki; Ünye Devlet Hastanesi konumu itibariyle Fatsa’ya daha yakın... Dolunay’dan yola çıkan biri, Ünye şehir merkezinden yola çıkan birinden daha önce Ünye Devlet Hastanesi’ne gidebiliyor. Fatsa’dan giden bir hastaya Ünye’de Fatsa’nın doktoru, hemşiresi ya da sağlık memurları hizmet verdi. Durum böyle olunca herhangi bir yabancılık yaşanmadı.
“İNSANIMIZ TEK BİR HASTANEYE MECBUR DEĞİL…”
Z. E: O dönemde bazı insanlar Ünye’ye gitmek yerine Ordu’yu tercih ettiler? Bu konuda neler düşünüyorsunuz?
N. K: Fatsa; Ordu ve Ünye’nin ortasında bir yerleşim alanı… Hastalarımızın ille de Ünye’ye gitmesi gerektiği şeklinde bir şart yoktu. İsteyen Ünye’ye, isteyen de Ordu Devlet’e veya Eğitim Araştırma’ya gitti. Tabi hastanın hangi hastaneye gideceğini etkileyen faktör sadece yakın olması değil… Gideceği yerde akrabası olabilir. Oğlu vardır, kızı vardır. Bunlar önemli şeyler. Fakat Fatsa, coğrafi konumu itibariyle gerçekten merkezde… Bu da Fatsa’ya çeşitliliği getiriyor. Artık insanlar tek bir yere mecbur değil… Mesela Ünye’deki bir hastanın bir kısmı Ordu’ya, Fatsa’ya gelirken, bir kısmı da Samsun’a gidebiliyor. Ayrıca Terme de Ünye’ye geliyor. Oysa eskiden ulaşım sıkıntılıydı. Her yerde aranan hekimi bulmak çok zordu. Sosyal güvenlik kurumlarına bağlı olarak insanımız aynı hastaneye bile gidemiyordu.
“350 YATAKTAN 250’Sİ HİZMETE AÇILDI”
Z. E: Şu an ne durumdayız? Hastanenin tam kapasiteyle çalıştığını söyleyebilir miyiz?
N. K: Yaşadığımız süreç çalışanlar açısından çok sıkıntılı geçti. Bir iş sahası içinde, inşaat alanında sağlık hizmeti vermek kolay değil. Ama hem çalışanlarımız sabırla beklediler, hem de vatandaşlarımız o çamur içinde bile büyük sabır gösterdiler. Servislerimiz çok elverişli değildi. Bir odada dört beş hasta yatıyordu. Ancak şu anda odalarımız iki kişilik… Az da olsa bir kişilik odalarımız da var. Her odanın tuvaleti, banyosu, buzdolabı var. Televizyonlarımız da geliyor. Geçen, Ankara’da bir hastanede hasta ziyaretine gittim. Bir odada sekiz kişi kalıyordu. Tam anlamıyla koğuş sistemi… Ve bu, Ankara’nın merkezinde… Sağlık Bakanlığı’na yaklaşık on dakika mesafede… Bunu düşündüğümüzde Fatsa Devlet Hastanesi konumuyla, konforuyla, sağlık hizmetiyle her bakımdan iyi durumdadır. 350 yatak kapasitemiz var. 250 civarında yatağımızı hizmete açtık. Kalan 100 yatağımızı hemşire ve doktorlarımız geldikçe hizmete açacağız.
“HER BRANŞTA DOKTORUMUZ VAR”
Z. E: Eksikler konusunda yaptığınız çalışmalardan söz eder misiniz?
N. K: Doktor açığımız konusunda gerekli mercilere taleplerimizi iletiyoruz. Ve cevaplarını da alıyoruz. Buna göre iki uzmanımız daha gelecek. Bunlardan biri dâhiliye uzmanı… Kardiyoloji uzmanımız gelmedi ama ataması yapıldı. Buradan da anlaşılacağı gibi peyderpey hekimlerimiz geliyor. Hemşire açığımız merkezi alımlarla tamamlanacak. Hemşireler, şirket elemanı gibi alınmıyor. Diyelim ki; bakanlık beş bin hemşire alacak. Bunun yüzü Ordu’ya atanacak. Yirmisi de Fatsa Devlet Hastanesi’ne verilecek. Sistem böyle işliyor. O nedenle 350 yataklı hastaneye kavuştuk ama personel eksiğimiz bir günde tamamlanmayacak. Bu eksiklerimiz önümüzdeki süreçte bir şekilde kapatılacak. Bunun bir anda olması zaten mümkün değil… Polikliniklerimiz yoğun bir şekilde çalışıyor. Çok önemli bir doktor açığımız yok. Ama elbette bir branşta bir doktor olmasındansa, iki doktor olması daha iyidir. Aşağı yukarı her branşta doktorumuz var.
“AYDA 50 BİN HASTAYA HİZMET VERİYORUZ”
Z. E: Hasta kapasitesi ve acildeki durumumuz nedir?
N. K: Pazartesi günleri yoğun olmak üzere her gün ortalama 2 binle 3 bin civarında hasta geliyor. Aylık hasta sayımız 50 bin civarındadır. Bu da yılda 600 bin hasta demektir. 750 civarında personelimiz var. On adet diş ünitemiz var. Yani aynı anda on hastaya hizmet verebiliyoruz. Diyalizde 14 yatağımız var. Şu anda 48 takipli diyaliz hastamız var. Dolayısıyla mevcut yatak sayısı şu anda yeterli gelmektedir. Acil servisimiz öncekinin belki de beş kat büyüklüğüne ulaştı. Burayı yeşil, sarı ve kırmızı alan olarak üçe ayırdık. Yeşil alan, ayakta gelip reçeteyle gönderilebilecek hastalar içindir. Bu da acildeki hastanın yüzde atmışına tekabül ediyor. Kalp krizi, beyin felci, akciğer enfeksiyonu, ağır barsak enfeksiyonu gibi rahatsızlıkları olan hastaları sarı alana alıyoruz. İlk müdahaleyi burada yapıyoruz. Sarı alandaki hastalar genellikle serviste yatarlar. Bir de kırmızı alan var. Burası ambulans giriş alanı… Genelde trafik kazaları, yaralanmalar gibi vakalardır. Bunların acilen tedavi edilmesi lazım… Burada etkin müdahale şart… Yirmi dakikada ne yaptıysak yaptık… Solunum yetmezliği, kalp krizi gibi vakalar çünkü bunlar...
“TEMEL CİHAZLARIMIZIN HEPSİ TAMAM”
Z. E: Tıbbi cihazların eksikliği veya yenilenmesi konusunda herhangi bir sıkıntınız var mı?
N. K: Önceki hastanemizde de çok büyük bir cihaz eksiğimiz yoktu. Ama ihtiyaçların sonu gelmez. Her zaman iyinin de iyisi vardır. Şu anda temel cihazlarımızın hepsi tamam… 40 adet monitörümüz var. 30 monitörümüz daha gelecek. Hepsinin ihalesi yapıldı. Devletimiz bize 9 trilyon civarında bir ödenek gönderdi. Bu miktar, hastanemizin tıbbi planlaması içindir. Ayrıca 40 kalemde yeni ihaleler yapıldı. Bunların içinde fizik tedavi cihazları, çocuk cerrahisi ve genel cerrahi cihazları, ameliyatta kullanılacak cihazlar, kuvezler var. Personel sayımız da arttıkça çok daha iyi olacak inşallah…
“FATSA DEVLET HASTANESİ, FATSA’YLA BÜTÜNLEŞTİ”
Z. E: Projeyle birlikte hastanenin fiziki özellikleri nelerdir?
N. K: Ana bina 8 dönüm üzerine oturuyor. Toplamda 27 dönüm arazi var. Yani 19 dönüm boş arazi var. Hastanemizin merkezde olması bu şehir için çok büyük bir nimettir. Çünkü insanlar en kısa sürede hastaneye ulaşmak ister. On kilometre şehrin dışında, dolmuşla gidip gelinen bir yerde hastaneye ulaşmak zaman alacaktır. Ama bizim hastanemiz yürüme mesafesindeki konumuyla avantajlı bir durumdadır. O yüzden Fatsa Devlet Hastanesi Fatsa’yla bütünleşmiş durumda… Kaldı ki; bizim hastanemiz iki üç yıllık yeni bir proje… Bizden önce yapılan diğer hastaneler 6-7 yıllık projeler… Mesela bizden sonra bu hastanenin aynısı Sinop’a yapılacak. Sinop’tan buraya geldiler ve inceleme yaptılar. Elbette her projenin eksiği vardır. Mükemmel bir proje çok zordur. Şunlar şunlar da olursa daha iyi olur denilen eksikler olabilir. Biz de onlara bu anlamda düşüncelerimizi söyledik. Bunları da dikkate alarak buradaki projenin aynısını Sinop’ta yapacaklar.
“HER ODADAN GÜNEŞ GÖRÜNÜYOR”
Bizim hastanemizin her odasından güneş görülüyor. Bu çok önemli… Bizim idari katımız dahi ferahtır. Bir taraftan ormanı görüyor, diğer taraftan denizi görüyor. Her iki taraftan da güneş alabiliyor. Proje ben göreve gelmeden başladı. O nedenle benden önceki idarecilerin ve başhekimlerin bu konuda etkisi, emeği ve önerileri olmuştur.
“BU YEMEKLERİ EVDE BİLE YİYEMİYORUZ”
Z. E: Daha çok neye dikkat ediyorsunuz? Verdiğiniz hizmete karşı vatandaşın tepkisi ne durumda?
N. K: Temizliğe azami derecede dikkat etmeye çalışıyoruz. Bizim için temizlik çok önemli… Buna rağmen bazı şikâyetler olabilir. Çünkü burası günde 3 bin kişinin geldiği bir yer… Servislere çıkıp hastalara soruyorum. ‘Bir sıkıntınız var mı?’ diye… Hatta bunu hasta yakını veya ziyaretçilerin yanında soruyorum. Bir keresinde bir teyzeden şu cevabı aldım. ‘Hastanenin yemekleri çok güzel… Bu yemekleri evde bile yiyemiyoruz.’ dedi. Gerçekten de bizim yemeklerimiz güzeldir. Ayrıca şunu söyledi: ‘Burayı her gün iki kez temizliyorlar.’ Bunları konuşurken kendimi tanıtmamıştım. Daha sonra tanıttım.
“BEN DE HASTA BAKMAYA BAŞLAYACAĞIM”
Z. E: Şu an personel eksikliği nedeniyle yaşadığınız ağır iş yükünün altından nasıl kalkıyorsunuz?
N. K: Yönetim olarak çalışanlarımızın memnuniyeti bizim için önemli… Ama ben şunu biliyorum: Çok iş yükümüz var. Çok çalışan insanda yorgunluk ve gerginlik olur. Bunun da farkındayım. Ama yapacak başka bir şey yok. Doktorlarımız hasta bakımını yoğun olarak sürdürmektedir. Onlara ‘hastaya bakmayın’ diyemeyiz. Ama gelecek doktor, hemşire ve sağlık memurlarımızla o dengeyi sağlayacağız. Şu an itibariyle uzmanlarımız her gün yaklaşık 140 hastaya bakıyor. Ayrıca öyle bir durumdayız ki; hasta kabulünü kesmediğiniz zaman bitirme ihtimaliniz yok. Akşam 21.00’e kadar devam edebilir. Biz ’60 hastaya bak. Fazla bakacaksan artık o da senin takdirine kalır.’ diyoruz. Buna rağmen doktorlarımız 120 ile 140 arası hasta bakıyor. Psikiyatri haricinde günde yüz hastadan daha az hastaya bakan bir hekimimiz yok. Bu arada işleri yoluna koyunca ben de çocuk polikliniğinde hasta bakmaya başlayacağım. Ünye’deyken çok yoğun çalışıyordum. Günlük 156 hastaya baktığımı hatırlıyorum. Son on yıldır çok yoğun çalışıyorum.
“BİR DÜZEN; KÜFÜRLE YÜRÜR AMA ZULÜMLE YÜRÜMEZ”
Z. E: Nurdoğan Karadağlıoğlu nasıl bir yöneticidir? Çalışanlarla ilişkileriniz hangi boyutta?
N.K. Bu soruya ben cevap verirsem çok sağlıklı olmayabilir. Aslında bunu personele sormak lazım… Öncelikle kesin olarak adaletli olmayı istiyorum. Tabi ki bana yakın olan insanlar var. Ama ben diğer insanlara da uzak değilim. Bazıları bana yakın olduğu için yakındır. Benden uzak olanlar da bana uzak olduğu için uzaktır. Onun dışında bütün insanlara karşı adaletli olmayı düşünüyorum. Çünkü ben şunu biliyorum. Bir düzen; küfürle yürür ama zulümle yürümez. Siz eğer adaletsiz olursanız o düzenin yürüme şansı yoktur. Onun dışında istişareye çok önem veriyorum. İyi bir yönetici her şeyi bilmek zorunda değil… Sadece iyi bilen insanları yanında bulundurup görüşlerine değer vermesi lazım. Mesela ben ameliyathaneyi bir cerrah kadar bilemeyebilirim. Ama ameliyathaneyi çok iyi bilen bir arkadaşımı oraya sorumlu yaptım. Hakeza sterilizasyonu yeteri kadar bilemeyebilirim ama orada bilgisine çok güvendiğim üç arkadaşım var. En üstten en alttaki personelimize kadar onlara selam vermeye çalışıyorum. Çünkü selam, çok önemli bir şey… Bu konuda sıkıntımız yok. Mümkün olduğunca tüm personelimizi dinlemeye çalışıyorum. Merhametli bir insanım. İnsanlara kötü davranamıyorum. Bazı yönetici karakteri vardır. Personeli işten atmakla tehdit eder veya hakaret eder. Benim öyle bir karakterim yok. Yanlışı görürsem tutanağımı tutar ve onun amirini çağırırım. Gereği neyse onu yaparım. İnsanları kırmam. Yetkilendirme çok önemli… Çünkü burası 750 kişilik bir hastane… Her an her yerde olmam mümkün değil…
“ARICILIKLA STRES ATIYORUM”
Z. E: Sosyal hayatta nasıl birisiniz? Hobileriniz var mı?
N. K: Benim arılarım var. Onlarla uğraşıyorum. Terme’de 40 civarında kovanım var. Hafta sonları gidip onların bakımlarını yapıyorum. Onlarla stres atıyorum. Yazın arılarımı Çankırı Çerkeş’e götürüyorum. Ben Karabük’lüyüm ama oraya Çerkeş’ten gittik. Kekik ve geven balı yapıyorum. Tabi bu arada 10 kovanımı kestane balı için başka bir yere götürmek istiyorum. Kestane balı biraz acıdır ama çok yararlı… Elbette bunu ticari olarak yapmıyorum. Kendi balımı yapıyorum. Geçen yıl yüz kilo bal yaptım. Hakiki bir bal… Fazlasını eşe dosta veriyorum. Ayrıca isteyen olursa ücreti mukabilinde verebiliyorum. Arıcılığı tamamen hobi amaçlı yapıyorum. Arının yanına vardığımda genellikle maske giymem. Sadece kafalık takarım. Ellerimi kapatmam. Arının ellerimi sokması çok önemli değil… Bir iki defa soktuğu da olur. Bazıları astronot gibi giyinir. Ben onu istemem. Hayatıma arıcılık girdikten sonra balıkçılığı ve amatör olarak oynadığım futbolu bıraktım. Arılar mübarek hayvanlar.
“HALKIMIZ BİRAZ DAHA SABIRLI OLSUN”
Z. E: Son olarak neler söylemek istersiniz?
N. K: Bu gün Fatsa Devlet Hastanesi’nin başhekimi olabilirim. Bu bir bayrak yarışıdır. Bu gün bayrak bende, yarın bir başka arkadaşımızda olacaktır. Bir gün bu görevi biz de bırakacağız. Görevi kim alırsa alsın her geçen gün biraz daha iyi olmaya çalışacağız. Devletimizin, bakanlığımızın verdiği destekle bu süreci inşallah iyi bir şekilde yürüteceğiz. Halkımız biraz daha sabırlı olsun. Bir sıkıntı olduğunda yeter ki haberimiz olsun. Anında müdahale ederiz. Ama daha yeni bir hastane olarak bazı ufak tefek aksaklıklar yaşanabilir. Elimizden gelen gayreti göstereceğimizden emin olsunlar.