Haftanın Röportajı / Fatso Başkanı Karataş: "Köy tosunundan boğa olmaz" düşüncesiyle bir Yere varamayız
.jpg)
Z. E: Tayfun Bey; size göre Ordu, Ünye hatta Karadeniz’deki diğer ticaret odalarına oranla Fatsa Ticaret ve Sanayi Odası’nın (FATSO) farkı nedir?
Z. E: Tayfun Bey; size göre Ordu, Ünye hatta Karadeniz’deki diğer ticaret odalarına oranla Fatsa Ticaret ve Sanayi Odası’nın (FATSO) farkı nedir?
T. K: Oda olarak çalışma alanımız Fatsa, Kumru, Korgan, Çamaş, Çatalpınar, Kabataş, Aybastı’dır. Toplam 7 ilçeden oluşuyor. Amacımız bölgedeki ticareti ve ekonomiyi hareketlendirecek veya gelişmeye katkı sağlayacak düşüncelere ortak olmak ve onu gerektiği gibi ilgili mercilere ulaştırarak takibini sağlamak. Fatsa Ticaret Odası’nın sadece Ordu’da değil, tüm Karadeniz bölgesinde farklı bir yerde olduğunu düşünüyorum. Farkımızın başında da şu geliyor: Öncelikle biz bir ekibiz. Ortada bir başarı varsa bu kesinlikle Tayfun Karataş’ın şahsi bir başarısı değildir. Bir ve beraberiz. Yönetim kurulumuzla, meclisimizle… Hepimizin gayesi Fatsa ve bölge adına neyin yanlış, neyin doğru olduğunu ortaya çıkarmaktır. Burada önemli olan toplu bir duruş sergilemek… Peygamber efendimiz; “Birlik ve beraberlikte rahmet, ayrılıkta azap var.” buyuruyor. Bir ve beraber olmamız, odamızın başarısına yansıyor.
“YAPTIĞIMIZ İŞLERİN ÖNÜNE ADIMIZI YAZMIYORUZ”
Z. E: Yaptığınız bunca işler arasında kurum olarak adınızı duyurmak gibi bir kaygınız oldu mu?
T. K: Bizim şöyle bir avantajımız hiç olmadı. Bizim dışımızdaki kurum ve kuruluşlar yapılan bir işin ya da faaliyetin önüne kurumsal isimlerini yazabiliyorlar. Fakat biz bir yatırıma öncülük ettiğimizde bile hiçbir şekilde adımız yazmıyor. Diyelim ki; Fatsa-Niksar yolu… Bu konuyu gerekli mercilere ulaştırıyoruz. Oysa bu yolun ne yapım, ne de bitirilme aşamasında bizim ismimiz ya da ibaremiz kullanılmaz. Kullanılması çok da önemli değil… Belki biz perdenin önündeki oyuncu değiliz. Ama şu var ki o tiyatrodaki oyuncuların sahneye çıkmasında etkin rol oynuyoruz. Kostümünden, makyajına kadar birçok boyutuyla ilgileniyoruz. Elbette hiçbir esnafımıza veya üyemize cebimizden nakdi yardım yapmıyoruz. Sonuçta bir finans kuruluşu değiliz. İsterseniz bu konuyu Fatsa Organize Sanayi Bölgesi’yle örneklendirelim. OSB, Fatsa’ya kazandırılmış çok ciddi bir eserdir. Öncelikle böylesine devasa bir yatırımı Fatsa’ya kazandıranlardan Allah razı olsun. O dönemin başkanlarına, siyasilerine, belediye başkanlarına, yöneticilerine can-ı gönülden teşekkür ediyorum. Biz bu noktada büyüklerimizden edindiğimiz bilgi ve tecrübeyle Fatsa’ya kazandırılmış OSB’yi 400 kişinin istihdam edildiği haliyle aldıktan sonra daha da ileriye götürdük. Tabi bu noktada Belediye Başkanımız Hüseyin Anlayan’ın, Kaymakamlarımızın etkin rolleri var. Başarıyı sadece Ticaret Odası’na mal etmek doğru olmaz.
“BAZI İNSANLAR FATSO’NUN NE İŞE YARADIĞINI SORUYOR”
Z. E: OSB sayesinde Fatsa’nın ulaştığı ekonomik potansiyel ve güç nedir?
T. K: ‘Yatan aslandan gezen tilki iyidir’ misali il dışı gezilerimiz ve çalışmalarımız oldu. İşte bu noktada Fatsa olarak başarılı olduk. A firması Fatsa’ya geldiğinde B firması da burayı tercih etti. Bu tablo domino etkisi yaparak bölgemize yapılan yatırımlar çoğaldı. Bundan 5-6 yıl önce 400 kişinin çalıştığı OSB’de bu gün 3000’i aşkın insan ekmek yiyor. Bu başarının altında Fatsa Ticaret Odası’nın ciddi manada büyük bir payı vardır. Bu bir takım oyunudur. Herkesin bir başarısı vardır. Ama odamız bu takım oyunu içinde önde gelen isimlerin başında gelmektedir. Bu gün itibariyle OSB sayesinde Fatsa piyasasına ve ekonomisine 5-6 milyon TL sıcak para akışı sağlanmaktadır. Bunu yıllığa vurduğunuzda yaklaşık 85-90 milyon TL civarında bir miktara ulaşılmaktadır. Bazı insanlar soruyor: ‘Ticaret Odası ne iş yapar?’ Belki biz insanların cebine para koymuyoruz. Ama biz insanlar için iş kapılarının çoğalmasını, bölgedeki yatırımcıların çoğalmasını sağlayarak insanlara istihdam yollarının açılmasına yol açıyoruz. Bu istihdamın olumlu yansıması da hiç kuşkusuz bölge insanımıza olmaktadır. İlçe ekonomisini ayakta tutan kesim daha çok esnaflarımız, tüccarlarımız... Dolayısıyla bu kesimlerin cirolarının büyümesini sağlamış oluyoruz. Bunu doğrudan yapamasak bile, dolaylı yoldan katkı sağlıyoruz.
“FATSA’NIN VE BÖLGENİN ÇİMENTOSU KONUMUNDAYIZ”
Z. E: FATSO olarak ne tür çalışma yöntemleri uyguluyorsunuz? Başarı nasıl geliyor?
T. K: Tabi başarımız sadece OSB’yle sınırlı değil. Fatsa’ya fakültenin kazandırılmasında başarılı olduğumuzu düşünüyorum. Hasbelkader öğrenci sayısının artırılmasında ciddi katkılarımız olmuştur. Bu gün Fatsa’da bir fakülte varsa, bunda odamızın en az diğer kurumlar kadar payı bulunmaktadır. Fakülteye 300 öğrenci daha ilave edilecek. Öğrencinin gelmesi hem maddi, hem de manevi anlamda Fatsa’ya büyük yarar sağlayacaktır. Mesela bu gün Fatsa-Aybastı-Reşadiye, Fatsa-Kumru-Korgan-Niksar yollarından bahsediliyorsa ve bu yolların belli bir kısmı ihale veya yapım aşamasındaysa bunun altında diğer kurumların olduğu gibi FATSO’nun imzası ve emeği var. Bu ve bunlara benzer birçok konu başlıkları var ki; FATSO olarak aktif önderlik yaptık. Bu noktada bölgenin gelişmesine katkı sağlayan bir kurum olduğumuzu düşünüyorum. Ama yine söylüyorum. Bu sadece FATSO’nun başarısı değil… Aslında bu, Fatsa’daki kurumlarla olan samimi ilişkilerimizden kaynaklanmaktadır. Gerektiği zaman orkestra şefliği, gerektiğinde takım kaptanlığı, bazen futbol deyimiyle takımın kaleciliğini yapıyoruz. Bir nevi çimento görevi üstlenmiş durumdayız. İyi bir yönetim kadrosuna ve iyi bir meclise sahibiz. Eğer biz içimizde parçalı ve bölünmüş bir yapıya sahip olsaydık, kendi içimizde kavga eden bir pozisyonda olsaydık yaptığımız işlere bu tablonun yansıması negatif olurdu. Bu itibarla şahsım olarak FATSO’nun Yönetim Kurulu başkanı olmaktan son derece gururlu ve mutluyum. Ben de dâhil olmak üzere odamızın yönetiminde görev alan hiçbir arkadaşımızın bir kuruş bile maddi çıkarı yok. Bütün niyetimiz ve amacımız memleketimize faydalı olabilmektir.
“FATSA’DA YAŞAYIP, FATSA’YA KATKISI OLMAYANLAR…”
Z. E: Yaptığınız çalışmalar esnasında genel olarak Fatsa kamuoyunu yanınızda bulabiliyor musunuz? Daha doğrusu arzu edilen düzeyde yeterince dayanışma ruhu olduğunu düşünüyor musunuz?
T. K: Herkes ‘Fatsalıyız, Fatsa’yı çok seviyoruz’ diyor. Ne yazık ki tek başına ‘Fatsa’yı seviyoruz’ demek yetmiyor. Önemli olan Fatsa için ne yaptığımız, hangi taşı hangi taşın üzerine koyduğumuzdur. İddia ediyorum: Birçok insanımız Fatsa sevgisini mikrofonla sınırlı tutuyor. Sonra da çıkıp ‘Ben Fatsa’lıyım, Fatsa’yı çok seviyorum’ diyor. Ben bunlara ‘Mikrofon Fatsalıları’ diyorum. Eğer sen Fatsalıysan ve çok seviyorsan o sevgi için nelerden vazgeçtiğini de ortaya koyman lazım… Biz bu kurumun başında her hangi bir maddi beklentimiz olmadan hizmet vermeye çalışıyoruz. Bütün gayemiz bu memleketi daha ileriye taşıyabilmek… Bizim amacımız Fatsa’nın ve çocuklarımızın geleceğini teminat altına alacak bir bölgeyi yaratmaktır. O yüzden OSB’yi büyütmeyi hedefliyoruz, o yüzden daha iyi bir fakülte istiyoruz, o yüzden çevre il ve ilçelerle bağlantılarımızın daha iyi olmasını istiyoruz, o yüzden bölgemizin turistik alanda daha iyi noktalara gelmesine çalışıyoruz. Bizim ve çocuklarımızın refah düzeyinin yükselmesini arzu ediyoruz. Bu düşünceleri ortaya koyarken de işin peşini sadece söylemle sınırlı bırakmıyoruz. O yüzden de bölgede yapılacak yatırım ve hizmetlerin ısrarlı takipçisi oluyoruz. Bu kurumların başında görev yaparken acaba nelerden vazgeçiyoruz? Vazgeçerken de Fatsa’ya ne katıyoruz? Önemli olan budur. Fatsa’da yaşayıp, ‘Ben Fatsa’yı seviyorum’ deyip de Fatsa’ya katkı sağlamayanlar da var.
“FATSA’DA DEDİKODU VAR”
Fatsa’nın dışında ‘Ben Fatsalıyım, Fatsa’nın aşığıyım’ deyip ama Fatsa’ya bir çivi bile çakmayan insanlar da var. Öte yandan Fatsa’ya yatırım yapanlara sahip çıkmayan insanlarımız da var. ‘Köy tosunundan boğa olmaz’ düşüncesini artık bırakmamız lazım. Fatsa olarak en büyük eksikliğimiz birlik ve beraberliğimizdir. Burada kurumlardan değil, vatandaşlardan bahsediyorum. Bunu kendimi de katarak söylüyorum. Biz kendi değerlerimize sahip çıkmıyoruz. Fatsa için her kim değer üretiyorsa siyasi görüş ayırt etmeksizin, başka farklılıkları gözetmeksizin topyekûn yanında olmamız gerekiyor. Türkiye’de iki tane Fatsa yok. Bizim tek bir Fatsa’mız var. Nüfus kâğıdımızda da Fatsa yazıyor. Her şeyden önce değer verdiğimiz bu ülke için çalışıyoruz. Çok ilginçtir: Fatsa için iyi şeyler yaptığımızda bunun dezavantajını yaşıyoruz. Neden? Çünkü ne yazık ki Fatsa’da dedikodu var. Tabi bu nahoş durumu Fatsa’nın tamamına da yansıtmak istemiyorum. Bir şeyler yapıldığında arayıp; ‘Çok güzel işler yaptınız. Sizi takdir ediyorum’ diyen insanlar da var. Ama ne yazık ki olayları farklı mecralara çeken ve doğru düşünmeyen insanlar da var. Tabi ki bir toplumda herkesin sizi sevmesi gibi bir durum sözkonusu olmayabilir. Seven olduğu gibi sevmeyen de olur. Bunu genel anlamda Fatsa için söylüyorum. Aslında bizim aşamayacağımız engel yok. Ama Ahmet’in, Mehmet’in ne dediğine bakmayacağız. Yapılan işler doğruysa arkasında samimi ve kararlı bir duruş sergileyeceğiz.
“İSTESELER YATIRIM YAPMAYIP, GÜNLERİNİ
GÜN EDEBİLİRLERDİ”
Z. E: Bu değerlendirmenizi daha somut bir örnekle ifade edebilir misiniz? Mesela bu anlamda nasıl bir sorun yaşıyoruz?
T. K: Bakın çok güzel bir özel hastanemiz var. Allah onlardan razı olsun. Bu yatırımı yapanların tamamı Fatsalı… Aslında yatırım yapmadan mevcut sermayeyi bankaya yatırıp, onun faiz getirisiyle hayatlarını çok rahat idame ettirebilirlerdi. Ki bu; Fatsa’da çokça yapılan bir şey… Ama bu insanlar öyle düşünmemiş… Kendi insanına fayda sağlayacak bir yöntemi tercih etmişler. Bir ilçeden bahsediyoruz. Ve bu gün Karadeniz’in en büyük özel hastanelerinden biri Fatsa’da bulunuyor. Bu noktada bize düşen, yediden yetmişe bu yatırımın yanında yer almaktır. Bunu örnek olarak söyledim ama birlik ve dayanışma ruhunu ilçenin tamamına yaymamız lazım… O yüzden kimin ne yaptığının dedikodusunu yapmaktan vazgeçmeliyiz. Dedikoduyu artık askıya almamızın zamanı gelmiş ve geçmiştir.
“İNSANLARIN BİZİ DAVET ETMESİ, DOĞRU YOLDA
OLDUĞUMUZU GÖSTERİYOR”
Z. E: İsterseniz başında bulunduğunuz kurum ve yaptığınız çalışmalar üzerinden Fatsa’nın dışarıdan nasıl göründüğüne de bakalım. Dışarıda neler yapıyorsunuz ve oradan bakınca biz nasıl görünüyoruz?
T. K: FATSO başkanı olarak bu gün Türkiye’nin hemen her yerinde ilçemizi temsil etmeye çalışıyorum. Sadece FATSO’nun yönetim kurulu başkanı değilim. TOBB’un Hesapları İnceleme Komisyonu’nda görevim var. Ayrıca Türkiye Genç Girişimciler’in Üst Kurulundayım. Üst kurulda Türkiye’nin sayılı genç işadamlarından 30 kişi var. Ve bunlardan biri de benim. Bu kurulda tek ticaret odası başkanı olarak bulunuyorum. Ayrıca ülkemize mal olmuş yazarlarımızın kitaplarında veya köşe yazılarında yer buluyoruz. Tabi bunlar Tayfun Karataş olarak değil, FATSO Başkanı kimliğiyle olmaktadır. Zaten hep söylüyorum. Bu şahsımın bir başarısı değil, ekibimin başarısıdır. Ulusal kanallara davet ediliyorum. İngiltere Başbakanını ziyaret ettiğimde Türkiye’deki on genç girişimciden biriydim. Ve orada FATSO Başkanı kimliğimle yer aldım. Dolayısıyla sadece Fatsa’daki istihdamla değil, dışarıda da Fatsa’yı en iyi şekilde temsil etmek için uğraş veriyoruz. Ve bunu layıkıyla da yaptığımızı düşünüyorum. Çünkü eğer insanlar bizi bir yerlere davet ediyor, o ortamda bizim de olmamızı istiyorsa, bu doğru işler yaptığımızın somut bir kanıtıdır.
“İSTİHDAM ON BİNE ÇIKTIĞINDA DAHA MÜREFFEH
BİR FATSA’DA YAŞAYACAĞIZ”
Z. E: Fındık fiyatlarındaki sert düşüşler insanımızı iyice yıpratmış durumda… Özellikle OSB sayesinde fındığa bağımlı olmaktan kurtulabilecek miyiz?
T. K: Biz yönetim olarak 2009’da göreve geldik. Ve gördük ki; ilçenin gelirinin yüzde 95’i sadece tarımdan… Dolayısıyla fındıktan… Fındık fiyatı iyi olduğunda bu durum ilçe için bir fırsattır. Ancak fındık olmadığında ya da fiyatlar düştüğünde bir kâbusa dönüşür. Motoru arızalı bir aracı düşünün… Sizi nerede bırakacağını bilemezsiniz. Dolayısıyla güven vermeyen ekonomik bir yapı… Fındığın haricinde yılın 12 ayında var olan bir ekonomi anlayışının hâkim kılınması gerekiyor. Göreve geldiğimizde yüzde 2-3’lük bir sanayi payımız varken, bu gün yüzde 15’e ulaşmış durumdayız. Şu anki hedefimiz bunu yüzde 40’a çıkarmaktır. OSB’ye ek alanı da kazandırdığımızda istesek de istemesek de bu rakama ulaşacağız. Zaten toplamda 10 bin kişilik istihdama ulaşıyoruz. Şu an yaşadığımız ekonomik durağanlığı işte o zaman yaşamayacağız. Fındıktaki sert düşüşlerden dolayı şu an piyasa çok kötü… Eğer sözünü ettiğim hedeflere ve rakamlara ulaşırsak bu denli sıkıntılarla karşılaşmayacağız. Zaten geri göçlerle birlikte daha rahat, daha müreffeh bir döneme girmiş olacağız. Bu anlamda Fatsa’nın geleceğinden umutluyum. Hedeflerimize ulaştığımızda sadece Ordu’nun değil, bütün Karadeniz’in sanayi merkezi olacağımızdan kimsenin kuşkusu olmasın. Yeter ki; arzu ettiğimiz yatırımları buraya kazandıralım. Tarımdan ziyade üreten bir ekonomiye geçelim.
“FATSA, JAPONYA’YA İHRACAT YAPIYORSA
KARADENİZ’E MAL OLMUŞTUR”
Zaten şu anda bile Karadeniz’de sanayimizle adımızdan söz ettirmiş durumdayız. Bu gün Fenerbahçe ve Beşiktaş’ın formaları Fatsa’da üretiliyorsa, İngiltere liginde birçok kulübün forması Fatsa’da üretiliyorsa, dünya çapındaki birçok markanın ürünleri Fatsa’da üretiliyorsa, hatta Bruney Sultanlığına, Japonya’ya ihracat yapar noktasına geldiysek Fatsa sadece Ordu’ya değil, Karadeniz’e mal olmuştur.
NOT: Röportajın ikinci bölümü haftaya yayınlanacaktır.