İnanır'a bir onur ödülü de Almanya'dan...

önemli oyuncularından Kadir İnanır'a verilecek.
Almanya'nın önde gelen festivallerinden biri olan ve 4 – 13 Mart tarihleri arasında Nürnberg'de düzenlenecek festivalde onur konuğu olan İnanır, Türk sinemasının gelişmesine katkısı ve yaşam boyu başarısıyla ödüllerine bir yenisini daha ekleyecek.
Sanatçı, 4 Mart'ta Tafelhalle Nürnberg'de gerçekleşecek açılış galasında ödülünü alacak. 5 Mart'ta ise sanatçının en önemli filmlerinden biri olan 'Karılar Koğuşu'nun gösteriminin ardından, Kadir İnanır izleyicilerle söyleşi yapacak.
Festival kapsamında sinemacılar, sanatçılar ve seyirciler arasındaki kültürel diyaloğu arttıran uzun metraj, kısa metraj ve belgesel filmler gösterilecek. Festival programı şubat ayında açıklanacak.
"TÜRKİYE - ALMANYA FİLM FESTİVALİ"
1992 yılında Türkiye Sinema Günleri adı altında başlayan Türkiye Almanya Film Festivali bu yıl 18. yaşını kutluyor. Etkinlik, iki ülke sinemasını konu alan filmlerin, uluslararası seçici kurullar ve yarışma bölümleri eşliğinde gösterildiği tek film festivali olma özelliğine sahip. Festival, Türkiye sinema sanatının ülke dışında tanıtıldığı en büyük platform, Almanya'da ise kültürlerarası diyaloğu sinema bağlamında sürekli kılan tek film festivali. Bu bağlamda Türkiye Almanya Film Festivali sadece Almanya'daki çok kültürlü diyaloğa hizmet etmekle kalmıyor aynı zamanda iki ülke arasındaki kültürel ve sanatsal diyaloğu da yıllardan beri teşvik ediyor.
Sinema Yazarı Burçak Evren’in yorumu
TATLI SERT, BUYURGAN AMA DUYGUSAL
BİR STAR
Starlar, sinemanın bir bakıma kutsanmış kişileridir Bir oyuncuyu sıradanlıktan star çizgisine getiren, onun beyazperdeye düşen hayaliyle özdeşleşen geniş halk yığınlarının süreklilik içeren beğeniyle, bu beğeniyi hak edilmiş konuma getiren, o anlatılmaz ve kolay kolay tanımlanmaz çehrenin gizinde saklıdır.
Türk sinemasında her dönem, dönemin beğenileri, eğilimleri ve modaları doğrultusunda, bu beklentileri karşılayan starlar oluşmuş ya da oluşturulmuştur.
Kimi zaman dönemlerin renkleri ve gereksinimleri starların ortaya çıkmasına, kimi zaman da starlar, dönemlerin kendi renk-
lerinin ve beğenilerinin oluşturulmasında etkin olmuşlardır. Bir önceki dönemin star anlayışı ve beğenileriyle, bir sonrakinin
birbirleriyle benzer olmaması da, her dönemin star kavramına yaklaşımından ve beğeni farklığından kaynaklanmıştır.
Sinema ortamının; iç yapısı, seyirci profili, beklentileri, ele alıp işlediği konu ve türleriyle üretimin nitelik ve nicelikleri de starların oluşmasında önemli birer faktördür. Günümüz sinemasında starların olmayışı – ya da eski dönemlere oranla kısa dönemlik gelip geçici bir beğeni düzeyine inmesi- uygun olan oyuncuların yokluğundan ya da nitelik sorunundan değil, daha çok sinema sektörünün üretimi ve bu üretimin sunduklarından eklentileri farklı olan seyirci profilinin değişkenliğinden ötürüdür.
Günümüz starların hemen hemen tümüne yakının 60’lı yılların ikinci yarısında sinemaya girip, hala aynı serüveni perdede ve eski filmleriyle ekranda sürdürmenin üstesinden gelenlerdir.
Onca dönem ve yıllar; ne onların yerine ya da yanına bir eklenti yapabilmiş, ne de onların geniş halk yığınları üzerindeki etki ve sevgisinden bir şey yitirmesine izin vermiştir.
Kadir İnanır da, çağdaşları diğer starlar gibi, yıllara ve değişen onca dönemlere dayanıklı çıkan, giderek kendisine duyulan sevgi ve ilgiyi çoğaltıp günümüze dek getirmenin üstesinden gelebilen, Türk sinemasındaki star sözcüğünün karşılığını ve de hakkını veren önemli başat figürlerinden biridir.
60’lı yılların sonunda başladığı oyunculuk serüvenini, günümüze dek hiç kesintiye uğramadan – kimi zaman dizilerle de olsa-
sürdürmesi, kendini yinelemekten çok yenilemesinden kaynaklanmıştır. Her dönemde, kendini yenilemenin ve aşmanın üstesinden gelerek, beğeni ve ilgi odağı değişen seyircinin de odağı olması, bir rastlantıdan ya da geçmiş dönemlerin mirasını sürdürmekten daha çok, sinemaya duyduğu sonsuz sevgi ve saygının bir sonucu olan çalışma ve ayakta kalma uğraşısından kaynaklanmıştır.
Kimileri gerçek oyunculuk kılıktan kılığa girmek, ya da kimi gelip geçici güncel olgulara ödün vermek değildir der. Doğrudur da. Gerçek oyunculuk, kişinin kendisinde gizli olan bir özün dışarıya vurulmasını öngörür. Star, bu özü hepimizle paylaştıran, bunu yaparken de hep kendisi kalan kişidir. Belki de Kadir İnanır’ın, dün olduğu gibi, bugün de aynı çizgide – ya da dorukta – kalması, bu özelliğinden kaynaklanmaktadır.
Kadir İnanır, sinemacılık serüvenin ilk başlarından günümüze değin gelen süreç içinde kendisi gibi kalıp, ama diğer yönden de kendisini yenileyen bir sanatçı olma özelliğine de sahiptir.
Sinemaya ilk başladığı yılarda, edilgin, masum tavırlı, utangaç, dürüst ve de toy bir Anadolu delikanlısı görünümünden, günümüzün dürüst ama sert, olayları olduğu gibi değil, kendi isteği doğrultusunda yönlendirme gücüyle örtüştürüp, buyurgan bir karaktere dönüştürmesi, yılların fiziğinde oluşturduğu olgunluktan daha çok, sinemadaki onca deneyimden ve de izleyenin onu öyle görmek istemesinden ötürüdür.
Kadir İnanır’ın sinemada altını çizdiği sert ve buyurgan karakterleri, kimi zaman gerçek yaşamındaki, kadın-erkek ilişkilerinde de kendini belli edip öne çıkarmıştır. O, bu tür ilişkilerde aşılması ve elde edilmesi olanaksızlıklarla kuşatılmış bir güç olarak ortaya çıkar. Ya da öyle simgelenir. Sevmez, sevilir, elde edilmez, eder… Sevgiyi de, aşkı da, kendi doğrultusunda, dilediğince yönlendirip, onun odağında belirleyici olarak yer alır. Ya onu sevip katlanırsınız, ya da nefret edersiniz. Ama her iki duygunuzda da kaçınışınız ya da tümüyle reddedişiniz olmaz.
Kadir İnanır, bir bakıma ataerkil kökenli ve eğilimli bir toplumun sinemamızdaki somut bir karşılığıdır. Bu görünümünden, filmlerindeki sosyal statüsü ve de sınıfsal kökeni ne olursa olsun ödün vermez, ölürcesine tutkunu olduğu nice sevdalarında
bile, ataerkil olmanın ayrıcalığını ve buyurganlığını asla elden bırakmaz. Onursuzluk, namussuzluk, ihanet gibi zaaflar onun kitabında – filmlerinde hiç yer almaz. Ya da ona hiç, ama hiç yakışmaz. Kısacası o, seyircisini yanıltmaz, beklentilerini boşa çıkarıp, onları düş kırıklığına hiç uğratmaz. Kadir İnanır’ın fiziğinden çehresine, tavırlarından kişiliğine bir afiş gibi yapışan bu belirgin özelliği; kimilerine göre onun taşra kökenli olmasına duyduğu saygı ve aşırı bağımlılığının bir zaafı, kimilerine göre ise bir erdemi olarak kabul görür. Kadir İnanır’ın ilk dönem filmleri bir yana bırakılırsa tüm filmlerinde bu ve buna benzer karakterleri canlandırarak, her dönem başa oynayıp, starlığını geleneksel hale getirmesi, seyircisiyle kurduğu hem sıcak, hem dengeli, hem saygın, hem de biraz mesafeli olan kendine özgü ilişkileri ve de bu ilişkiler bütününe denk düşen görnümü-fiziği içinde gizlidir.
Burçak Evren -Sinema Yazarı / İstanbul