BİR GÜN ANSIZIN!...
.jpg)
8.Ağustos tarihli GÜNEŞ’ teki Haftanın Mesajı bölümünü bana ayıran ve beni Fatsa’ ya davet eden Sevgili Ferudun’ a çok teşekkür ederim.
Yüreğimdeki FATSA’ ya SILA ÖZLEMİNİ yine HAREKETE GEÇİRDİ.
Düşündüm!... bir de baktım ki FATSA’mıza son gelişlerim hep Ferudun’ un mesajlarıyla olmuş.
Hatırlanmak ve unutulmamak çok güzel duygulara garkediyor insanı
FATSA’ya her gelişimde şehrin içinde benim tanıdığım ve beni tanıyanların azaldığını; Oysa ki her defasında yaptığım mezarlık ziyaretinde tanıdıklarımın sayısının arttığını görmek beni çok hüzünlendirir.
FATSA’ daki siyasal, sosyal ve ekonomik gelişmeleri her hafta elime geçen GÜNEŞ Gazetesinden izliyorum. FATSA her geçen yıl şirin bir ilçe olmaktan çıkıyor, süratle şehirleşiyor…
Böyle şehirleşmeler orada yaşayanlar arasındaki manevi bağları zayıflatıp, ilişkilerin maddi çıkarlar üzerine kurulması sorununu doğurmaktadır.
Biz gurbette yaşayan FATSA’ lılar her gelişimizde çocukluğumuzun ve gençliklerimizdeki FATSA’ nın havasını solumak ümit , arzu ve heyecanıyla uçarcasına aşarız 1 nci ve 2nci yarmaları !...
Bindiğimiz arabayla değil şehrin içine girmek, park etmek için bile bir yer bulamayıp, yolda yürürken selamlaşacağımız kişileri ararız.. Yani kendi memleketimizde birer yabancı konumuna düşeriz.
… Attığımız her adımda çevremizdeki binaları inceler, “ Aaa!.. burada da şu vardı, şimdi ne olmuş?” ya da Dumlupınar Okulunun “Mektep Çayırı” dediğimiz alan kaybolmuş, her taraf taş yığını olmuş.
Ben şahsen her gelişimde sahilden ve içeriden bir Mağazabaşı ve Sülükgölü yaparım. Mağazabaşında ilkokul arkadaşım Hacı Rahmi YANGIN’ ı ziyaret eder, eski günleri ararız. Sülükgölünde yani Kurtuluş Mahallesi sahil yolunda son birkaç yıl önce açtığı cafe-restoran da Gürcü mizah ustası BECOĞLU Ahmet Kardeşimizle sohbet eder, nefis Gürcü yemeklerinden tadar, cafenin duvarlarındaki nostaljik FATSA resimlerini içime sindire sindire izlerim.
Hayattaki birkaç akrabanın, arkadaşın ve büyüğün sağlıklı ve mutlu olduğunu görmek de işin kaymağı olur.
… Kısa bir BOLAMAN ve YALIKÖY turu beni çocukluğuma götürür.
Hele sağlığıma zararlı olsa da BOLAMAN’ da kumsalın üzerine kurulu masalarda denizin şırıltıları eşliğinde bir pide yemenin zevki hiçbir yerde yoktur.
Ama benim için varsa da yoksa da MELEVCEN’ dir!...
Gittiğim her restoranda melevcen ararım.
Kendi çapımda dünyayı dolaştım, benim için en nefis yemek melevcen kavurmasıdır.
Şu anda bu satırları Büyükada’ daki evimizin balkonunda denizi ve koya demirlemiş tekneleri izlerken yazıyorum. Yıne de “Ah nerede o FATSA’nın çocukluğumdaki denizi” diyorum!...
Şimdi incir mevsimi başladı. Burada manavlarda her çeşit incir var. Ama nerde o FATSA’ daki evimizin bahçesindeki ağaçtan koparıp yediğimiz incirin tadı!...
Hoş şimdi incir de yasak bana !...
…Her şeye rağmen en kısa zamanda FATSA’ mıza gelebilmek için sabırsızlanıyorum.
Sağ olasın FERUDUN Kardeşim…
Onun için diyorum ki, BELKİ BİR GÜN ANSIZIN…
Bülbülü altın kafese koymuşlar misali insan nerede yaşarsa yaşasın , hangi mevkii de olursa olsun yine de “ AH !.. MEMLEKETİM” diyor.
Tanıdığım, tanımadığım, beni tanıyan , tanımayan herkese sevgi, saygı ve selamlar…
M. Maral ÖZTEKİN