Başbakan Yardımcısı Ak Parti Ordu Milletvekili Prof. Dr. Numan Kurtulmuş "1 KASIM'DA TARİHİ ADIM ATILACAK!"
Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş, seçim kampanyasının başladığını belirterek, “Her söylenecek sözün bir toplumsal karşılığı olacağı aşikardır. Bu tablonun sorumlusu AK Parti değildir. Koalisyon kurulamadıysa bunun faturası AK Parti’ye çıkarılamaz. Bu tek başına sorumlu olduğumuz bir tablo değildir.” dedi.“Bir koalisyon hükümetinin kurulamaması sonrası yeni safhaya geçtik” diyen Kurtulmuş, Türkiye’de ilk kez bir yeni bir yolun denendiğini söyleyerek, “Bir Suriye, bir Irak, bir Mısır’dan farklı olmamızın nedeni ortada sandığın bulunmasıdır. Demokrasimiz ilk kez böyle bir sınav veriyor. Bu sınav tüm siyasi partilerin sınavıdır. İnşallah 1 Kasım seçimlerinde de Türkiye demokrasisi bir adım daha atmış olacaktır” diye konuştu.
Kurtulmuş, “Arzumuz, AK Parti’nin tek başına iktidar olacağı bir sonuç çıkmasıdır. Vatandaşlarımızın, önümüzdeki seçimlerde bizlere destek vereceklerine inancım tamdır.” diyerek de seçmene mesaj verdi.
Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş, TRT Haber’de Haber ve Spor Yayınları Dairesi Başkanı Nasuhi Güngör’ün konuğu oldu ve merak edilenlere ilişkin soruları yanıtladı.
Numan Kurtulmuş’un açıklamalarından önemli satırbaşları:
- Türkiye’de ilk kez bir yol deneniyor -
7 Haziran’dan itibaren Türkiye’de şeffaf bir süreç AK Parti tarafından yönetildi. Türkiye’de bir bloklaşma içinde arayışlar oldu. İçinde AK Parti’nin olmadığı bir hükümetin kurulması reailete olarak mümkün değildi. Başbakanımız tüm detayları kamuoyu ile paylaşılan bir görüşme süreci yürüttü. CHP ve MHP ile koalisyon hükümeti kurulamayacağı Anayasa’nın amir hükümleri gereği, Türkiye’yi hükümetsiz bırakmamak için Anayasa’ya konulmuş bir Seçim Hükümeti hükmü var. Tüm arayışlar sonuç vermediğine göre Türkiye’de ilk kez bir yol deneniyor. Sonuç itibariyle hayırlı olsun demekten başka sözümüz yok.
- Bu bir vatan görevidir -
Sayın Ahmet Davutoğlu AK Parti Genel Başkanı olarak değil, Başbakan olarak değil, bir olağandışı dönemin atanmış Başbakanı olarak görevi sürdürdüğünü söyledi. Bu bizim istediğimiz bir durum değil, bu bir anayasal zorunluluk. Sayın Başbakanımız Anayasal zorunluluk gereği bu hükümeti kurmakla görevli. Bu bir vatani görevdir. Teklif götürülenlerin de aynı biçimde karşılamalarını isterdik. Geçici hükümet, seçim hükümeti halk tarafından seçilmiş bir hükümet değil. Burada gönlümüz arzu ederdi ki tüm partiler bu sürecin içinde yer alsaydı. Bu olmadığına göre yeni Anayasanın amir hükmü gereği görevlendirme yapılacak ve kabul edenler ve reddedenler olacak. Reddeden bakan adayları ile ilgili olarak da bağımsızlardan bir kabine oluşturmaya gayret edecek ve kabineyi açıklayacak.
- Adı üzerinde geçici hükümet -
Mevcut anayasa bu geçici hükümeti hükme bağlarken şuradan hareket ediyor. Uzun süredir koalisyon hükümeti kurulamazsa vakit kaybedilmesin diye hüküm konulmuş. Ama sonuçta kimseyi de zorla bu geçici hükümetin içinde olacaksınız diye bir amir hükmü yok. Geçici görevlendirmeye kadar Sayın Başbakanımız koalisyon görüşmelerini yaptı. Kimseye zorla kabul ettirilemez. Ama bunlar uzlaşı olsun diye ortaya konulmuş. Geçiş süreci bu, adı üzerinde geçici hükümet. Kabul eden ya da etmeyenin kararlarına saygı duyarız. Herkes kendi siyasi perspektifi içinde yanıt verir buna.
- Bu tablonun sorumlusu Ak Parti değildir -
Seçim kampanyası artık başladı. Her söylenecek sözün bir toplumsal karşılığı olacağı aşikardır. Bu tablonun sorumlusu AK Parti değildir. Koalisyon kurulamadıysa bunun faturası AK Parti’ye çıkarılamaz. Millete de niye tek başına bir partiyi iktidara getirmediniz denilemez. Bu tek başına sorumlu olduğumuz bir tablo değildir. Milletimizin değerlendirmesi de bu şekilde ortaya çıkmıştır.
- Yeni sayfaya geçtik -
Bir koalisyon hükümetinin kurulamaması sonrası yeni safhaya geçtik. Hiç değilse bundan sonra bir ortak karar beklerdik. Olağandışı bir dönemi birlikte yürütmeliydik. Bir çıkış yolu bulunabilirdi. Herkes üye verebilirdi ama vermediler. Kabul etmeyenlerin yerine bağımsızlarla süreç devam ettirilebilir. AK Parti ile CHP arasındaki koalisyon görüşmelerinin bile bir kazanım olduğunu düşünüyorum. 8 Haziran sabahı o tablo içinde şunu söyledim. AK Partisiz bir hükümet kurulamaz. Koalisyonla olursa ne ala, olmazsa tam da işte o noktadayız.
- Demokrasimiz ilk kez böyle bir sınav veriyor -
Bir Suriye, bir Irak, bir Mısır’dan farklı olmamızın nedeni ortada sandığın bulunmasıdır. Demokrasimiz ilk kez böyle bir sınav veriyor. Bu sınav tüm siyasi partilerin sınavıdır. İnşallah 1 Kasım seçimlerinde de Türkiye demokrasisi bir adım daha atmış olacaktır.
- Bu Ak Parti’nin tercihi değildir -
Açık bir Anayasal zorunluluk. AK Parti ile HDP bir koalisyon kurmuyor. Oy alıp gelmiş bir siyasi parti var burada. Milli irade gereği 80 milletvekili ile parlamentoya gelmiş. Nasıl ki MHP’ye 3 Bakanlık düşüyorsa, HDP’ye de 3 Bakanlık düşmüştür. MHP’de 3 tekliften ikisi kabul edilmemiş, biri kabul edilmiş; HDP’den teklif götürülen 3 isim de kabul etmiş. Bunu kimse AK Parti’nin tercihi gibi gösteremez. Anayasa gereğidir. Koalisyon kurulamadı diye oturup ağlayacak mıyız? MHP aşağı yukarı her türlü imkanı reddettiğine göre… Burada anayasa devreye giriyor ve gereğini yapmamız gerekiyor.
- Halkın oyuyla gelmiş tüm partileri meşru sayarız -
MHP ile HDP yan yana oturuyor. Sayıları nedeniyle. HDP’nin hem Mecliste olmasını kabul edeceksiniz, hem de diyeceksiniz ki “Bunlardan alınacak bakanlar doğru değildir.” Bu tercih hakkı zaten Sayın Başbakanımız Ahmet Davutoğlu’nda değil ki. Halkın oyu ile gelmiş tüm partileri meşru sayarız. Terör örgütü ile aralarına mesafe koymalarını isteriz. 68 siyasi partiyi kapatmış bir ülkeyiz. Siyasi parti mezarlığına sahibiz. Tüm partilerle ilgili demokrasiye nasıl katkıda bulunabiliriz diye hesap edilmesi lazım. Birbirleriyle mücadele etseler bile ülkenin menfaati için herkesin mücadele etmesi lazım. Bunun yolu yasaklamaktan geçmiyor.
- 64. hükümet de görevini sonuna kadar
yerine getirecek -
Herhangi bir hükümet nasıl çalışıyorsa bu hükümet de böyle çalışacak. Mevcut hükümet 63. hükümet, seçimde AK Parti çoğunluğu elde etmemiş olmasına rağmen Başbakanımız görevi verdi, istifa etti. Yeni hükümet kuruluncaya kadar bakanlar kurulu devam etti. Tüm sorumluluklarımızı yerine getirdik. Hükümet hiçbir konuda tereddüt etmeden adımlarını attı. Memur zamları, dış siyaset gibi. Hiçbir iş aksatılmadı. 63. Hükümet görevini yerine getirdi sonuna kadar. 64. Hükümet de görevini sonuna kadar yerine getirecek. Devlette devamlılık dediğimiz şey budur. Bu bakanlar kurulunun önceki bakanlar kurulundan hiçbir eksiği bulunmayacaktır.
- Seçim güvenliği ulusal güvenlik bir bütündür -
Seçim güvenliği ulusal güvenlik bir bütündür. Bu hükümet kuruldu diye, milletin güvenliği konusunda en küçük tereddüt olmaz. Ulusal güvenlikte en küçük aksaklık olmayacaktır. Türkiye terörle mücadelesine kararlılıkla devam edecektir. Şunu sormamız lazım: Ne oldu da 2,5 sene kimsenin ölmediği, annelerin ağlamadığı, yaylalara gidilebildiği ortamda Suruç katliamından sonra 3 düğmeye birden birileri bastı. DAİŞ, PKK, DHKP-C. Önce birinin buna cevap vermesi lazım. Büyük güçlü Türkiye istenmiyor. Suriye, Irak, Yemen, Ürdün, Lübnan, Mısır, Libya, Ukrayna. 90’lı yıllardan alırsanız Balkanlar ve Kafkaslar. Ortadoğu sürekli bölünüyor. Büyük bir istikrarsızlık var. Dünya çözüm bulamıyor. Ukrayna krizini çözemiyorsunuz. Suriye krizi öyle duruyor. Bir tek ülke Türkiye, Allah’a şükür dimdik ayakta. Evet ciddi problemlerimiz var ama buna rağmen Türkiye halkıyla büyük ülke olma yolunda büyük adımlar atıyor. Birileri bundan rahatsız oluyor. Dünyanın neresinde ne oluyorsa bunlarla ilgilenmeye çalışıyoruz. Dünyanın hiçbir yerinde terör örgütleri kendiliğinden büyümez. Mutlaka destekçileri vardır. Zaman zaman bu örgütleri harekete geçirirler. Kendileri adına savaş yürütmesini isterler. Saldırıya geçtiler. Bundan çıkmanın yolu birlikte hareket etmektir. Önce Türkiye demeliyiz. Yolumuza devam etmemiz lazım. İstiyorlar ki uzunca bir zaman, Oslo görüşmelerinin deşifre edilmesinden başlayarak Türkiye’nin Mısır olmasını isteyerek, Ukrayna gibi olmasını isteyerek, mümkünse olağanüstü hal zeminin oluşmasını istediklerini biliyoruz.
- Başarılarda en büyük pay Cumhurbaşkanımızın -
Geçtiğimiz 13 yılda siyasi başarılar varsa bunda en büyük pay Sayın Cumhurbaşkınımızındır. Türkiye’nin güçlü Türkiye olmasını istemeyenlerin en büyük argümanı Cumhurbaşkanlığı makamının yıpratılması ve Sayın Erdoğan’ın halkın gözünden düşürülmesi ve etkisizleştirilmesi. Türkiye’de sistem artık kendisini ve milleti taşıyamıyor. Sistem tartışması yapıyorsunuz, ne tartışırsanız tartışın. Türkiye Cumhurbaşkanını halk tarafından seçilmesi adımına bir günde gelmedi. Uzun yıllar Cumhurbaşkanının kim olacağı sivillerin bile işi değildi. Halk bu işi çözmek lazım dedi. Ben kendi oylarımla kendi Cumhurbaşkanımı seçmek istiyorum dedi. Halkın seçmesiyle birlikte aslında sistemi değiştirecek diğer adımlar atılmadığı için bu adım kadük kaldı.
- Yeni Türkiye’nin sancıları -
Artık Türkiye’de milletimiz Cumhurbaşkanını kendi seçiyor. Ama eski sistem devam ediyor. Bunun getirdiği sancı var. Böyle bir lideri nasıl milletle arasına engel koyarız diye Cumhurbaşkanımız üzerinden tartışma açmaya çalışıyorlar. Gelin tartışalım ve bunların çözümlerini bulalım. Yeni Türkiye’nin sancıları bir müddet daha devam edecektir. Korumamız gereken şey demokrasinin ruhu, sandık, halkın iradesidir. 13 yıl tek başına iktidar olmuş bir parti. 8 Haziran sabahı tek başına iktidar olmayacağı aşikar. Belli bir sürece girdik. Allah muhafaza kötü örnek olan başka ülkelere baktığımız zaman başka bir tablo ile karşı karşıya kalabilirdik.
- Demokrasinin kurumsallaştığı dönemi tesis
etmek zorundayız -
Türkiye’de eğer tek başına iktidar olsaydı AK Parti, tartışmamız gereken konu şu idi: Evet büyük adımlar atıldı ama atamadığımız adımlar var. Dönüşüm süreci. Siyasi partilerden ve siyasi şahsiyetlerden uzak kim iş başına gelirse gelsin demokratik yapıyı tesis etmek zorundayız. Ekonomide Türkiye’nin makro ve mikro başarılarını taçlandırma zorunluluğu var. Yeni bir anayasa ile. Sivil ve demokratik. Seçim sisteminin değişmesi lazım. Türkiye’de siyasi partiler sistemi, meclis iç tüzüğünün değişmesi lazım. Bu reformları yapmadığınız müddetçe tartışmaları çözemiyorsunuz. HDP barajı aşsın mı aşmasın mı? Antidemokratik bir konu. “Ailenizden en az bir iki oy versin de HDP’ye, AK Parti iktidardan düşsün” diye konuşanlar vardı. Türkiye’de hak ve özgürlüklerin genişletilmesi konusunda, insanların insan hakları ve hukuk alanıyla ilgili bu adımların atılması zaruridir.
- Tek başına iktidar olmak arzumuz -
AK Parti’nin tek başına iktidar olacağı bir sonuç çıkması arzumuz. Önümüzdeki parlamento bu konularda makul adımlar atacaktır diye umut ediyorum. Herkes kendi doğrusunu getirsin, Türkiye’nin eksik olan taraflarını tamamlayalım. Bu ülke hepimizin. Halk bir şey söylüyor. Siyaset halkın söylediğinin dışında olmaz. Bunu siz çözeceksiniz diyor. İnşallah doğru çözümler bulunacağına inanıyorum.
- Ekonomide faz değişimine ihtiyaç var -
Biz siyasete kişisel bir uğraşı alanı olarak bakmıyoruz. AK Parti 150 yıllık geleneğin devamıdır. İşi böyle görüyorsak, Türkiye’de bir medeniyet mücadelesinin merkezidir gözü ile bakıyorsak, fikri sürekliliğimizi sürekli tazelememiz lazım. Fikirlerin toplumla buluşmasıyla ilgili. Aynı su ile iki kere yıkanmazsınız. Bu seçimde millet bizi yüzde 41’e düşürürken bizi silkeleyip “kalk bir abdestini tazele” dedi. İsimler fanidir. Biz bir büyük mücadeleyi halk ile birlikte yapıyoruz. Başaramadığımız şeyler de var. Ekonomide büyük adımlar atıldı. Siz ne ürettiniz, küresel piyasalara ne sattınız? Ekonominin gücü bununla ölçülüyor. Ekonomide faz değişimine ihtiyacımız var. Türkiye için bu zarurettir. Çin’den yeni dalga geliyor işte. Avrupa ekonomilerinin daralması Türkiye üzerinde etkili olacaktır. Makro başarılar eyvallah ama bunu mikro başarılarla taçlandırmak lazım. Seçimden önce gündeme getirdiğimiz program buydu. Piyasalar ülkenin çarşısı pazarıdır. Burada ne kadar güçlüsünüz. Türkiye bu değişimi mutlaka gerçekleştirmek zorundadır. Ekonomide yeni bir faz değişikliğine ihtiyaç var, daha çok üreten ve daha çok paylaşan bir ekonomi olmalı.”