ERDEM BAKANLIĞI
Teklif ediyorum!
Mevcut bakanlıklarımızın yanında bir de Erdem Bakanlığı kuralım… Böylece toplumumuzdaki sorunların bazılarının önüne geçebiliriz, inanıyorum… Erdem sözlük anlamı olarak; iyilik, iyi insan olmak, alçak gönüllülük, insanın ruhsal olgunluğu gibi anlamları içermektedir..
Kamudan özel sektöre, her kurumda bir iyilik makamı oluşturulmalı, bunları denetleyen müfettişlikler de olmalı, iyi olmayı başaranlar mutlaka ödüllendirilmelidirler..
’İyi insan olmak’’ bence bütün mesele bu.
Hayatımızın özü, anlamı ve en önemli gayesi iyi insan olabilmektir. Doğduğumuz andan itibaren hem ailemiz hem de içinde bulunduğumuz toplum tarafından bu şekilde eğitilip, böyle yönlendirilmeliyiz.
Hiç kimse suçlu ya da kötü olarak doğmuyor bu dünyaya. Çoğu zaman içinde bulunduğu hayat şartları insanı suça itiyor, önce kendi kalbi kırılıyor, eziliyor, yıpranıyor sonra da o; kalp kırmaya, döküp saçmaya, hatta suç işlemeye başlıyor….
Hz. Muhammed çok sadaka dağıtamadığından yakınan Hz. Ali’ye ‘’Tebessüm et, bu da sadakadır’’ demişti. Gülümsemenin sadaka olarak kabul edildiği İslam toplumlarında gülümsemeye ne kadar önem veriliyor? Günde kaç kişiye gülümsüyoruz?
Gülümsediğimizde hem biz rahatlarız hem de karşımızdaki insanı rahatlatıp ona güven veririz… Böylece oluşması muhtemel kötü enerjiyi ilk baştan yok ederiz. Hayatımızın her döneminde bazen de işimiz gereği her gün yeni ortamlara girer, yeni insanlarla karşılaşırız.. Bizi gülerek karşılayan kişileri, bu ortamları hep minnetle hatırlarız.
‘’Tatlı dil yılanı deliğinden çıkarır’’
Atasözümüz bize ‘’iyi insan olmanın ‘’ anahtarını özetliyor.. İster kamu olsun ister özel kurumlar olsun, girdiğimiz bu ortamlarda güler yüzle karşılanıp, bir iki iyi cümle duyarsak karşılıklı oluşturulan diyalog çok daha verimli ve olumlu geçiyor…
Örneğin, çocuğunuzun velisi olarak gittiğiniz okulda, ilk önce şikayet cümlesi ile değil de; güler yüzlü bir hoş geldin ile başlatılan sohbet, her iki tarafa da olumlu neticeler veriyor… Emir cümlesi kullanmayan, kendisinin de bir zamanlar çocuk olduğunu , öğrenci olduğu günlerini hatırlayan öğretmenler, diğer meslektaşlarına göre daha çok sevilen, öğrencileri daha başarılı olan öğretmenler oluyorlar….
Zaten bin bir endişe ile girdiğimiz doktorun kapısında; sıcak bir gülümsemeyle karşılanıp, hastayı rahatlatan kısa bir sohbetin her iki taraf içinde ne kadar faydalı olacağını düşünelim… Hiç unutmam, yıllar önce ultrason için gittiğim bir doktorun ilk cümlesi ‘’sizi bir kitle bulmadan buradan göndermeyelim’’ olmuştu. Bu söz beni son derece üzerken, doktora ne kazandırdı hala düşünürüm….
Sağlık kurumları, gülen yüzlere, iyi insanlara en çok ihtiyaç duyduğumuz alanlardır… Yine yıllar önce acilde çocuğuma kan aldırmam gereken bir durumda, hemşirenin ‘’sakin durmazsan bu iğneyi sana iki defa batırırım ‘’ diye bağırması üzerine; zaten korkudan titreyen çocuğumun daha da korkup ağlamaya başlamasını hep üzülerek hatırlarım… Acaba o hemşirenin çocuğu var mıydı? Hayatında hiç empati kurmuş muydu?
Bizi çok endişelendiren ortamlardan biri de sınavlardır. Gerek kamunun sınavları olsun gerekse özel sektörlerin sınavları, hepsinde bir heyecan, bir tedirginlik duyarız. Hele ki ÖSYM’nin sınavları hem çocuklar hem de aileleri için bir başka heyecandır. Sınavlardaki görevlilerin sınava gelen öğrencileri , güler yüzle, hoş sözlerle karşılayıp, oturacakları sıraya kadar eşlik etmeleri , formlarda yapılması gerekenleri tek tek kontrol ederek sınava başlatmaları, sorunsuz rahat geçecek bir sınavın anahtarıdır.. Küçük bir ayrıntı gibi görünen bu durum, bir çok problemin önüne geçer, böylece rahat bir sınav geçiren her öğrencinin, sınav bitiminde görevlilere teşekkür etmeleri de , görevliler için bir mutluluk, aldığı parayı hak etmek olur..
Bu örnekleri daha da çoğaltabiliriz, adliyeden bankaya, pazardaki esnaftan fırıncıya, otobüsten dolmuşa kadar hemen her yerde, yaşadığımız bütün ortamlarda birbirimize gülümsemek, güzel bir cümle ile başlangıç yapmak karşılaşacağımız bir çok sorunun önüne geçecektir… Unutmayalım ki atalarımızdan bizlere miras bir sözümüz de ‘’İyilik yap denize at, balık bilmezse Halik bilir’’….
Elbette her birimizin farklı dertleri, çözmek zorunda kaldığı bir çok problemi var, ancak daha sonra pişman olup keşke yapmasaydım dememek için empati kurmak çok önemli… Tartıştığımız, azarladığımız kişinin birkaç dakika sonra öldüğünü düşünelim, böyle bir durumda çoğu kişinin vicdanı sızlar değil mi?
Ne zaman biriyle problem yaşasam ya da birini hayatımdan çıkaracak olsam, ilk önce onun öldüğünü düşünürüm… Eğer bu kişinin ölümü benim vicdanımı sızlatmıyorsa bana keşke yapmasaydım dedirtmiyorsa hayatımdan çıkabilir diye düşünmek, bana çok daha sakin ve mutlu bir hayat yaşatıyor….
Her gün almak zorunda olduğumuz ilaçlar gibi, kendimize günlük bir iyilik dozu düzenlemek her şeyden önce bize çok iyi gelecektir. İlk önce kendimize gülümsemek, sonra herkese gülümsemek, yıllar önceki komşumuzu arayıp hatırını sormak, sokaktaki bir hayvanı beslemek gibi, küçük ama etkisi büyük bu işler, bizi daha mutlu ve daha güçlü hissettirecektir. Böylece, çevremize iyilik yaparken aslında en büyük iyiliği kendimize yapmış olacağız…