Görüntülenen Sayı: 2804
2804 | Yayım Tarihi: 13 Haziran 2025 Cuma
  • Ana Sayfa
  • Haberler
  •  Spor 
  • Köşe Yazarları
  • Bunları Biliyor musunuz?
  • Vefatlar
  • Güneşlik
  • Dost Siteler
  • Künye
  • İletişim
  • Son Sayı
Ana Sayfa » Köşe Yazıları » GENETİK MİSAFİRPERVERLİK

GENETİK MİSAFİRPERVERLİK

Berrin NUROĞLU

Berrin NUROĞLU

gunesgazetesi.yahoo.com
Facebook'ta Paylaş

    Çocukluğumda   beni  en çok mutlu  eden  olaylardan  biri  de  evimize  misafir  gelmesiydi.  Özellikle  yatılı  gelen misafirlere bayılırdım.  Böylece  hep  kapalı  olan  misafir odası  açılır, kalabalık  sofralar kurulurdu.  Geç  saatlere  kadar  süren  sohbetleri  dinlemekten,  ara  sıra  söze karışmaktan  çok  keyif  alırdım….
‘’Misafir bereketiyle  gelir’’ derler,  onların  sayesinde   evimizin  neşesi,  soframızın  çeşidi  bol  olurdu.   Beraberlerinde  çocukları  da  gelmişse  değmeyin  keyfimize,  oyunların  biri  biter  diğeri  başlardı,  zaman  nasıl  geçerdi  anlamazdık  bile…
     Yaylada  olduğumuz  günlerde  ise Tanrı  Misafirlerimiz  gelirdi.  Kaymak  toplayan bu neneler  hava  karardığında  onları  kim  davet  ederse  geceyi  o  evde  geçirirlerdi.  Babaannemin  sürekli  gelen  Tanrı  misafirleri  olurdu… Özellikle   her  sene  bir  kaç  kez  gelen bir Ballı  nenemiz  vardı  ki  gerçekten  ismi  ile  müsemmaydı..  Yemekten  sonra  bulaşıkları  hiç  kimseye  bırakmaz  mutlaka  o  yıkardı.. Dilinden   dualar  dökülür,  usul   usul  konuşup,  hiç  kimseyi  incitmezdı… Sürekli  tesbih  çeken,  çarşafını  sadece  yatarken  çıkaran  Ballı  neneyi  hepimiz  çok  severdik..  Küçük  yaşta   olmama  rağmen  nurlu yüzünü  ve  pamuk  ellerini  hala  çok  net  hatırlıyorum…
Misafirlerimiz   giderken  kapıdan  uğurlanmaz, tüm  ev  halkı  onlarla  beraber  mutlaka dışarıya  kadar çıkar,  gidecekleri  yer  uzak   ise  yolluklar  hazırlanırdı.  Babaannem  Tanrı misafirlerine  başörtüsü,  havlu   gibi  hediyeler  verir,  tekrar  gelmeleri  için  ısrar  ederdi.. 
 Atalarımızdan  bizlere  miras,  en  önemli geleneklerimizden  biri  olan  misafirperverlik,  genç  kızların çeyizlerinde  misafirler için  hazırlanan  havludan  çarşafa,  evlerimizdeki  misafir  odalarından, köy  odalarına,  hanlara,  kervansaraylara  kadar  kültürümüzün  en  kıymetli  nişaneleri  olmuştur.
Tarihten  beri,   beyler  toylarda,  sultanlar  saraylarında ,  paşalar  konaklarında  büyük  ve çeşidi  bol   sofralar  kurdurarak  misafirlerini  baş  köşede  ağırlamışlar, böylece  itibar  ve  saygınlıklarını da  artırmışlardır..
Dede  Korkut  ‘’Oğul  babadan  görmeyince  sofra  kurmaz’’ sözüyle  misafirperverlik  ve  cömertliğin  önemini  vurgulamış,  misafir  gitmeyen evleri  kara  ev  olarak  nitelendirmiş,  misafirini   iyi  ağırlayan  kadınları ise   bol  bol  övmüştür.  Yusuf  Has  Hacib’in,   ‘’Kutadgu  Bilig’’ adlı   eserinde kalabalık  içinde yalnız  bir  kimse  görüldüğünde  onun  sıkıntıda  olabileceği  söylenip,  bu  kişinin  mutlaka  yedirilip,  içirilmesi  iyi  misafir  edilmesi  gerektiği  vurgulanmıştır.
    Selçuklu  Sultanları,  kurdurdukları  ziyafet  sofralarıyla  misafirlerini  çok  iyi  ağırlamışlardır. Ancak  onları  dünyada  eşsiz  yapan  inşa  ettirdikleri  muhteşem  kervansaraylarıdır.  Ticaret  yolları  üzerinde  yaklaşık  olarak  elli  kilometrelik  aralıklarla  yapılan  kervansaraylar,  aynı  zamanda  sağlam  duvarları  ile  de  çok  güvenli  idiler…. Bunlara  gelen  ticaret  kervanları,   Türk  Misafirperverlik  geleneğinin  bir  gereği  olarak  karşılanmışlar, hiç  bir  karşılık  beklenmeden   her  türlü  ihtiyaçları  giderilmiştir.
   Kervansaraylarda  hastalar  tedavi  edilir,  misafirlerin temizliği  için  hepsinde  mutlaka hamam  olurdu.. Hayvanların  bakımları  yapılır,   ihtiyaçları  karşılanır, ve  her kervansarayda  bir nalbant  bulunurdu… Buraya gelen  misafirlerden  hiç  kimse  bir  diğerinden  ayırt  edilmez,   herkes  eşit  olarak  görülürdü….  Muhtaç  olanlara  ayakkabı  gibi,  ihtiyaç  duyduğu  malzemeler  temin  edilirdi.  Hemen  hemen  hepsinde  bir  ibadethane  bulunurdu.   Yolcuların  sıkılmaması  için  satranç  odası  olan  kervansaraylar  dahi  vardı… Selçuklu  topraklarında  soyulan, malları  zarara  uğrayan kervanların  zararları  Selçuklu  Sultanları  tarafından karşılanırdı,  bir  çeşit  sigorta sistemi  olan  bu  uygulamayı  ilk  olarak  Selçuklular  başlatmıştı..   
Osmanlı  İmparatorluğu  döneminde,  İstanbul  seyahati    yapan  H. Delamarre ‘’ İstanbul  civarındaki  gezintilerimde  ben  hep  bu  milletin  lütufkarlığına  ve  misafirperverlik  aşkına  şahit  oldum. Rast  geldiğim  hangi  Türk’e  yol  sorsam,  hemen  bana  rehberlikte  bulunuyor, yiyecek  ve içecek  şeyler  hususunda  elinden  geleni  saklamıyordu. Onların  bütün  davranışlarında  mükemmel  bir  insâniyet  ve kibarlık  göze  çarpıyordu’’ diyerek,  hayranlığını  belirtmiştir.
    Yüzyıllardır,  kültürümüzde  misafirlerimiz  ‘’Baş  Tacımız ‘’olarak  görülmüştür,  onların  gelmeleriyle  beraber  sofralarımızın  bereketi,  evlerimizin  neşesi  artmıştır… Misafirlerimize gösterdiğimiz  hürmet,  milletimizin  diğer  milletler  tarafından  bilinen  ve  takdir  edilen  en önemli  özelliklerinden  biridir…

Yalnızca aboneler yorum yazabilir.

Abone Bilgileri

Abone girişi yapınız
Abone Kodu:
Parola:
Şifrenizi almak için tıklayın

  • Hava Durumu
  • Arşiv


Kaynak: Meteoroloji Genel Müdürlüğü






 Güneş Gazetesi © 2005-2025 Her hakkı saklıdır.