KÖY ENSTİTÜLERİ YENİDEN AÇILABİLİR Mİ?
Geçtiğimiz 17 Nisan günü, Köy Enstitülerinin kuruluşunun 85. Yıldönümü idi. 17 Nisan 1940’ta TBMM’de Millî Eğitim Bakanı Hasan Ali Yücel’in sunduğu Köy Enstitülerinin kabul edildiği gün, aynı zamanda enstitülerde bayram günü olarak ilan edildi. O gün Enstitü öğrencileri yaptıkları etkinliklerle günlerini kutluyorlardı.
1946’da devlet Batı İttifaklarına yaklaşırken CHP’de dengeler de değişti. Tek Parti döneminde devletin en büyük düşmanı komünizmdi. Nerde görülse başı derhal ezilmeliydi. Şimdi soğuk savaşın en büyük düşmanı da komünizmdi. Köy Enstitüleri komünist öğrenci yetiştirmekle suçlandı. Bu tamamen yanlış da sayılmazdı. Üniversitelerde milliyetçilik-ırkçılık yaygınlaşırken Köy Enstitülerinde, onu yönetenlerin inisiyatifi dışında olmak üzere sosyalist görüşler uç veremeye başlamıştı. Bakan Hasan Ali Yücel ve Enstitülerin bağlı olduğu, Köy Enstitülerinin de mimarı olan İsmail Hakkı Tonguç başta olmak üzere enstitü müdürleri görevden alındı. Yüksek Köy Enstitüsü dağıtıldı. Enstitü mezunları askerde çavuş çıkarıldı ve arkalarına polis takıldı. Enstitülerin özgün programları değiştirilmeye başlandı. 1954 yılı başlarında da adları İlköğretmen Okuluna çevrilerek öğretmen yetiştirmede klasik usule dönüldü.
Değil 17 Nisan’ı kutlamak, köy enstitüleri ağıza almak tehlikeli bir şey hâline geldi. Neyse ki, 1960 Askerî Harekâtından sonra aydınlar yeniden bu kurumları değerlendirme imkânı buldular. Enstitüler için yayınlar, toplantılar başladı ve bu durum yıllarca sürdü. Bu kurumlar hakkında komünist suçlaması kalktı. Enstitüler nerdeyse beraat ettiler.
Türkiye eğitim sistemi cumhuriyet dönemindeki laik devleti benimseyen insan yetiştirme projesinden uzaklaştıkça aydınlar bu vesile ile de Enstitüleri hatırlamaya başladılar. Aynı zaman yalnız Türkiye’nin sosyolojik yapısını hesaba katmadan enstitülerin yeniden açılması gibi bir istek de dillendirilmeye başlandı. Son 25-30 yıldır, bu görüşle mücadele hâlindeyim.
NEDEN AÇILMIŞLARDI?
Enstitülerde okumuş olanlar ve enstitüler hakkında bir şeyler okumuş olanlar onların iyi birer eğitim kurumu, idealist öğretmen yetiştiren birer okul olduklarını tekrarladılar. Konuyu onlardan duymuş yarı aydınlar “Madem ki iyi okullardı, enstitüler yeniden açılmalıdır” dileğinde bulunmaya başladılar.
Oysa Enstitüler, 1930’lu yılların Türkiye’nin içinde bulunduğu yapının ürünüydü. Türkiye nüfusunun yüzde sekseni köylerde oturuyordu ve buralarda kapalı bir ekonomi hâkimdi. Yani köylüler ilkel araçlarla tarım yapıyor ve geçimlerini bunlarla sağlıyorlardı. Öğretmen sayısı çok yetersizdi. Kent kökenli ilkokul öğretmenleri köylerde durmuyordu. Köy Enstitüleri işte bu sorunları çözmek “köyü içten canlandırmak” amacıyla meydana getirildiler. Şöyle ki, enstitülerin öğrenci kaynağı köyler olacaktı. Enstitülerde yetiştirilen öğrenciler bir yandan köydeki eğitimi sağlamakla, diğer yandan modern tarım usullerini köylüye öğretmekle görevlendirileceklerdi. Enstitüler Sağlık Kollarından yetişen öğrencilerle köy sağlığı ile de ilgileneceklerdi.
Bu proje özgün olarak 1946’ya kadar altı yıl sürdü. Değişikliğe uğramış hâlleri ile de birkaç yıl daha devam etti. 16.000 öğretmen ve sağlık elemanı yetiştirdi. Kapatılmamış olsalardı 1960’lara kadar devam edebilirdi. Fakat ondan sonrası için Türkiye’nin bir eğitim modeli olmaktan çıkacakları kesindir. Enstitü mezunlarının köyün çehresini değiştirmesi de imkânsızdı. Enstitüler budanırken ve adları değiştirilirken köylülerin ona sahip çıktıkları hakkında bir bilgi de yoktur. Çok partili hayata geçerken, ağa, tefeci, tahsildar ve jandarma rejiminden kurtulmayı uman köylüler, kendi adlarını taşıyan bu kurumları kurban verdikleri söylenebilir.
TÜRKİYE BÜYÜK BİR DEĞİŞİME UĞRADI
Bunun nedeni İkinci Dünya Savaşından sonra ülkenin Batı kapitalizmine açılmasıyla ülkede sanayileşme hızlanmış, ticaret yaygınlaşmış, tarım makineleşmiş, bu gelişmelerin sonucu olarak nüfus önemli ölçüde kentlere göç etmişti. Artık kent öğretmeni ve köy öğretmeni olarak iki ayrı öğretmen tipi ve bunlar için farklı maaş ve atama sistemi geçerliliğini yitirmişti. Köy hizmetleri için farklı kaynaklar eleman yetiştirmeye başladılar. Tarım işlerine Ziraat Müdürlükleri, hayvan sağlığına veterinerler, yetişkin ve bebek sağlığ işlerine köy ebeleri, sağlık ocakları ve hastaneler bakar oldular. Köy öğretmeninin üzerindeki bu yükler kalktı ve o yalnız okul eğitiminden sorumlu hâle geldi.
YENİDEN AÇILAMAZLAR
Bir süreden beri, “Köy Enstitüleri yeniden açılsın” gibi yazılar duyulmaz olmuş, bunun yerine “madem ki enstitüler iyi birer eğitim kurumlarıdır, nüfus da kentlere yığılmış bulunuyor; öyleyse “kent enstitüleri açılsın” gibi yazılar göze çarpmaya başladı. Oysa, Kent enstitülerine verilebilecek görevlerin tümü günümüzde Halk Eğitimi örgütü tarafından yerine getiriliyor.
Beni bu yazıyı kaleme alamaya sevk eden Manisa’da yapılan enstitülerin yıldönümünü kutlama etkinliğinde söylenip basına yansıyan bir sözdür. Daha çok Ege Bölgesinde örgütlenmiş Yeni Kuşak Köy Enstitüleri Derneği ile Manisa Belediyesinin Manisa Kültür Sitesi Lale Salonu’nda yapılan etkinlikte Manisa Büyükşehir Belediye Başkanı Ferdi Zeyrek’in, Köy Enstitülerini kast ederek söyledikleri şöyle haberleştirilmiştir. “Bu okulları tekrar açacak, yarınlara taşıyacak olanların kendileri olduğunu söyledi.“ (Cumhuriyet, 19 Nisan 2025, s. 4)
Sayın Belediye Başkanı, mimardır. Eğitimin geçmişi, Köy Enstitülerin neden açıldığı ve neden kapatıldığı konularında özgün bir araştırması bulunmayabilir. Fakat bu enstitülerin yeniden açılabileceği ve bunu partisi CHP’nin yapacağı gibi sözleri gerçeklerden ne kadar uzakta bulunulduğunu göstermesi açısından önemlidir. Bu niyetler, taşımalı eğitime geçmiş köy okullarının yeniden açılacağı konusunda CHP’nin eğitimden sorumlu kıldığı geçtiğimiz dönem temsilcisinin sözleri gibi gerçeklerle bağdaşmıyor. Kışın köylerde nüfus son derece azalmaktadır. Köylerde doğum oranı da düşmüştür. Köylülerin sonbaharda kentlere taşınması, okulların açılışına endeksli hâle gelmiştir. Çünkü köylü çocuklarının da kentlerdeki gibi birleştirilmiş sınıflarda değil, sınıf öğretmeninde eğitim görmesi haklarıdır ve köylüler aradaki farkı bilmektedirler. Sekiz on köy çocuğuna tek bir öretmen göndererek birleştirilmiş sınıflar açmak köy çocuklarına iyilik değil, kötülüktür.
Köy Enstitülerin de yeniden açılması mümkün değildir. Böyle bir kurum (Gelecekteki CHP iktidarı döneminde açılsa bile) bu bir köy enstitüleri karikatüründen başka bir şey olamaz. Bu nedenle enstitülerin yeniden açılamayacağını, açılmaması gerektiğini, köy okullarının yeniden açılamayacağını ce açılmaması gerektiğini anlatmak halka ve aydınlara karşı yerine getirilmesi gereken bir görevdir.