HUKUKİ GÜÇ
Tam olarak hatırlamadığım için balıklama dalarak anlatmaya çalışayım. İki filozof sohbet ediyormuş. Konuları ise; mesleklerin durumu imiş. Biri diğerine sormuş: ‘’İnsanlık için doktor mu, yoksa hukukçu mu tehlikelidir?’’ Karşısındaki hiç düşünmeden: ’’Tabi ki doktorlar tehlikelidir. Çünkü bir doktorun hatası insanın ölümüne neden olabilir.’’ Demiş. Soruyu soran buna itiraz ederek: ‘’işte bu yanlışı düzeltmek için böyle bir soru sordum.’’ Diye karşı çıkmış. Arkasından da: ‘’Bak dostum! Bir doktorun hatası sadece bir insanın ölümüne sebep olabilir. Ama unutma ki bir hukukçunun hatası TÜM TOPLUMU ÖLDÜREBİLİR.’’ Demiş.
İşte tam da o günleri yaşıyoruz.
Neden mi?
Hukukçuların Anayasaya ve Anayasa Mahkemesi kararlarına uymadığı bir dönemdeyiz. Sadece bu mu? Anayasa Mahkemesi kararlarına uyulmadığı gibi en az Anayasa kadar güçlü ve bağlayıcı özelliği olan Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin kararları da uygulanamıyor, uygulanmıyor. Hatay Milletvekili meslektaşım Can Atalay’da Anayasa Mahkemesi kararının ve Gezi davası sanıklarında Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarının uygulanmadığı gibi…
Yasalarımızda var olmasına karşın yargıçların coğrafi bağımsızlığının olmadığı günleri yaşıyoruz. Verdikleri kararlar bir yerleri memnun etmediği takdirde yaşadıkları şehrin bir başka mahkemesine de değil, Anadolu’nun değişik yerlerine atamasının yapıldığını sıkça görüyoruz. Elbette yurdumuzun her yeri görev için kutsaldır. Ama bu durum bir ceza olarak yapıldığında hiç kimsenin kabul etmesi mümkün değildir.
Rahip Bronson’un, Türk asıllı Alman gazetecinin halk tabiri ile Mahpus damlarında çürüyeceğini beklerken bir gece sabaha karşı tahliye edilip, özel uçaklarla ülkelerine gönderilmesinde uygulanan yasaların hangi becerilerle, hangi yollardan, nasıl bu hale geldiğini yarım asırdan fazla zamandır hukukun içinde olan bir hukukçu olarak maalesef çözemiyorum. Yine Suudi Arabistan Konsolosluğunda öldürülen muhalif gazeteci için uygulanan hukuk kuralları gibi…
Daha bitmedi. Hukuk gücü son günlerde halkın seçip iş başına getirildiği seçilmiş kişilere de son derece acımasızca uygulanmaya başladı. FETÖ döneminde arandığını duyup, ifade vermek için ta Japonya’dan ülkeye gelen Amiral’a kaçma şüphesi var diye tutuklama karar verilmesi gibi telefonla ifade vermeye geleceklere bile gece saat 02,00-04,00 arası baskın yapılarak ve bu manzaralar fotoğrafla tespit edilerek götürülüyor. Çok yakında Ekrem İmamoğlu’nun anne ve babasının da gece sabaha karşı bu adamı neden başımıza bela ettin diye alınmasına şaşırmamaya çalışacağız. Hukukçuların öldürdüğü bu toplumda hukuki güvencesi olmayan kişilerin yatırım yapmasını beklemek herhalde güneş ışınlarından serinlemeyi beklemek gibi bir şey olacaktır.