AÇILIM MI, SAÇILIM MI?
Akşamları kanal kanal açık oturumları izlemeye çalışıyorum. Çoğu zaman sonunu getiremeden yarım bırakıyorum. Çünkü aynı kişiler, bazıları inanmadığı halde tuttuğu tarafın savunmasını yapmak zorunda kalıyor ve çok komik durumlara düşüyor. Kendi kendime bu zatın bana verebileceği, bilgilerime katkıda bulunacağı hiç bir şey yok deyip, başka proğramlara yöneliyorum. Apo’nun terör örgütüne çağrı yapması ile ilgili de herkesin kendine göre bir yorumu olduğunu görüyor, kimine gülüyor, kimine de çok üzülüyorum.
Sevgili okurlarım: Terörün bitmesini elbette herkes ister. İnanmak istiyorum ve inanıyorum ki bizzat yapanlar bile bundan hoşnut değildirler. Ama yine inanıyorum ki terörü durdurmanın yolu İmralı’dan medet ummak değildir. Bunda o kadar yanlış vardır ki saymakla bitmez.
Şöyle ki:
Bir sokağa girmişsiniz sokağın sonu çıkmaz çıkmış. Aynı sokağa tekrar girip de bu yola devam edebileceğinizi sanmak en kibar tabiri ile saflıktır. Bu yol denenmiş, seyyar mahkemelere, sessiz kalınan tünellere karşın sonuç alınamamıştır. Tekrar aynı tavizlerin verilmesi yüce devletimizin onurunu zedelemekten başka bir şey değildir.
Diğer taraftan terörü yapanlar üzerinde İmralı’nın etkisi tartışma konusudur. Kanımca önce ABD ile anlaşmak gerekmektedir. Bu da en azından şu an için doğru da değildir, mümkün de değildir.
Bir diğer yanlış ise: Dönemin İç İşleri bakanının açıklamasına göre ayakkabı numaralarına kadar bildiğimiz, bugün ise anlaşmazlarsa kökünü kurutacağımızı haykırdığımız teröristleri muhatap almanın kocaman bir devlet için ne pahasına olursa olsun şık bir politika olduğu kabul edilemez. PKK yı muhatap alacağınıza gidip kökünü kazıyın olsun bitsin. Başka sakıncaları da sayabilirim.
Esas konuya gelince: Amaç Anayasa değişikliği sağlayarak Erdoğan’ın yeniden seçilmesini sağlamaktır. Bu benim tespitim değildir. Bunu okuma yazması olan her fert bilmektedir. Ancak belli bir kesim ‘’Tecahülü Arif’’ yapmaktadır. Terörü bahane edip, ‘’barışı neden istemiyorsunuz?’’ diyerek işi saflığa dökmekte, lehlerine kamuoyu oluşturma çabası vermektedirler. Ben cahil severim diyen dekanın sevdiği küçük bir kitle buna inansa da toplumun büyük bir kesiminin buna inanmayacağı aşikârdır. Ancak unutulmamalıdır ki ne DEM parti, ne Apo gerekli tavizi almadan cumhur ittifakının istediği bir Anayasa değişikliğine evet demeyecektir. Ve yine unutulmamalıdır ki her şey yolunda gitse, DEM’in ve İmralı’nın ağır talepleri kabul edilse de bu takdirde, bu ağır tavizler nedeniyle Sayın Erdoğan beklediği sonucu alamayacaktır. Elbette farklı düşünenlere saygı duyarım. Benim ilk ve son tespitim bu yöndedir.