SUÇ VE CEZA
Rus Fyodor Dostoyevski tarafından yazılan çok ünlü bir roman olup, dünyada en çok okunan eserlerden biridir. Ancak biz burada bugün bu kitapla ilgili değil ülkemizde işlenen suçlara uygulanan cezalardan bahsedeceğiz. Yazmaya utanıyorum ama gerçeklerden de kaçamıyorum. 50 yıllık hukukçu olma meselesini. Evet! 50 yıllık hukukçu olarak yazıyorum. Ülkemizde işlenen suçlara uygulanan cezalardaki çeşitliliklere bir türlü akıl erdiremiyorum. Aynı suçu işleyen iki kişiden birine takipsizlik kararı verilirken diğerine dava açılıyor ve mahkûm ediliyor.
Nerden aklıma geldi?
Hafta sonu İzmir Milletvekili Sayın Tuncay Özkan’ın cumhurbaşkanına sarf ettiği ‘’z’’ ile başlayan sıfatlandırmadan bahsedeceğim. Öncelikle şunu belirtmek isterim ki bu kelimede suç unsuru olsa da olmasa da halk arasında pek hoş karşılanmayan bir kelime olması nedeniyle ülkenin cumhurbaşkanı sıfatını taşıyan bir kişiye söylemesini doğru bulmuyorum. Her ne kadar cumhurbaşkanı haksız yere ağır hakaretler içeren sözler sarf etse de… Esasen Cumhurbaşkanının dokunulmazlık ve yargıyı ele geçirmenin verdiği rahatlıkla söylememesi gereken hakaretamiz sözleri sarf etmesini de doğru bulmuyorum. Lütfen bu sözlerden cumhurbaşkanı başkalarına hakaret ediyorsa, başkalarının kötü sözleri ile karşılaşabilir anlamını da çıkarmayınız. Senede birkaç kez bu sayfalarda yazıyorum. Devlet adamı olmak zor iştir. Ağırlık ister, vakur olmayı gerektirir. Sadece seçim kazanmakla, boyunun uzun veya göbeğinin büyük olması ile büyük adam olunmaz. Almanya’da yıllarca başbakanlık yapan Merkel siyaseti bırakma kararını verdiğinde muhalifleri bile bu kararından vaz geçirmeye çalışmıştı. İşte büyük adam olmak her kesimin sonsuz ve sınırsız saygısını kazanmakla olur.
Biz yine gelelim esas konumuza: Yukarda Sayın Özkan’ın böyle bir kelimeyi sarf etmesinin doğru olmadığını yazmıştım. Şimdi hakkında şikâyetler oluştu. Basından takip ettiğimiz kadarıyla hem hukuki (manevi tazminat talepli) hem de cezai davalar açıldı veya açılacak. Böyle bir durumda tereddüt götüren konularda geçmiş dönemde benzer olaylarda son sözü söyleyen yargı kararlarına bakılır. Yargı kararı sarf edilen bu kelimeyi hakaret kabul ediyor mu, etmiyor mu? Bir İdare Mahkemesi kararının varlığından bahsediliyor. İşten atılan bir işçi patronuna ‘’ZÜPPE’’ dediği için işten atılmış. Mahkeme züppe kelimesi hakaret anlamına gelmiyor diye işçiyi haklı bulmuş. Esasen Türk Dil Kurumunun tanımlamasında da hakaret anlamına gelmeyen bir karşılığının olduğu görülmekte. Ancak bizim ülkemizde şu anda kaç tane savcı abartılı bir iddianame hazırlamak, kaç tane yargıç Özkan’a ceza vermek için el ovuşturuyordur. Keşke bu dava bana düşse de geleceğimi güvence altına alacak bir hamle yapsam diyordur. Belki Anayasa Mahkemesi üyesi bile olabilirler. Maalesef son yıllardaki hukuk uygulamaları özellikle biz hukukçuları son derece üzmekte ve böyle düşünmeye sevk etmektedir. Suç ve cezada sapmalar oluşmakta, verilen cezalar işlenen suçun karşılığı değil ne tarafta olduğunun karşılığı olmaktadır.