Emeklilerin şehirlerine dair belediye başkanlarından gündelik hayata dair bir talebi: Kent Tuvaletleri. FELSEFİ İKTİSATÇI
Yerel seçimlerde belediye başkan adayları olsun, muhtar adayları olsun çeşit çeşit vaatlerde bulundular. Ama hiçbiri gündelik insan hayatında özellikle ben gibi yaşlılar ve emekliler için önemli bir yer tutan cadde ve sokaklarda sıhhi ve hijyenik şekilde kent tuvaletleri inşa etmek akıllarına gelmedi. İster iktidarın ister muhalefetin başkan adayları olsunlar hemen hepsi devlet politikası olması gereken sosyal konutpolitikaları dâhil yoksullukla, işsizlikle, enflasyonla mücadele gibi büyük proje vaatleriyle seçmene seslendiler. Hatta adeta eyalet sistemindeymişiz gibi hazine destekleri olmadan belediye bütçeleriyle gerçekleştirilmesi pek mümkün olmayan metro, baraj, enerji gibi proje vaatler de dahi bulundular. Tuhaf olanı sosyal belediyecilik kavramını sıklıkla vurguladıkları halde “basit” gördüklerinden olacak kent tuvaletleri yapmaktan söz etmedi. Oysa insana dair sosyal belediyeciliğin kapsama alanlarından biri de insanların özellikle yaşlıların rahatça sokak ve parklarında dolaşmasını, oturmasını sağlayacak bakımlı ve temiz tuvaletlerin olmasıdır. Özellikle insan anatomisine, biyolojisine ve alışkanlıklarına uygun kent tuvaletleri çok önemli bir ihtiyaçtır.
Sosyal belediyecilik insanın gündelik hayatına dahil doğumundan ölümüne kadar örf ve adetlerinin geleneklerinde rahat ve huzurlu bir yaşam sürmesini sağlayacak koşulları çağının gereklerine uygun ortamda kent yaşamını yakından ilgilendiren alanlar inşa etmektir. Bu alanların başında mahalle ve sokak düzenlemeleriyle park ve yeşil alanlar, kent meydanları, halk ekmek, kent lokantası, kreş ve okul yurtları, ibadethane, yaşlı bakım evi, kültür, spor, sanat ve sosyal mekanlar, araba park alanları, barınma ve konaklama evleri, misafirhane, itfaiye, pazar alanları, afet toplanma mekanları, ulaşılabilecek mezarlık alanları, hamamlar, çamaşırhaneler, kent doğum evleri, hasta bakım ve tedavi evleri vb. projeler geldiği gibi kent tuvaletleri de en az bunlar kadar önemlidir. Gündelik hayata dair sadece emeklileri değil, yaşlısı genci, yerlisi, yabancısı insanın biyolojik idrar çıkarma ihtiyacını giderecek adına ne denirse denilsin sıhhi koşullara sahip kent tuvaletleri öncelikli alanlardır. Özellikle artık bir çay parasını ödemekte zorlanan emeklilerin güneşe olan ihtiyaçlarını ve zamanını park ve sokakta gezerek geçirecek olmaları gerçeği de birlikte düşünüldüğünde hemen her omahalle, cadde, park ve meydanlarda sıhhi ve bakımlı tuvaletlerin gündelik hayata dair olması kaçınılmazdır.
Bugün İstanbul gibi camileri bol olan şehirlerde insanların ihtiyaçlarını cami tuvaletlerinde giderdikleri ve şehirlerde tuvalet ihtiyacı olmadığını ileri süren anlayışta olanlar da olacaktır, ama cami tuvaletlerinin bakımsız olmaları bir yana geleneksel anlayışla hemen hepsinin pisuvarsız alaturka olmaları sıhhi bakımdan da yaşlıları zorlamaktadır. Buna rağmen özellikle büyük şehirlerde yaşlıların cami avlularında ya da özellikle AVM’lerde sıkça görülmeleri ibadetten ya da alışverişten çok tuvaletlerinde yararlanma ihtiyacındandır.
Sosyal belediyecilikte kentin sosyal alanlarında bakımlı ve sıhhi tuvalet projeleri basit ve küçümsenmemelidir. Özellikle yaşlı insanların sosyal hayattan kopmamaları için sosyal alanlarda geçirecekleri zaman bakımından tuvalet doğal bir ihtiyaçtır. Bu bakımdan sıhhi hijyenik bakımlı temiz tuvaletler aynı zamanda sağlık sorunu olduğu kadar bulaşıcı hastalıkları önlemek bakımından da önemlidir. Dolayısıyla basit ve küçümsenecek bir olay olarak görülmemelidir. Nasıl ki buluşlar ihtiyaçlardan doğduğu gibi bazen buluşlar yorucu zor düşüncelerden değil de bavullara tekerlek takılması gibi basit düşüncelerden doğmuştur.
Doğrusu tuvalet sorunu insanlık kadar eskidir. Kavimler Göçü ve Haçlı Seferlerinde veba, kolera gibi salgın hastalıkların yayılmasında tuvaletin bilinmemesinin rolü oldukça büyüktür. Nitekim Selçuklulardan öğrendikleriyle Osmanlıların fethettikleri her yerde önce hamam ve hemen yanında tuvaletler inşa etmelerinin gerisinde geçmiş tarihten öğrendikleri salgın hastalıklarına karşı önlem alabilmenin izleri vardır.
Rönesans’la birlikte kent olgusu uygarlığın doğuşunu kültür ile buluşturarak sürdürdü. Ortaçağ’da kilise adamları, aristokrat sınıfa yönelik görgü kurallarıyla ilgili olarak banyo ve tuvalet, temizlik vs. konularda yazılmış eserler verdiler. Özellikle bugün öğrenciler tarafından Erasmus Bursu ile de bilinen Rotterdamlı Erasmus 1530’larda “Çocukta Geleneklerin Nazikleşmesi Üzerine” adlı eserinde, bir kültür hareketi olarak tuvalet konusunu topluma taşımış ve tanıtmıştır. Kitabı çok geçmeden Hıristiyan okullarında ders kitabı oldu. Tarihte görgü kurallarına uyum gösteremeyen çevreler hep “barbar” olarak görülmüştür.Osmanlıda görgü kurallarının ahlaktan bağımsız görülmesi ve üzerine seyahatnamelerin de yardımıyla kitaplar yayımlanması ancak XVIII. yüzyılla başlamıştır. Belki Kınalızade Ali Çelebi’nin XVI. yüzyılda yazdığı kitabında Kanuni ‘nin Osmanlı şehirlerini Farabi’nin tasvir ettiği erdemli şehirlere benzetmiş ve bu kitabı görgü kuralları bakımından olmasa da ideal şehirlerin tasviri bakımından ilk eser olarak görülebilir.
Bazı uygarlık tarihçileri başta Norbert Elias, tuvalet olgusunu da uygarlaşma sürecinin öğeleri olarak görürler. Tuvalet kültürü ilk ne zaman başladı, kesin olarak bilinmiyor. Ancak M.Ö. 5 bin yıllarında Mezopotamya uygarlıklarında tuvaletin kullanıldığına dair kesin bir arkeolojik kanıt olmamakla birlikte tuvaletler olduğuna karine olan kanalizasyon sistemlerine rastlanmıştır. Antik Mısır’da M.Ö. 2890-2636 yıllarına kadar yapılan kazılarda ev şeklinde tasarlanmış mezarlarda, ilk özel tuvaletlere rastlanılmıştır. Hatta başka kazılarda birçok evde tuvalet benzeri yapılara rastlanmıştır. Roma’da tuvaletler evlere kadar girmişti. Çok lüks ve pahalı sokak tuvaletleri vardı. Ayrıca sokaklarda seyyal tuvalet dolaştıran tuvaletçiler vardı.
Türklerin de tuvalet kültürünü Dede Korkut hikayelerinde geçen “ayak yolu” sözcüğünden çok eski zamandan İslamiyet’ten önce bildiklerini söyleyebiliriz. Ancak Türklerin tuvaletle ilgili gelişmiş bir kültüre sahip olduğunu en iyi Osmanlı İmparatorluğu döneminde yabancı seyyahların yazdıkları eserlerinden görüyoruz.
Dolayısıyla uygar şehirler yaratmak hedefinde projeler inşa etmek isteyen belediye başkanları öncelikle insana dair idrar boşaltacağı cadde, mahalle ve parklarda sağlıklı tuvaletler inşası ile yola çıkmalıdırlar.
Haldun Taner’in Keşanlı Ali Destanı oyununda oyunun kahramanı Ali’nin muhtarlığı kazanmasında rol oynayan vaatlerinden biride derme çatma tuvaletsiz baraka evlerde yaşayan mahalle halkı için lüks bir tuvalet yaptırmaktı. Dolayısıyla mahallelerinde caddelerinde tuvalet sorununa sahip çıkmaları gereken grupların başında muhtarlar da gelmekte ve bu konu sadece belediyelere bırakılacak bir görev olarak görülmemelidir.