BAHAR
Bahar ateşi yandı, memleketime yüzünü döndü güneş.. Toprağıma bereket, suyuma berraklık, içime ferahlık getirdi bahar… Ağacıma yeşil, çiçeğime renk, gökyüzüme mavi bulutlar serdi…
Ateşi kim yaktı, güneşe kim döndü yüzünü, kim serdi mavi bulutları…Dünyanı kim renklere boyadı..
İnsan varlığını ve gücünü kimden alır, kim değiştirir geleceğini, kim çizer kaderini…
Neye inanmak ister, hangi yolu seçerse ışığı görür, hangi yolda karanlık sarpa sarar…
Hangi meşale yakmadan aydınlatır, hangi çiçek ekmeden renk verir, hangi buğday tanesi toprakla buluşmadan boy atar…
İnsan seyreylerse dünyayı yine de oluşur mu mevsimler…Hiç düşünmezsen ve devinmezse bedenin yine de gündüze döner mi gece…
Sevmezsen yürekten bir çocuğun gülen yüzünü, yıllarını tüketmiş bir Çınar’ın ulu gölgesini, hangi aşk yeter yüreğindeki boşluğa…
Doğmazsa her gün içinden taşıp etrafını saran bir meltemin rüzgarı hayatına, nasıl yaşatırsın umutlarını…
İnsan duymazsa gerçekten kıpırdayan bir kelebeğin kanadındaki çıtırtıyı, hangi lodos hangi fırtına savurur hayallerinin yazını…
Hangi toprak doyurur içindeki açlığı, görmezsen bir bedende yaşayan kuru ekmeğin kırıntılarını..
Yeşilin her tonunu sarıp sarmalamazsa yüreğin, bilmezsin kırılan bir dalın neden tükettiğini yaşamın gizini..
Hiçbir kuşun kanadındaki isyanı hissetmemişse tenin, uçuşun kuştan değil, rüzgardan olduğunu sanırsın…
Oysa rüzgar sadece savurur kanatları, ne yön bilir, ne zaman ne mekan.. Kuştur kanadın sahibi, kuştur değişimin ebruli sesi…
Hangi el çekip çıkarır seni çamurun kahverengi tonundan, sen silkelemezsen üzerindeki ıslak tozları…
Kim çıkarır seni kara kışın ayazından güneşli bir bahara.. Kim aydınlatır gözünün ferini, sen yakmazsan içindeki ateşi…
Hangi yorgun, hangi mazlum, hangi durgun yürek kendi sesi olmadan varır bahara…Hangi insan sen istemeden bırakır saltanatı… Hangi zalim vazgeçer sen yıkmadan zindanını…
Bahar sensin, ateş sensin, yürek sensin, körük sensin, meşale sensin, güneş sensin bu Dünyada…