FATSANIN ALTIN MESELESİ
Profesör’ün biri “Ben CAHİLİN FERASETİNE GÜVENİYORUM” diye beyanat verince çok kızmıştım. Ama yanılmışım. Çünkü bu Üniversite bitirip makam sahibi adamların, yaptıkları işlere bakınca, bende artık cahilin ferasetine inanıyorum. Onlar cahil oldukları için kendilerine zararları dokunur. Ama okumuş adamın verdiği zarar tüm topluma verilmiş zarardır.
Adamda puştluk onun GENLERİNDE vardır. Onun puştluğunu TOLERE edebilirsin. Ama o adam Üniversite bitirmiş ve puştsa, o artık DÖRT DÖRTLÜK PUŞTTUR. Ona ne laf geçer, ne de hatır geçer. Eline fırsat geçerse, her ortamda puştluğunu sergilemekten geri durmaz. Bu Altın ruhsatlarını kim veriyorsa kimin bu ruhsatın altında imzası varsa, onlar dört dörtlük puştların önde gidenleridir.
Arkadaş devlet seni bu milletten toplayıp yaptırdığı Üniversitede okutmuş. Devlete hizmet etmen için seni bir makama oturtmuş. Altına makam arabası ve o makamın itibarını vermiş. Bunun karşısında senden ne istiyor. Mensubu olduğun halkın ve devletin hakkını korumak. Adam maden sahasını açmak için birçok birimden onay aldıktan sonra uzun zaman dilimlerini aşmak zorundadır. Bu iş bir imza ile olsa puştun hainin biri devleti zarara uğratacak işi imzalamış dersin. Ama bir değil birçok puşt kendi vatanının alt yapısını bozacak şeyin altına imzasını atmaktan geri durmuyor.
Bir insan ruhsat verirken, ülkesinin menfaatini düşünmez mi. Adamlar Kanada’dan gelecekler biz buradan altın çıkaracağız % 97 si bizim. Artanı sizin olacak diyecekler. (Yani kırkta birini) Arkadaş Üniversite bitirmiş bir bürokratsın. Böyle aptalca teklifin altına nasıl imza atarsın. Adamlar senin kafana silah mı dayadı korkup imza attınız. Şimdi o Kanadalı firma o altın çıkarılacağı köye gelse. O köyün en cahiline dese ki, senin bir ton fındık veren bahçeni bundan sonra ben toplayayım. Sana da her hasat sonuna 25 kilo fındık vereyim (Kırkta Bir) cahil o köylü bu teklifi yapanı kapıdan kovar.
FATSADA MADEN ÇIKARMA
İŞİNMİN AŞAMALARI
Bu maden çıkarma işi uzun ve zahmetli bir iştir. Fatsa’da altın çıkaracak firma 20 yıl önce altlarında arazi araçlı maden mühendislerin Fatsa ya gönderdi. Dolunay Otelde kalıyorlardı. (Zeki hepsini tanır) Sabah otelden ayrılırlar, akşam toprak numuneleri ile dönerlerdi. Bu iş aylarca sürdükten sonra ikinci fasıla geçilir. Maden çıkarılacak bölgede, devletin orman arazilerini, ya da devlete ait bir yer bulunur. Oraya ruhsat alınır. Sonra sistem nasıl işler.
O orman arazisine en yakın bir yer bakılır. Bu yeri verimsiz ve hozan yer olması firma için avantajdır. O arazinin sahibi, mesela Samsun’da ikamet ediyor. Arazi zaten pek te işe yaramıyor. Adam bulunur. Adamın 50.000 TL etmeyen arazisine 500.000 TL teklif edilince, adam düşünür o paraya Samsun da iki daire alırım. Birini kiraya verir. Birinde kendim otururum der. Çok ta umurundaydı bu altın işletmesinin doğaya vereceği zarar.
Bugünkü altın araması yapılan yer ile ilgili yaşanan olayı anlatayım. Yaşlı adamın biri sırtında kırk yıllık ceketi arkasında kendi gibi yaşlı belinde peştamalı hanımı ile Akbank’ın kapısından girer. Müdürle görüşmek istediğini söyleyince, banka görevlisi kıyafetine bakıp onu müdürle görüştürmek istemez. Ama yaşlı adam ısrar edince, müdür yukarıda çık der ve yolu gösterir.
Yaşlı adam müdüre çıkar, parasını aylık faize yatırıp geleceğini garantiye alacağını söyler. Müdür paranın miktarını duyunca kulaklarına inanamaz. İşlemler tamamlanır. Bu iş köyde duyulunca maden sahasına yakın arazilerin sahipleri heyecanlanırlar onlarda bize de bir teklif gelse diye beklerler.
Şirket temsilcileri köyün ileri gelir birini tespit ederler. Ona da bir teklif yapılır. Senin arabanı işçilerin nakil işi için kullanırız bize köylülerle bir sohbet imkanı sağla derler. Sonra köy sakinleri il bir toplantı yapılır. Onlara ülke köylerindeki altın madeninin ülke ekonomisine katkısı uzun uzun tatlı tatlı anlatılıp sonra, madende çalışacak insanların yalnız bu köyden alınacağını, bunun köyün gelirine katkısını da uzun uzun anlatılır.
Sonra, maden arama işi bitince de maden bölgesini teslim aldıktan daha güzel bir şekilde ağaçlandırıp gideceklerini anlatırlar. Halbuki madenciler bir bölgeye girince, artık o bölgeden 100 Yıl o bölgeyi mahvetmeden çıkmazlar. Bunu Erzincan da Bergama da gördük. Bu dünyanın her yerinde böyledir. Köyde bu konuşmalar bittikten sonra. Maden şirketinin temsilciler Fatsa da halkla istişare yapmak için haber gönderirler. Kültür sarayında bilgi verme toplantısı yapacağız derler.
Gittim orada olanlardan aklımda Cihan Baygın vardı. Gelen birkaç kravatlı Üniversite bitirmiş adam önlerinde de Ordu vali vekili var. (Bunun benzerini İliç’te Binali Yıldırım’da gördük) Biz dinleyiciyiz. Adamlar bize bu madenin ülke ekonomisine faydalarını uzun uzun anlattı. Sonrasında ada köyün gelişmesini ve köylüye sağlayacağı iş imkanı ekonomik girdiyi de uzun uzun anlattılar. Ve bölge terk edilirken ağaçlandırılacağını bunun ekolojik dengeyi bozmayacağını da anlattıktan sonra, bizden gelecek tepkiyi beklediler. Herkes olumsuz tepki veridi. Adamlar çekip gitti. Ama verdiğimiz olumsuz tepkinin hiç kıymeti olmamış. Yaşananlar mizansenmiş
Bizim altın sahasının Türk ekonomisine verdiği katkıyı anlamak istedim bir gün Ömer Karamolla’nın benzinliğinde otururken, aklıma geldi. Ömer Altın madeninin yöneticilerinden biri arkadaşınmış. Bir sor bakalım. Bizim maden sahasında Kanada’lı firma bir ayda ne kadar altın çıkarıyormuş dedim. Ömer sordu, adam cevap verdi. Ayda 41 Kilo. Dedim devlete ne kadarı veriliyor. Adam cevap verdi 1. Kilo. Yani çıkan altının kırkta biri. Fatsa dışında olup bu altın çıkarma işini bilmeyen Fatsa’lı arkadaşlarımı bilgilendirmeye çalıştım. Bu işin aslını bilmeyenlere soruyorum. Siz Kanada’lı firmaya mı kızıyorsunuz yoksa bizim Üniversite bitirmiş bürokratlarımıza mı?
SON SÖZÜM : Ben altın çıkarılırken çevreye vereceği zarara üzülmüyorum. Bu devletin güvendiği bürokratlarının Türk halkına ve Türkiye Cumhuriyeti ne verdikleri zarara üzülüyorum