MİLLİ EĞİTİM Mİ? MİLLİ SAVUNMA MI?
TBMM de milli eğitim bütçesi görüşülüyor. Eleştirilere cevap veren bakan STK. larıyla yapılan sözleşmelerin arkasında durarak : ‘’Onlar sayesinde çocuklarınız PKK’ya katılmıyor, dağlara çıkmıyor vs.’’ Anlamına gelen beyanlarda bulunuyor. Yani demek istiyor ki terörü biz onlar sayesinde önlüyoruz. İnsanın gülesi geliyor.
Benim bildiğime göre Türk Ordusu Natonun en güçlü ordusudur. Üstelik bu iktidarın yanlış politikaları nedeniyle ordunun tahrip edilmiş, bir zamanlar FETÖ cülere teslim edilmiş olmasına rağmen. Şimdi bu dünya çapındaki bir ordunun sağlayamayacağı güvenlik 3-5 gerici, STK ile mi sağlanacaktır? Gerçekten insanın gülesi geliyor. Şimdi kim olduğunu hatırlamıyorum ama İYİ Partili bir milletvekilinin verdiği: ‘’Siz kendinize seçmen yetiştiriyorsunuz!’’ tespitine sonuna kadar katılıyorum. Devletin bütçesini, benim, vatandaş Ali’nin, vatandaş Veli’nin alın terinden ödediği vergileri bu geri kalmış zihniyete peşkeş çekerek eğitim sistemine bomba koyamazsınız. Buna hakkınız olmadığını, bu nedenle de haksızlık yaptığınızı düşünenlerdim.
Bu tartışmalar yapılırken Rahmetli Kamer Genç aklıma geldi. Bir zamanlar TBMM kürsüsünde Fetullah Gülen’i eleştirirken AKP liler tarafından ayakta protesto edilmişti. Kamer Genç de: ‘’Bir gün bu yaptıklarınıza pişman olacaksınız. Sizi ben bile kurtaramayacağım.’’ Demişti. Ne gariptir ki 15 Temmuz 2016 günü ne kadar haklı olduğu anlaşıldı. Şu an gidiş aynı gidiş. Milyonlarca emekli aylık 7.500,00TL ile geçim savaşı verirken, üç-beş kuruş ucuza ekmek alabilmek için Halk Ekmek büfeleri önünde tiril tiril titrerken, devlet bütçesini çarçur edercesine yapılan harcamaların ne kadar ahlaki olduğunu siz okuyucuların takdirine bırakıyorum.
Bir çift sözüm de Sayın Bakanın söyleyiş tarzına olacak. Bir zamanlar iç işleri eski bakanının: ‘’Ooooh! Ooooh!’’ diyerek elini göğsünde yukardan aşağı, aşağıdan yukarı hareket ettirişi gibi: ‘’Bundan sonra da devam edecek’’ (Anlaşmaları kastederek) demesi, bu lafı sarf ederken müstehzi yüz ifadesi ile eleştirenleri küçümser yaklaşımı, işgal ettiği koltuğun ağırlığına ters bir orantı çizmektedir. Yaptığın kendi düşüncene göre haklı olabilir. Esasen siyasette düşünce farklılıklarının olması, insanların ayrı siyasi partilerde kümelenmesinin anlamı da bu farklı düşünmenin sonucudur. Ancak bunu dile getirmenin de bir usulü, bir kaidesi vardır. Ben bir insanı bakanlık koltuğuna oturunca benimle aynı şekilde düşünmese bile benim bakanım olarak görmek isterim. Beni tahrik edip dışlamak yerine yaptığının haklılığına inandıran, gönül alan yaklaşım sergilemesini beklerim. Yetki bende, siz isteseniz de, istemeseniz de kafanıza vura, vura sizin vergilerinizi STK lara peşkeş çekerim demesini duymak istemem.
Bir de neyi duymak istemem bilir misiniz? ‘’Yine aldatıldık. Biz de böyle olmasını istemezdik!’’ demelerini. Umarım ve gerçekten son derece samimi arzum böyle bir pişmanlık duymazlar…